21 Nisan 2025 / 22 Şevval 1446

Anne Olunca Anlarsın

Psk. Ayşenur İlter – 

Annelik bir kadının bir çocuğa sahip olmasıyla başlayan ve yaşam boyu süren karmaşık ama bir o kadar da güzel bir süreçtir. Fiziksel doğumla başlayan bu süreç, yalnızca biyolojik bir bağı temsil etmez; aynı zamanda duygusal, ruhsal ve zihinsel bir dönüşümü de içerir.

Anne, çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken, kendi içinde keşfettiği sabrı, merhameti ve dayanıklılığı ortaya çıkarır. Bu da bir kadının çocuğuyla birlikte büyümesini, dünyayı onun gözlerinden yeniden tanımasını sağlar.

Anneliğin en temel yönlerinden biri koşulsuz sevgidir. Bir annenin çocuğuna duyduğu sevgi, sınırsız ve karşılıksızdır. Bu sevgi, anne ile çocuk arasında sağlam bir bağ olur. Çocuğun ilk gülümsemesi, ilk adımları, ilk çıkardığı ses ve büyüme sürecindeki her küçük gelişme, annenin kalbinde tarifsiz bir mutluluk meydana getirir. Bu saf sevgi ve bağlılık, annenin yaşamında derin bir tatmin duygusu uyandırır. Çocuk yetiştirmenin her aşamasında annenin sabrı ve sevgisi, çocuğunun dünyasını şekillendirir.

Annenin çocuğuyla birlikte büyümesi ve öğrenmesi, anneliğin güzelliklerinden biridir. Çocuk her yeni gelişim basamağında dünyayı farklı bir pencereden keşfederken, anne de onun merakına ve heyecanına ortak olur. Çocuğunun gözünden o anları tekrar yaşar.

Anne olmanın güzellikleri arasında annenin kendini yeniden keşfetmesi de vardır. Anne, farkında olmadan, çocuğunun ihtiyaçlarına cevap vermek için sabır, esneklik ve hızlı problem çözme gibi yetenekler geliştirir. Böylece annelik, bir kadının kendi kişisel sınırlarını aşmasına ve içindeki gücü fark etmesine yardımcı olurken, özgüvenini de artırır.

Ailede derin bağlar kurma fırsatı oluşturması anneliğin başka bir güzelliğidir. Anne ve baba arasındaki iş birliği, aile içindeki sevgi dolu ortamı zenginleştirir ve çocuğun gelişimini destekler. Kurulan bu yeni aile bağı, eşler arasındaki sevgi ve saygıyı da güçlendirir. Bebeğin doğumu ile ortak bir amaç doğrultusunda eşler için birlikte büyüme ve olgunlaşma süreci başlar.

Anne ve baba, çocuğun gelişiminde kilit rol oynarken, karşılıklı olarak birbirlerinin güçlü ve zayıf yönlerini daha fazla görme fırsatı bulurlar. Bu keşif, sadece çocuğa yönelik değil, aynı zamanda birbirlerine karşı daha sevgi dolu ve anlayışlı olmalarına da olanak tanır. Ortak sorumlulukların üstesinden birlikte gelmek, dayanışmayı artırır, ebeveyn rollerinin yeniden tanımlanmasına yol açar. Birbirlerinin emeğine, çabasına ve sevgisine tanık oldukça, aralarındaki bağ daha da güçlenir. Dolayısıyla bu yeni süreç, eşlerin ortak bir hedef uğruna çabalamalarına, geçmişteki farklılıkları geride bırakmalarına olanak sağlar.

Anne olmanın en keyifli yönlerinden biri, sıradan anları bile olağanüstü hale getirmesidir. Çocuğun masum gülüşü, hayal dünyasında kurduğu oyunlar ve saf merakı, annenin dünyasında büyük bir neşe kaynağına dönüşür. Bebeğinin annesine olan ilk anlamlı bakışı, çocuğun gözlerindeki kalp ısıtan ışıltı ya da masumca “anne” diye seslenişi, annenin yorgunluğunu unutturan, hayatını güzelleştiren anlardan sadece birkaçıdır. Bu küçük ama büyülü anlar, anneye hayatın ne kadar değerli olduğunu hatırlatır.

Tüm bu güzelliklerin yanında, anne olmanın bazı küçük zorlukları vardır. Bu zorluklar, annenin kendini yepyeni bir dünyada bulduğu lohusa döneminde belirginleşir. Doğumdan sonraki bu süreç, fizyolojik iyileşmenin yanı sıra duygusal, ruhsal ve zihinsel birçok değişimi de beraberinde getirir.

Lohusalık, annenin bedeninde ve ruhunda hem yeni bir başlangıcın hem de doğumun sebep olduğu dönüşümün izlerini taşır. Bu dönemde, annenin bedeni doğumun etkilerinden kurtulmaya çalışırken, hormonlardaki değişimler duygusal iniş çıkışlara sebep olabilir. Bu yenidoğan evresinin getirdiği zorluklar karşısında sabırlı olmaya çalışan anne, bir de yorgunluk ve uykusuzluk ile mücadele etmeyi öğrenmeye çalışmaktadır.

Özellikle yenidoğan dönemi düşünüldüğünde, annelik uykusuz gecelere hazır olmayı gerektirmektedir. Sarılık riskinden ötürü, bebeğin doğumundan itibaren geçirdiği ilk iki hafta çok önemlidir ve gece gündüz fark etmeksizin iki saatte bir beslenmesi gerekmektedir. Bu da annelerin, bebekten önceki uyku düzeninin tamamen değişmesine neden olur. Uykusuzluk ve yorgunluk, günlük yaşamda karşılaşılan başka zorlukları daha  belirgin hale getirebilir. Ek olarak, anne olmanın getirdiği sorumluklara eşlik eden ev ya da akademik hayattaki sorumluluklar, annenin stres ve endişe düzeyindeki artışı tetikleyebilir.

Bir anne, dünyaya gelen ve henüz hiçbir şey bilmeyen bebeğinin sağlığı, güvenliği ve huzuru için endişe eğiliminde olabilir. Bebeğinin ihtiyaçlarını anlayıp onlara etkili bir şekilde cevap vermek, bebekle arasındaki ilişkiyi sağlam kurmaya çabalamak da endişe düzeyini artırıp anneyi çıkmaza sokabilir. Kişisel zaman, çocuğun ihtiyaçlarına göre düzenlenir ve anneler genellikle sosyal yaşamlarını ve kariyer hedeflerini bir süreliğine çocuklarının ihtiyaçlarına göre ayarlamak zorunda kalabilir. Bu durum, bir annenin kendine ayırdığı vakti büyük ölçüde sınırlayarak sosyal destek kaynaklarından uzaklaşmasına ve bazen yalnızlık hissetmesine yol açabilir. 

Toplumun, anneler üzerindeki çok fazla verici olma baskısı devreye girdiğinde, annenin kendini sıkışmış hissetmesi oldukça normaldir. “Mükemmel anne” olma arzusu, annelerin kendilerini sürekli eleştirmelerine neden olabilir. Sosyal medya ve çevresel etkiler, annelerin üzerinde rekabetçi bir baskı oluşturabilir. Bu durum anneliğin keyfini çıkarmayı zorlaştırırken kişinin stres düzeyinin artmasına ve uzun vadede iyi hissetmemesine neden olabilir.

Tüm bu zorluklar her anne için geçerli olmayabilir ya da hayatın farklı zamanlarında değişkenlik gösterebilir. Çünkü her çocuk ve her anne bu süreci birbirinden farklı ve kendilerine özel yaşar. Ancak doğru sosyal destek ve kaynaklarla beslenen “anne”, tüm bu zorlukların üstesinden gelebilir; mutluluk ve mücadelenin iç içe geçtiği bu karmaşık sürece uyum sağlayabilir.  Çünkü “Muhakkak güçlükle beraber bir kolaylık vardır” (İnşirâh Sûresi/ 5.ayet).  

Bu süreçte dikkat edilmesi ve unutulmaması gereken belki de en önemli nokta, annenin kendi ihtiyaçlarını karşılamak istemesinin, kendine özel vakit ayırma ihtiyacının, onu “kötü veya ilgisiz” anne yapmayacağıdır. 

Anneliğin güzelliklerini “an”da kalarak doya doya hissedebilmenin ve zorluklarıyla başa çıkabilmenin yolu hiçbir annenin mükemmel olmasına gerek olmadığını hatırlamaktan geçiyor. Çünkü annenin duyduğu sevgi, en kutsal sevgilerden biridir ve iyileştirme gücü tahmin edilmeyecek kadar yüksektir.

 

1 Yorum

Cevap Yaz

Tüm alanları doldurunuz