Denge halindeki bir biyolojik sisteme hasar veren fiziksel, kimyasal ve mikrobial ajanlara toksin denir.(Ksenobiotikler) Toksinler vücutta metabolizma sonucu oluşabildikleri gibi dışarıdan da vücuda girebilirler. Ksenobiotik (xenos: acayip, yabancı biosis: hayat) canlı sistemlere yabancı olan ilaç, böcek öldürücü, petrol ürünleri gibi maddeler ya da bunların kısımları anlamına gelen bir terimdir.
Dolaşımdaki toksinler iltihaba yol açarlar.
Çoğunluğu besinlerden, çevresel toksinlerden ve ilaçlardan oluşan bu maddeler insan bedeni tarafından karmaşık enzimatik mekanizmalarla detoksifiye edilmeye yani zehirsizleştirilerek vücuttan uzaklaştırılmaya çalışılır. Bu zehirsizleştirme mekanizmaları kişiden kişiye anlamlı ölçüde değişiklik gösterir ve çevreden, hayat tarzından, genetik yapıdan etkilenir.
Tıp literatüründe bu detoksifikasyon mekanizmalarının bozuk olması ile birliktelik gösteren önemli bazı kronik hastalıklar bildirilmiştir. Kanser, parkinson, demans, diyabet, romatizmal hastalıklar kronik toksin birikmesine bağlı iltihapla ilişkili bulunmuştur.
Mesleki zehirlenmeler insanların yapmış oldukları iş nedeniyle maruz kaldıkları toksinlere bağlı oluşur. Pestisit, arsenik, CO, radyasyon, hidrokarbonlar, kostikler, kurşun, cıva, tarım işçilerinde insektisitler, herbisitler, rodentisitler ile olan zehirlenmeler mide, barsak, deri ve akciğer yoluyla alınırlar. Kronik metal zehirlenmesinin en sık nedeni kurşun zehirlenmeleridir. Kuyumcular, boyacılar, kurşun eriticiler, radyatör tamircileri, kaynakçılar risk altındadır. Cıva; termometre elektrik ekipmanlarında, dental amalgamda ve boyalarda kullanılır. İnorganik tuzlar dezenfektanlarda kullanılır.
Detoksifikasyonda rol alan organlar karaciğer, dalak, barsak, safra kesesi, böbrek, mesane, lenf dokusu, deri ve akciğerdir.
Karaciğerin detoksifikasyondaki görevi;
Detoksifikasyon işlemi karaciğerde çok sayıda karmaşık enzimatik reaksiyonlardan oluşur. Hastalıklar ve sağlık durumu, kişilerin detoksifikasyon aktivitelerini etkiler. Detoksifikasyon işlevinin çoğu karaciğerde olduğundan alkolik karaciğer hastalığında, yağlı karaciğer hastalığında (diyabet obezite ve insulin direncine eşlik eden karaciğer yağlanmasında) safra tıkanıklığına bağlı sirozda detoksifikasyon işlemi zayıflar.
Mide barsak sisteminin detoksifikasyondaki görevi;
Bir insanın hayat siklusu boyunca mide-barsak sistemi 25 bin tondan daha fazla besini karşılar ve işler. Bu sistem besinlerin, çevresel toksinlerin, ilaçların ilk temas yeridir. Bu yüzden mide barsak sisteminde de dışarıdan alınan toksik maddelerin işlenmesi detoksifiye edilebilmesi için fiziksel ve kimyasal mekanizmalar mevcuttur. Mide barsak sisteminin toksinlere karşı ilk görevi fizik bariyer oluşturmaktır. Bu fizik bariyerin bütünlüğü bozulduğunda toksinlerin dolaşıma geçişi engellenemez. Karaciğerden sonra ikinci büyük detoksifikasyon görevi mide barsak sisteminindir. İnce barsak emilim yüzeyini oluşturan villus adı verilen parmaklı çıkıntılarda da karaciğerdeki detoksifikasyon temel görevini üstlenen sitokrom p enzim sisteminin varlığı gösterilmiştir. Alınan toksik maddelerin barsaklardan kana geçmesindeki ilk defekt barsak emilim yüzey bütünlüğünün bozulmasıyla başlar.
Barsak mikroflorasının görevi;
Barsak yüzeyindeki mikrofloranın bozulması detoksifikasyon işlevinin zayıflamasına yol açar. Barsak yüzey emilimini saglayan hücrelerin ve mikrofloranın bozulmasına sebep olan en önemli olay ise doğal olmayan GDO içerikli yüksek karbonhidratlı besinlerle beslenmedir.
Biyolojik detoksifikasyon ve probiyotikler;
Probiyotikler bağırsaklarımızda yaşayan ve bizimle birlikte ortak bir biyolojik hayat süren canlılardır. Pek çok alanda bize hizmet eden faydalı bakterilerdir. Bağırsaklarımızda yüz trilyona yakın probiyotik bakteri vardır. Bunların toplam ağırlıklarının bir buçuk kilodan fazla olduğu biliniyor. Yiyecek içeceklerimizin içindeki toksik ve zararlı bileşikleri önce onlar temizliyor. Alerjen unsurları bizden önce onlar parçalayıp yok ediyor. Kanserojen faktörleri de bizden önce tanıyıp zararsız hale getirenler onlar. Bağışıklığımıza destek olan, şekerimizi, kolesterolümüzü, kilomuzu ayarlamada bile önemli işlevler üstlenen, vitamin üreten, hazmı kolaylaştırıp güçlendiren ve daha pek çok alanda sağlığımıza neredeyse karşılıksız ama son derece önemli hizmeti aralıksız veren de yine sadık ve faydalı bu bakteriler.
Prebiyotik gıdalar probiyotik bakterilerin kullandığı, bağırsaklarımızın dost ve arkadaş bildiği besinlerdir. Doğal probiyotikli besinler; doğal yoğurt kefir, ayran, peynir, boza, tarhana, şalgam suyu, turşular, fermente et ürünleri (kavurma ve fermante sucuk, pastırma) vb.dir.
Sağlık üzerine olumlu etkileri ve koruyucu özellikleri nedeni ile probiyotik bakterilerin gıda güvenliğinin sağlanması için ve besin takviyesi olarak kullanımına olan ilgi artmaktadır. Probiyotik bakteriler kullanılarak kimyasal ve mikrobiyal toksinlerin uzaklaştırılması geleneksel dekontaminasyon yöntemlerine alternatif olabilecek yeni, umut vaat eden bir yöntemdir. Yapılan araştırmalar probiyotik bakterilerin zararlı mikroorganizmaların gelişimini engelleyebildiğini, bu zararlı mikroorganizmaların oluşturduğu zararlı metabolik ürünleri azaltabildiğini ve gıda güvenliği için koruyucu ajan olarak kullanılabileceğini göstermektedir.
Küf mantarlarının oluşturduğu toksinlerin ve ağır metallerin ( kadmiyum, civa, kurşun, arsenik) detoksifikasyonu özellikle civanın detoksifikasyonunun otizm bozukluklarında tedavi olarak faydalı olduğu saptanmıştır. (Critchlield ve ark.2011)
Heterosiklik aromatik aminlerin detoksifikasyonu;
Etlerin pişirilmesi sırasında oluşan bu aminler kolon kanserine yol açar. Probiyotik laktik asit bakterilerinin heterosiklik amin ve N -nitrozo bileşikleri de dahil olmak üzere pek çok kanserojeni bağlayabildiği, metabolize edebildiği belirlenmiştir. (Sreekumar ve Hoshino 1998a,b Uzelli ve ark. 2012) Bu probiyotik bakterilerin öncelikle normal barsak yüzeyinden kaybolmaması, doğru ve doğal beslenme ile mümkündür. Sonrasında ise probiyotik bakterilerin sayısını arttıran ve normal barsak florasını koruyan prebiyotik ajanlarla beslenme önemlidir.
Probiyotik bakterilerden bazılarının sert plastiklerin icinde gıda ve içecek ambalajlarında kullanılan, insandaki hormonal sistemde bozukluk yapan Bisfenol A(BPA)nın atılımını kolaylaştırarak barsaklardan emilimi azalttığı gösterilmiştir.
Vücuttaki detoksifikasyon sisteminin fonksiyonunu sürdürebilmesi için vitaminlerin (B, C, E), minerallerin (selenyum, çinko, bakır) ve Koenzim Q10, polifenollerin yeterince alınması gerekir. Bu besinlerin detoksifikasyon basamaklarında fonksiyonu olduğu gibi antioksidan özellikleri de vardır.
Sülfür içeren sistein aminoasidi antioksidan sistemin temel elemanı olan glutatyonun üretimi için kullanılır. Sistein içeren gıdalardan soğan, sarımsak, pırasa tüketilmesi hücrelerin yaşlanmasını yavaşlatır.
Kalori kısıtlaması ve açlığın, detoksifikasyonu desteklediği bilinmektedir. Ancak bu konuda mekanizma açık değildir. Kalori kısıtlaması, detosifikasyonda rol alan enzimlerin sentezini artırır. Vücuttaki yağ dokusunun azalması, toksinlerin dokudan dolaşıma salınımını sağlar.
Vitaminler, polifenoller, aminoasitlerlerle desteklenen diyet detoksifikasyonda görev alan enzimlerin gen düzeyinde yeniden yapılması için uyarılmayı sağlarlar. Polifenoller bitkilerde bulunan doğal kimyasallardır. Vücutta hücre düzeyinde aşınmayı önleyen antioksidan sistemin bir parçasıdırlar. Polifenollerin büyük çoğunluğu yüksek antioksidan özellikleri sayesinde hücreyi serbest oksijen radikali denen hücre zehirine karsı korur. Bu mekanizma ile kalp hastalıkları kanser gelişimi gibi kronik hastalıklara karşı koruyucu oldukları gösterilmiştir. Birçok çalışmada üzüm, yeşil çay, soya fasulyesi gibi bitkilerin içerdikleri yüksek antioksidan özellikli polifenollerden dolayı kanser gelişimini engelledikleri gösterilmiştir.
Tıbbi hacamatın detoksifikasyondaki görevi;
Hacamatın amacı, doğal bir şekilde vücudun detoksunu sağlamaktır. Hacamatın dramatik detoks etkisi vardır. Biriken toksinler hacamat yoluyla bedenden uzaklaştırılarak organ ve sistemlerin kendini onarma yeteneği iyileşir. Doğal iyileşme hızlanır.
İnsan vücudunun temizlenmesi ve temiz kalması için, yaratılmış bu doğal yapıyı korumak insanın en temel görevidir.
Dr. Maksude Hanedar Kılıç
Kaynaklar:
1.Ağır Metaller Disbiyozis ve Detoksifikasyon.Prof.Dr Banu Çaycı. 4.Ulusal Barsak Mikrobiyatası ve probiyotik kongresi ekim 2017
2.Wacher VJ.W C-Y,Benet L.Z. Overlapping substrate specifities and tissue distribution of cytochrome p450 JA and P glycoorotein: Implication for drug delivery and activity in cancer chemotherapy mol carcinoma. 1998;13:129-134
3.De Ann J.Liska Ph.D Alternative Medicine Review volume 3,number 3 1998
4.Biyolojik Detoksifikasyon ve Probiyotikler. Uludağ Üniv.Ziraat Fak dergisi 2016 cilt 30 sayı1 157-168
4.Dr Cemil Kavalcı Acil Tıp Uzm.17.3.2007
5.Xenobiotic Receptor-Mediated Regulation of Intestinal Barrier Function and Innate
Immunity.Ranhotra HS, Flannigan KL, Brave M, Mukherjee S, Lukin DJ, Hirota SA, Mani
- Nucl Receptor Res. 2016;3.
- Nutritional aspects of detoxification in clinical practice.Cline JC lntern Ther Health
Med. 2015 May-Jun;21(3):54-62. Review.
7.Harper’s Biochemistry 24. Edition:Xenobiotics.
8.Osman Müftüoğlu Hürriyet haber 28.07.2016