İnsan Kur’an-ı Kerim’de “Biz insanı en güzel şekilde yarattık” (Tin /4) şeklinde anılıyor. Bu ayetten insanın maddi manevi olarak en güzel şekilde yaratıldığını anlıyoruz. Doğuyoruz, büyüyoruz öğreniyoruz, çalışıyoruz, hissediyoruz, gelişiyoruz, yaşlanıyoruz…
Oluş içerisinde olan her varlık, varlık ve yokluk süreci serüvenini yaşar. Canlılar içerisinde, bilişsel süreçleri ile önde olan varlık insandır. Kendilerine ömür biçilen diğer varlıklar bu süreci yaratılışlarına uygun bir şekilde tamamlarlar. Taş olduğu yerde durur, bir müdahale olmadıkça, ağaç yaprağını mevsimsel olarak açar veya döker. Göçmen kuşlar, göç yolunu zamana göre kullanır . Varlık sahasında insanın kendi alanını en iyi kullanabilmesi için varoluş gayesini bilmesi gerekir.
Hayat, insana bir hediye paketi olarak sunulmuştur. Bu paketin içinde doğumdan ölüme kadarki gelişim evreleri bulunur. İnsanın yaşadığı bu evreleri, kendisinin ayarlamadığını biliyor olması önemlidir. İradesi dışında olan dönemleri yaşar . Yaşadığı dönemleri hem kendisi hem de başkaları bilir. Anne karnında ruh üflenmesiyle şereflenen insan, ilahi nur ile rahmet âleminde fani evrene yolculuk için en güzel şekilde ağırlanır .
İnsan, hizmetine sunulmak üzere yaratılmış fani evrende kendini bulduğu anda yaş almaya başlar. Dünya hayatının her gelişim aşamasında ebedi evrene yolculuğun bir parçası olduğunu anlar ve orayı mamur etmek için her türlü imkanla yüzleşir .
Yaşlılığın temeli gençlikte atılır
İmkanın en temel alanı ise aile ortamıdır. Yaş almanın ileri boyutu olan yaşlılığın fıtrata uygun yaşanmasını dahi bu ortam belirler. Düşünce ve karakter erdeminin başladığı yerdir aile. Tarihi süreçte yaşlılık sürekli gündemde olmuştur. Yaşlılığın psikososyal durumu, yaşlılara verilen değer her toplumda farklılık gösterir. Ancak yaşlılara saygının etik bir değer olduğu görüşü evrenseldir. Her insanın ömrünün yaşlılığa erme ihtimali vardır. Bebeklik, çocukluk , gençlik, yaşlılık her dönemin özelliklerini doğuştan getiriyoruz.
Yaşlılığa erişen insan da bu dönemi fıtrata uygun yaşarsa mutlu olur.
- Nedir yaşlanmak ? Kendini işe yaramaz hissetmek mi?
- Ömrünün sona yaklaşması düşüncesine saplanıp depresyona girmek mi?
- Geçmişi sorgulayıp keşke demek mi?
- Başka insanlara yük olma endişesi mi?
- Bedensel faaliyetlerin azalması ile değersizleşme mi?
Bunlara benzer pek çok soru sorulabilir.
Bu soruların cevabı bireyin kendisindedir. Düşünce ve karakter eğitim durumuna göre cevap vermek mümkündür. Yaşlanmak güzeldir, çünkü insan en güzel şekilde var edildi. Yaşlanmak da hayatın bütünlüğü içinde yer alan bir bölümüdür.
Bebeğin çocuk, çocuğun genç olması, gençliğin ileriki boyutu ise yetişkinlik ve yaşlılık. Yaşlılığın nihayeti ise bu evrende güzel bir son ile bu hayata nokta koymak . Kişi yaşlılıktan önceki dönemlerde hayatını erdemli bir şekilde sürdürmüşse, yaşlılıkta zorlanmayacaktır.
Bu dönemi kabullenmenin, dönemin gereklerini yapabilmenin bir sorumluluk ve hatta zorunluluk olduğunu bilir.
Büyüğünü bilen küçükler
Günümüz aile ortamında çocuklara, yaşlılara hizmetin değeri öğretilmeli; onların işe yaramaz kişiler değil, yılların birikimi olan değerli varlıklarımız olduğu bilinci verilmelidir. Bu bilinçle yetişen çocuk, ömrü yaşlılığa ulaştığında kendisinin de değerli bir varlık olduğu şuuruna sahip olur.
Zihinsel anlamda en verimli ve faydalı bir dönemde olduğunu bilir, ona göre davranır. Ebedi bir hayat için, ahir ömür olan yaşlılığın gereğini yerine getirir .
Varoluş gayesinin ruhuna uygun güzel bir yaşlılık ile hediyesini kullanır. Hediye sahibine hediyenin büyüklüğünü, küçüklüğünü sorgulamadan teşekkür eder.
Beyhan Küskü