14 Ekim 2024 / 10 Rebiül Ahir 1446

Çocuklara Alışkanlık Kazandırmada En Etkili Yol; Rol Model Olmak

Psikolog Şerife Zehra Yiğit Hanım ile yaptığımız röportajı istifadenize sunuyoruz.

Kadın ve Aile:  Alışkanlığın tanımıyla başlayalım isterseniz. Nedir alışkanlık?

-Alışkanlıklar düzenli ve devamlı olarak yaptığımız öğrenilmiş davranışlardır. Bir davranış alışkanlık halini aldığında kişi bunu düşünmeden, otomatik olarak yapmaya başlar. Günlük hayatımızın yarısına yakınını alışkanlıklarımız oluşturur. Diş fırçalamak, sabah uyanınca yüz yıkamak, yemekten sonra ellerini yıkamak gibi. Çoğu alışkanlık belirli bir amaca yönelik gelişir. Mesela, kişinin sağlıklı bir yaşam için dengeli beslenme, düzenli egzersiz, erken yatıp erken kalma gibi faydalı alışkanlıklar kazanmaya çalışması. Ya da rahatlamak, zihindeki olumsuz düşünceleri baskılamak amacıyla tırnak yeme, sigara ve alkol kullanımı gibi kötü alışkanlıklara yönelmesi.

Kadın ve Aile: Peki, çocuklarda alışkanlıklar nasıl gelişir?

-Başta da belirttiğim gibi alışkanlıklar öğrenilir. Öncelikle anne ve babalar bu konuda önemli birer kaynak. Çünkü bir davranışın alışkanlık haline gelebilmesi için süreklilik arz etmesi gerekiyor. Çocuklarla en çok muhatap olanlar ise ebeveynler. Elbette çocuklara alışkanlık kazandırırken başlarda zorlanılabilir. Bu çok doğal. Yatmadan önce diş fırçalama örneğinden yola çıkarsak, sürecin başında fazla uğraş gerekebilir. Çocuğu lavaboya götürmek, diş fırçasını almak, macun sıkmak, 2 dakika boyunca dişlerini doğru şekilde fırçalamasını sağlamak, ağız çalkalamayı öğretmek… Ancak zaman içinde çocuk diş fırçalama alışkanlığı kazandıkça beyni bu adımları tek bir dosya olarak algılamaya başlar. Yani önceden beş adımlık olan süreç, bir bütün davranış halini almış olur. Özetle çocuklarda alışkanlıklar ebeveynin sabır ve sebatıyla gelişir.

Kadın ve Aile: Çocuklara kazandırılabilecek alışkanlıklar nelerdir?

-Çocuklara öğretilebilecek alışkanlıkları 3 gruba ayırabiliriz: Fiziksel, zihinsel ve duygusal alışkanlıklar. “Uyku düzeni, beslenme, tuvalet eğitimi, ders çalışma” fiziksel alışkanlıklara örnek. Zihinsel dediğimizde “kritik analitik düşünme, doğru gözlem yapabilme, akıl yürütme” gibi alışkanlıkları kastediyoruz. Dürüstlük, cömertlik, diğerkâm olma, ihtiyacı olana yardım etme” ise duygusal alışkanlıklar. Genellikle “çocuk ve alışkanlık” dendiğinde akla bedensel konular gelir. Oysa buna ek olarak sosyal yaşam içerisinde önemi büyük olan zihinsel ve duygusal alışkanlıklara muhakkak odaklanılmalı ve çaba harcanmalı.

Kadın ve Aile: Zihinsel ve duygusal alışkanlıklar nasıl öğretilebilir?

-Biz yetişkinler nasihat vermeyi çok seviyoruz ama dürüstlük, cömertlik ya da empati gibi değerler nasihat yoluyla öğrenilmez. Bu yüzden rol model olabilmek çok önemli. Evde her şartta doğru söyleniyorsa, ihtiyacı olan biri için elden gelen yapılıyorsa ya da bir misafir geldiğinde memnun olması için gayret sarf ediliyorsa nasihate gerek kalmaz. Çocuk farkına varmadan bu değerleri özümser, alışkanlık haline getirir. Örneğin; kritik ve analitik düşünme için ev içinde olayların analitik biçimde tartışıldığı bir zaman dilimi belirlenebilir. Aileler çocukların bunu sıkıcı bulacağını düşünürler. Aksine, bu onların ilgisini çeker. Ailedeki her birey o gün yaşadığı olayları anlatarak bu durumun nedenlerini, sonuçlarını, farklı davranılsaydı ne gibi değişimlerin olabileceğini tartışabilir. Bu, çocukların algı ve farkındalık kabiliyetlerini geliştirmesinin yanı sıra aile içi iletişimi de kuvvetlendirir.

Kadın ve Aile: Çocuklara alışkanlık kazandırırken nelere dikkat edilmeli?    

-Öncelikle bilgilendirme yapılmalı. Yine diş fırçalama örneğinden devam edelim. Yediğimiz yemeklerin bir kısmının dişlerimizde kaldığı, daha güzel görünmesi, ağzımızın daha güzel kokması ve sağlıklı olabilmesi için her gün diş fırçalamamız gerektiği anlatılmalı. Burada önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Gerek edindirilecek alışkanlığın gerekse yapılacak bilgilendirmenin çocuğun yaşına, zihinsel ve psikolojik olgunluğuna uygun olması gerekiyor. 3 yaşındaki bir çocuğa dişte biriken mikroplardan bahsetmek ya da çürümüş bir diş resmi göstermek travmatik etkiye neden olabilir.  Birinci aşama bilgilendirme demiştik. Ardından düzenli takip çok önemli. İlk birkaç hafta birlikte diş fırçalanabilir ama çocuk bu esnada denetlendiğini hissetmemeli. Belirli bir zaman daha sözlü uyarı ve hatırlatma gerekebilir. Önceden de belirttiğimiz gibi sabırla, bu davranış otomatikleşene kadar çaba harcanmalı. Bilgilendirme ve takip dedik. Son olarak takdir etmek gerekiyor. Bunu bir sözlü ödül olarak düşünelim. Dişlerini fırçaladığı her an abartıya kaçmadan “Dişlerini çok güzel fırçalıyorsun. Dişlerine bakabilir miyim? Oooo çok güzeel, tertemiz.” gibi olumlu geribildirimler verilebilir. Çocuk dişlerini fırçalamayı reddettiğinde bu, tartışma ve inatlaşmaya çevrilmeden oyunlaştırılabilir. “Banyo otobüsü kalkmak için yolcularını bekliyoor.” diyerek bir oyun başlatılabilir. Aslında çocuklarla yaşanan birçok çatışma, oyun yoluyla çok daha az emek ve eforla çözülebilir.

Kadın ve Aile: Çocuk istenmeyen bir davranışı alışkanlık haline getirmeye başladıysa ebeveyn ne yapmalı, nasıl müdahale etmeli?

-Çocuklar “çirkin” ifadeler kullanmaya, dışarda duydukları bir küfrü söylemeye başlayabiliyorlar. Ya da dönem dönem tükürme, ısırma, vurma gibi olumsuz davranışlarda bulunabiliyorlar. Aileler haklı olarak bu durumdan çok rahatsız oluyor. Ancak şunu belirtmeliyim; anne baba rahatsız oldukça ve bunu ifade ettikçe çocuklar olumsuz davranışlarını artırır. Sözlü uyarılar belki anlık fayda sağlayabilir ama ebeveynin olmadığı bir ortamda davranışlar tekrarlanır. Ceza ve aşağılama gibi yöntemler ise ebeveyn-çocuk ilişkisine zarar verir, çocukların kendilerine olan saygılarını zedeler. Kötü davranışlar alışkanlık haline gelmeden oyun aracılığıyla müdahale edilmeli. Bu konuda Aletha J. Solter’in “Oyun Oynama Sanatı” kitabını tavsiye edebilirim. Faydalı öneriler var.

Aileler oyun üretme konusunda kendilerini yetersiz hissedebiliyor. Esasen her yetişkinin içinde bir çocuk yatar. O çocuğu dinlemeyi başarabildikleri an farklı oyun fikirleri de zihne dolmaya başlıyor. Tükürme davranışı için örnek vereyim. Çocuk tükürmeye başladığında ebeveyn “Aaa, tükürme saati demek! Hemen tükürük kabımızı getiriyorum.” ya da “Hadi lavaboya gidip birlikte tükürelim” diyerek tükürmeyi bir oyun haline getirebilir. Kısa zamanda tükürme davranışının azaldığını fark edecekler. Çocuklar çoğunlukla olumsuz davranışlarının o kadar da dikkat çekici olmadığını ve ailelerini öfkelendirmediğini anladıkları an o davranıştan vazgeçerler.

Kadın ve Aile: Verdiğiniz cevapların çocuklarımızın güzel davranışları alışkanlık haline getirmesinde etkili olması temennisiyle katkınızdan dolayı teşekkür ederiz Şerife Zehra Hanım.