Yaşamın iki önemli unsuru: sabır ve şükür. Çocukluk yıllarından itibaren eğitim gerektiren, insanın kulluk vasfını taşıyabilmesinde büyük önem arz eden iki büyük değer. Sabretmeyi bilmeyen insan, hayatı boyunca karşılaşacağı sıkıntılar karşısında çaresiz hisseder ve bu sıkıntılarla baş etmekte ciddi zorluk çeker. Sabırsız kişiler hayat boyu sorunlarını başkalarının çözmesini bekler. Sözün özü insanın sosyal yaşam içerisinde ruh sağlığını muhafaza edip, mutlu olabilmesi için olmazsa olmaz melekedir sabır.
Huzurun, mutluluğun bir diğer anahtarı ise şükürdür. Elindekiyle yetinebilme, insanlara değer verme, herkesin en az kendi kadar değerli olduğunu fark edebilmenin çaresidir. Birçok imkâna, mal ve üne sahip olup bir türlü mutlu olamayan, huzurlu hissedemeyen insanlar ya şükür eğitimi alamamışlardır ya da nankörlükleri şükretmelerine engel olmuştur. Çocuklarımızın küçük şeylerle de mutlu olabilmesini, yalnızlaşmadan insanlarla iyi geçinebilmesini ve yaradılışlarının gayesine uygun yaşayabilmesini isteyen ebeveynler olarak bu iki mühim eylemi evlatlarımıza öğretmek bizlere düşmektedir.
Sabır eğitimi verilmeyen çocuklar benmerkezci olma eğilimindedir. Sürekli başkalarından beklenti içinde olurlar, acelecidirler ve beklemeyi sevmezler. Ayrıca yeni ortamlara adapte olmakta zorlanırlar. Bu yüzden eğitime beklemeyi öğreterek başlanmalıdır. Sabır eğitimi başarıyla gerçekleşen çocuklar ise yetişkinliklerinde sosyal alanda ve insan ilişkilerinde diğerlerine nazaran daha başarılıdırlar. Bu eğitim ebeveynlerin sabırlı davranışları aracılığıyla örnek teşkil etmeleri ile başlar. Çünkü bilindiği gibi çocuklar söylenenlerden ziyade davranışları örnek alırlar. Doğru rol modeller olarak aceleci davranmadan sabırla hareket edilmelidir.
Çocuklar genellikle sabırsızdır ve istekleri anında yerine getirilsin isterler. Her isteği gerçekleştirilmiş çocuklar istediklerini elde edemediklerinde ağlama krizi ve öfke nöbetleri geçirebilirler. Ebeveynler buna maruz kalmamak için çocuklarının her istediğini yaparak bir kısır döngü oluştururlar. Burada çocuğa “Ağlayıp bağırdığında istediğini alabilirsin” mesajını vermiş oluruz. Oysa bu tip sorunları yaşamamak için çocuğun yaşına uygun olarak isteklerini 5-10 dk. dan 1-2 saate kadar ertelemeleri öğretilebilir. Çünkü sabrın temeli beklemektir. Örneğin çocuklar yemekten önce bir şey atıştırmayı talep ettiğinde beklerse istediği şeyden daha çok yiyebileceğini söyleyerek sabretmeye teşvik edilebilir. Böylelikle zaman içinde anlık isteklerini erteleyebilme yetisi kazanabilirler. Zaman kavramının kullanılması sabrın öğretilmesi açısından faydalı bir yöntemdir. Henüz saati idrak edemeyen çocuklarda dahi akrep ve yelkovan kullanılarak bir zaman mefhumu oluşturulabilir. “Uzun çubuk buraya geldiğinde çikolatanı yiyebileceksin. Haydi, takip et ve bana haber ver” şeklinde bir açıklama çocuğu motive ederek sabırlı olmaya teşvik edecektir.
Şükrün en az sabır kadar kıymetli olduğunu biliyoruz. Bunun da eğitimine çok küçük yaşlarda başlamak mümkün. Çocuklarımıza elindekinin kıymetini bilmeyi öğretememek günümüzde yaşadığımız sıkıntıların başında geliyor sanırım. Genele baktığımızda nankör ve açgözlü insanların çokluğunu fark ediyoruz. Bunun en mühim sebebi şükür eğitiminin verilememesi veya yetersiz kalmasıdır. Sevgi arsızı haline getirilen, her arzusu yerine getirilen çocuklar sabırdan yoksun olduğu kadar teşekkür etmekten de aciz oluyorlar. Bu, onları kıskançlık ve bencillik gibi kötü huyların pençesine bırakıyor. Bir insana her istediğini koşulsuz şartsız sınırsızca verdiğinizde elindekinin kıymetini idrak edemez ki şükredebilsin. Bu yüzden öncelikle her şeyin bir sınırı olduğu, bazı şeyleri elde etmek için uğraşılması ve hiçbir çaba göstermeden sahip olduklarımız için ise Yaratıcıya şükredilmesi gerektiği erken yaşlarda aşılanmaya başlanmalıdır. Başta da belirttiğimiz gibi çocuklar üzerinde davranışlar etkilidir. Bu yüzden öncelikle ebeveynlerin örnek teşkil ederek çevresindekilere yardım etmesi, fırsatları değerlendirerek farkındalık yaratması gerekir. Zira şükrün temel ihtiyacı farkındalıktır. Fark edemediğimiz bir şeye teşekkür edemeyiz.
Şükür eğitiminde en önemli araç mahrumiyettir. Her gün istediğini yiyebilen, istediği oyuncağıyla oynayabilen bir çocuk neden ve nasıl şükretsin? Oysa elindekini kısa bir süre dahi olsa kaybeden çocuk düşünmeye başlar: “Demek ki sahip olduklarım her an elimden gidebilir!” Bunu sağlayabilmek için zaman zaman küçük mahrumiyetler yaşatılabilir. Mesela bir gün sadece tek bir çeşit yemek vererek (çorba gibi), “Bugün sadece çorba içeceğiz. Bazı yerlerde bu çorbayı bile bulamayan, günlerce aç kalmak zorunda kalan bir sürü çocuk var biliyor musun? Sence ne hissediyorlardır? Bizler ne kadar şanslıyız değil mi?” şeklinde bir açıklama çocukta derin bir etki yaratabilir. Böylelikle onu düşünmeye sevk etmiş oluruz. Bu farkındalık ve şükür egzersizini belirli aralıklarla yapmak emin olalım çocukların ruhsal gelişiminde çok fazla katkı sağlayacaktır.
Sabrı ve şükrü öğrenmemiş veya idrak edememiş kişiler bütün hakları kendilerinin zanneder ve yaptığı bencilliklerin hakka tecavüz olduğuna inanmak istemez. Bu tür kişiler yakın çevrelerine yük ve üzüntü olmaktan öteye geçemezler. Çocuklarımızın mutlu olabilmesi, hayatta başarılı olup çevresindekilere yardım edebilmesi, dünyayı değiştirebilecek gücü kendinde bulabilmesi sabırlı ve şükürlü olabildikleri ölçüde gerçekleşebilir. Biz ebeveynlere düşen görev evlatlarımıza bu değerleri gerçekten önemseyerek gayretle vermeye çalışmak olmalıdır. Değişimi gerçekleştirecek niyet gücü “bizde”dir.