Bilinen o ki; yaşadığımız evrende en küçüğünden, en büyüğüne her şey sürekli bir akış ve yenilenme halinde. Bu yenilenerek akış, niyetlerimizden de etkilenerek, kendi süreçleri içinde tekrarlanıp durmakta. Düşüncelerimizde, bedenimizde, dünyamızda iyi niyetlerle iyilerin birlikteliği iyiliği, güzelliği; aksi ise kötülüğü, çirkinliği çoğaltır.
Geçmişten günümüze insanın sahip olduğu en büyük güç bilgidir. Rabbini, kendini, dünyaya geliş amacını, çevresini, dünyasını bilmek kuvvetlendirir insanoğlunu. Doğru bilgi kaynaklarından edinilen bilgi, insanın bakış açısını değiştirip, farkındalığını yükseltir.
Gönül gözü açık olup sahip olduğu bilgi “Hakkal yakîn, her şeyi ile bilme ” seviyesinde olanlar, 18 bin âlemi bir anda görebilirler ve bu seviye merdivenin en üst basamağıdır. Bu süregelen akış içinde, insanların büyük çoğunluğu sorgulamaz kendini, yaşamını, çevresini. Kabullenişin ve alışılmışın rehaveti içinde yaşar ve ölür. İnsanın bilgi seviyesi arttıkça, farkındalığı yükseldikçe kendisinden başlayarak, halka halka doğruya, iyiye doğru değişmek, değiştirmek, gelişmek, geliştirmek ister. Ancak değişmek, alışkanlıkları terk etmek, rutini kırmak çok zordur. Sancılı bir süreç olur yaşanan değişim süreci. Genel olarak çok büyük dirençle karşılaşır ulaşmak istediği, rehavet içinde yaşayan kitle tarafından. Rahatı, huzuru terk etmek, eskilerin yerine yeni bir şeyler koymak korkutucudur. Yüreklerde panik duygusu, karışık bir basınç hissi oluşturur.
Değişime direnmenin nedeni, temelde insanın kendisini yetersiz hissetmesi, bilgi ve becerilerine güvenmemesi, toplum içinde menfaat ve statülerinin değişme korkusudur.
Tutku ile inanmak, tek kişi bile olsa inandığını savunmak ve bunu konuşma ile yazı ile davranışlar ile ifade edebilmek büyük bir cesaret gerektirir. Hele ki kemikleşmiş, geçmişten gelen yanlış inançlara karşı çıkmak…
Cesaret, çok üstün ruhsal meziyetlerden biridir ve yaradılıştan gelen özelliklerdendir. Cesarette, genlerden gelen asalet vardır. O asil cesaret sadece kişinin değil, etrafındaki insanların da hayatını değiştirir.
Cesaret, aynı zamanda yiğitlik, kararlılık, ataklık ve dayanıklılık özelliklerini de barındırır içinde. Bu özelliklere sahip olanlar, karşısına çıkan korku, acı, belirsizlik, tehdit ve tehlike ihtimali olan durumlarla başa çıkabilme özelliğine sahip demektir.
Niyet edip, cesurca eksik ve yanlış yerlerinin üzerine giderek, kendinden başlayarak adım adım Hak’ka doğru değişmeyi başaranlar bu imtihan dünyasından başarı ile ayrılırlar.
Dünya tarihinde, içinde bulundukları toplumu, yaşadıkları azgınlığın ve sapkınlığın batağından kurtarmak için bütün bir toplumu karşılarına alabilen en cesur insanlar peygamberlerdir. Bu iyiye doğru olan değişim sürecinde, empati kurarak, insanların fıtrî özelliklerini bozmadan törpüleyerek ve bu özellikleri amaca faydalı hale getirebilmek ile de ayrı bir başarı ve cesaret örneği olurlar. Öyle muhteşem şahsiyete sahip kişiler yetişir ki, herkesin korktuğu haşin Ömer, adaleti dillere destan Hz. Ömer olur. Verdikleri mücadelede gösterdikleri yüksek cesaret, incitmeden, anlayış, sevgi ve fedakârlık ile yaklaşım, ilkel toplumlardan örnek toplumlar oluşturmuştur ve özellikle peygamberimiz döneminde dünya tarihi altın çağını yaşamıştır.