“Hoşça bak zatına kîm zübde-i âlemsin sen,
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.”
“Kendine iyi bak ki âlemin özüsün sen,
Kâinatın göz bebeği olan insansın sen.” [1] (Şeyh Gâlip)
Her bir insan biriciktir, çok kıymetlidir; o sebeple de dini, canı, aklı, nesli ve malının da muhafaza edilmesi, İslam’da temel değerler olarak yer bulur. Burada kişilere bireysel ve toplumsal olarak sorumluluklar düştüğü gibi devlet tarafından da korunması gereken haklar vardır.
Herkes sorumluluklarının bilinciyle yaşarsa şu geçici dünya hayatında her şey çok güzel olmaz mı? Ama ne yazık ki “Bu yaşananlar bir kâbus olsun Allahım!” denilen nice olaylar vuku bulmuştur hayatımızda, adına afet dediğimiz. Evlerimiz sallanırken kıyamet kopuyor sandığımız depremler, yükselen dumanlarla ciğerlerimizin havasız kaldığını hissettiren orman yangınları, içine alıp beraberinde götürdüğü canlarla aramıza ayrılıklar koyan, kayıplar yaşatan seller, tsunamiler, çığ düşmesi, yıldırımlar… Saydığımız bu doğal afetler yanında bazen de kaynakların verimli kullanılmaması, insanların dünya hırsından dolayı ormanları yok etmesi ve aşırı tüketim yani israfı sonucu oluşan hava kirliliği, küresel ısınma, sonrasında da karşımıza çıkan ekolojik dengenin bozulması insan eliyle oluşan afetler değil midir? Cahil cesareti ile barajlarda ve denizlerdeki gizli tehlike, çeken akıntıya aldırmadan hevesinin kurbanı olan nice canlar… Tam da burada bireysel olarak farkındalığın ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmek lazım. Afad, Afete Hazır Türkiye Projesi ile bu farkındalığı toplumun her kesimine yaymayı amaç edinmiş. Bu konularda çalışmalar yapan, eğitimler düzenleyen sivil savunma derneklerinin, herhangi bir maddi beklenti içinde olmadan hatta maddi imkânlarını, tecrübe, bilgi ve zamanlarını ayıran gönüllüleri tüm dünyada toplumsal fayda oluşturma adına en güzel örneklerdendir.
Kim bilir belki de o gönüllülerden bazıları şu an bu yazıyı okuyanlar arasındadır. Düşünün bir depremde bir canı kurtarıyorsunuz ve öyle güzel müjde ile muhatap oluyorsunuz ki: “… Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır…” (Mâide, 5/32) İzmir depreminde 3 yaşındaki Elif bebeğin kendisine ulaşan arama kurtarma ekibindeki kişinin parmağını minicik elleriyle nasıl da sıkı sıkı tuttuğunu kim unutabilir ki…
Doğal afetler yanında manevi olarak yaşanan afetler de unutulmamalı. Kalbin afetleri, gözün, dilin… Allah’a sığınıyoruz afet sayılacak her halden.
Son yıllarda çoğalan afetler sebebiyle 85. sayımızda AFET BİLİNCİ, konumuz olsun istedik. Bu sayımızda SİSAD Yönetim Kurulu Başkanı ile yaptığımız röportaja, yine SİSAD Yönetim Kurulu üyesinin kaleminden Beklenmeyene Hazır Ol başlığı ile 72 Altın Saat yani depremin ilk anlarında yapılması gerekenlere ulaşabilirsiniz. Ev Kazaları ve Alınacak Tedbirler, Türkiye’de Afet Yönetimi, Afetlerde Psikososyal Destek, Afet ve Acil Durumlarda Emniyet Şeritlerinin Kullanımı, Kalbin Afetleri ve daha birçok başlığımızla temennimiz odur ki, afetlerden uzak afiyet içinde yaşanmış hayatlarınız olsun.
Hoşça bakın zatınıza!
[1] Abdülbâki Gölpınarlı; Şeyh Galip Divanından Seçmeler, s.10. İstanbul, 1971.