Hemen her evlilik bir evlat ile taçlandırılsın istenir. İlk çocuk dünyaya geldiğinde artık karı koca ebeveyn olur, bir çiftin yaşadığı ev bir yuvaya dönüşür. İlk adımları, ağzından çıkacak ilk sözleri heyecanla beklenir. Çocuğun büyüdükçe, okula başlaması, eğitim hayatı, nasıl bir evlilik yapacağı gibi düşünceler de anne babanın zihnini sarmaya başlar. Tüm bu süreçlerde büyük özverilerle ve fedakârlıklarla büyütülen çocukların kişilikleri, ahlakları aile içinde şekillenir ki; evlatlarının nasıl bir insan olacağı ebeveynler için en önemli merak ve zaman zaman da endişe konusudur.
Aile, çocuğun güvenli gelişimi için en ideal ortam, sosyalleşmeyi öğrendiği temel yapıdır. Bebek ağlarken annesinden yardım ister, destek bekler. Uzun yıllar onsuz yapamaz. Fiziksel olarak ihtiyaçlarını karşılayabilecek yaşa gelse de manevi olarak aileye ihtiyacı hiç azalmaz. Bir evlat yaşı kaç olursa olsun anne babasının duasına, sevgisine ihtiyaç duyar, dualarla kendini güvende hisseder. Bu yüzden de “Annemin duası babamın gölgesi” çokça kullanılan bir söz olarak dilimizde yer etmiştir. Dualı ağızların olduğu, ahlaki faziletlerin yaşandığı maneviyat dolu yuvalar, iki dünyada da aile üyelerine saadet yaşatır. Aile bireyleri arasındaki ilişkilerde zarafet, nezaket ve edep, muhabbeti de arttırır. Maneviyattan yoksun bir durum ise sadece aile için değil bireylerden oluşan toplum için de çok büyük yaralar oluşturacaktır.
Burada çocuklara nasıl davranıldığı kadar, eşler arasındaki ilişkilerin nasıl olduğu da önemlidir. İnsanın sözünde ve işinde doğru olması, eşler arası sadakat, takdir, kaliteli zaman geçirme, insanları zanna sürükleyecek davranışlarda bulunmamak evliliğin sıhhati açısından önemli hususlardır. Sevgi temelli, empati ve şefkat ile sağlanmış güvenin esas olduğu, inanç, adalet, güzellikleri görebilme gibi kavramların var olduğu bir ailede doğru iletişim doğal olarak kurulmuş olur. Sağlıklı ilişkilerin kurulduğu, maneviyatın yaşandığı her aileyi bir tuğla kabul edersek aynı malzemelerden oluşan tuğlalar ile sağlıklı ve güçlü toplumun inşası mümkün olacaktır.
Sağlıklı ve güçlü toplumun inşasına katkı sağlamak sadece bireylerin ve ailelerin değil aynı zamanda devletlerin de öncelikleri arasındadır. Ailenin önemine binaen kurulmuş olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın görevlerinden biri; sosyal ve kültürel dokudaki aşınmalara karşı ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesini koordine etmek, aile bütünlüğünün korunması ve aile refahının arttırılmasına yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerini yürütmektir.
Baş döndüren hızla gelişen teknolojinin etkisi, akıllı telefonlarla birlikte yaşamın neredeyse doğal bir parçası haline gelen sosyal medya mecraları ve iki yılı geride bıraktığımız salgının etkisiyle değişen yaşam alışkanlıkları aile yapısı üzerinde de önemli bir değişime yol açtı. Çeşitli nedenlerle toplumlar ve yaşam değişmeye devam etse de aile yapısının ve değerlerinin korunarak gelecek nesillere sağlıklı biçimde aktarılmasını sağlamak için gayret göstermek artık her birey için vazgeçilmez bir sorumluluk hatta zorunluluk haline geldi. Sevgimizi dahi uzaktan göstermek durumunda kaldığımız salgın süreci bu sorumluluğu daha da fark edilir kıldı, ailenin önemini bir kez daha ortaya koydu. Artık ailenin varlığını korumak ve devamlılığını sağlamak için çok daha fazla emek vermek, gayret göstermek gerekiyor. Bizler de bu gayreti gösteriyoruz ve göstermeye devam edeceğiz.
Bu gayretin bir göstergesi olarak “Değişen ve Güçlenen Aile” sayımız sizlerle.