22 Mart 2025 / 22 Ramazan 1446

Esmâü’l Hüsna ile Yöneliş

Dua kelimesi, “çağırmak, seslenmek, istemek; yardım talep etmek” mânasındaki da‘vet ve da‘vâ kelimeleri gibi masdar olup, “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vâki olan talep ve niyaz” anlamında isim olarak da kullanılır. Ayrıca Allah’a sunulacak talepleri sözlü veya yazılı olarak dile getiren metinlere de dua denilir. İslâm literatüründe ise Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesini, sevgi ve tâzim duyguları içinde lütuf ve yardımını dilemesini ifade eder. (TDV)

Kâinattaki tüm varlıklar yaratıcı ile irtibat halindedir ve her biri Allah’ı tespih ederek dua ederler. İnsanın da Rabbi ile en kolay irtibat yolu duadır. Dua direkt Allah’a yapılır. Kur’an-ı Kerim’de: “(Ey Rabbimiz!) Yalnız sana (ibâdet ve itaatle) kulluk eder ve (her hal ve ihtiyacımızda) ancak senden medet umar/yardım dileriz.(Fatiha Sûresi / 5. Ayet)

Rabbiniz buyurdu ki: ‘Bana dua edin, (isteyin) size karşılık ver(ip duanızı kabul ed)eyim. Çünkü bana ibadet/kulluk etmeye karşı kibirlenip (buna) tenezzül etmeyenler, aşağılıklar olarak cehenneme gireceklerdir.’(Mü’min Sûresi / 60. Ayet) ayetleriyle ibadetlerin ve duaların yalnızca Allah(cc)’a yapılmasını, samimi niyetle Rabbine yönelen kullarının yönelişlerinin karşılıksız kalmayacağı bildirilir.

Dua bir anlamda Rabbe/Allah(cc)’a sesleniş ve yakarıştır.

Allah(cc)’a duamızın yani kendisine sesleniş ve yakarışımızın nasıl olması gerektiği konusunda Kur’an-ı Kerim; “Esmâü’l-Hüsnâ (en güzel isimler) ancak Allah’ındır. O halde O’na, onlarla dua edin. O’nun isimleri hakkında eğriliğe sapanları terk edin.(A’raf Sûresi / 180. Ayet) buyuruyor ve Esmâü’l-Hüsnâ ile dua etmenin kullar için huzura, rahmete, güzelliğe vesile olacağını Rabbimiz bize bildiriyor.

Hadis-i şerifte ise; “Allah’ın 99 ismi vardır. Kim bunları sayarsa Cennet’e girer.(Tirmizî, De’avât, 83) buyrulur.

İsmin çoğulu olan Esmâ ile “güzel, en güzel” anlamındaki Hüsnâ kelimelerinden oluşan Esmâ-i Hüsnâ terkibi naslarda Allah(cc)’a nispet edilen isimlerdir.

Hadiste geçen “sayıp benimsemek”, kalbin Esmâ’yı idrak etmesi Esmâü’l-Hüsnâ’nın manalarına ermesi diye yorumlanır.

Esmâü’l-Hüsnâ, 99 rakamıyla sınırlı değildir. Nitekim verilen bu isimler içinde Kur’an’da geçmeyenler olduğu gibi, Kur’an’da geçip burada yer almayanlar da vardır.

Kâinat ve içindeki her şey Allah(cc)’ın isim ve sıfatlarının tezahürüdür. Bu tezahür varlıkların en küçüğünden en büyüğüne kadar uzanır. İnsan yaratıcının isim ve sıfatlarının tezahürünü görür ve hisseder. Bir annenin evladına şefkatinde, O’nun Raûf/Şefkatli isminin ortaya çıkışını görür. Hastalığın şifa bulmasında Şafi isminin ortaya çıkışını görür.

Eşi benzeri olmayan, bütün noksan sıfatlardan münezzeh tek ilah, her biri sonsuz bir hazine olan bütün isimlerini kuşatan özel ismi Allah(cc)’tır.

El-Latif’tir

 “Lütuf ve ihsan sahibi olan. Bütün incelikleri bilendir.”

El-Vedûd’dur

“Kullarını en fazla seven, sevilmeye en layık olandır.”

El-Veliyy’dir

“İnananların dostu, onları sevip yardım edendir.”

Et-Tevvâb’tır

“Tevbeleri kabul edip, günahları bağışlayandır.”

El-Halîm’dir.

“Cezada, acele etmeyen, yumuşak davranandır.”

El-Afüvv’dur.

“Affı çok olan; günahları silen, onları hiç yokmuş gibi kabul edendir.”

Allah Teâlâ(cc) hakkında yücelik, mutlak üstünlük ifade eden Esmâü’l-Hüsnâ, kulların gönüllerinde saygı hissi uyandırır, sükûnet verir, duanın ibadetlerin kabulüne vesiledir, tevhidin kalplere yerleşmesine sebeptir, ümidi canlı tutar.

Bu bağlamda Allah(cc)’a dua/sesleniş ile Allah(cc) isimleri arasında yakın bir ilişki olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu ilişki bir kişi ile iletişimi başlatmak için ona ismi ile hitap ederek söze başlayışımızda olduğu gibi Allah(cc)’a sesleniş ve yakarışımızda da bu iletişim için Allah(cc)’ın isimlerini kullanmamız şeklinde anlaşılabilir.

Hadisi şeriflerde Esmâü’l-Hüsnâ’dan İsm-i Azam ile dua edildiğinde, bu duanın reddolunmayacağı bildirilir. (Ebu Davud, Vitr, 23)

Allah(cc)’ın en büyük ismi, istediğin zaman geri çevrilmiyor, bir nevi şifre gibi.

İsm-i Azam’ın Allah(cc)’ın hangi güzel ismi olduğuyla ilgili çeşitli aktarımlar mevcut olmakla birlikte, gizli tutulmuştur. Bu gizlilikteki sır, kalbi yaratıcıdan başka her şeyden arındırarak yalnızca O’na yönelmek, O’ndan istemektir.

Bâyezîd-ı Bestâmî (ks) hazretlerine İsm-i Azam’ın ne olduğu sorulduğunda, şöyle buyurdular:

İsm-i Azam’ın belirli bir tarifi (had ve hududu) yoktur. Lakin sen kalbini her şeyden boşaltıp, onu, Allah’ın vahdaniyetine teslim et. Sen bu şekilde olduğun zaman, istediğin isimle dilediğin şekilde Allâhü Teâlâ hazretlerine dua et.(Rûhu’l-Beyan Tefsiri 3/42.43)

İnsanın yaratıcısını tanıması, sevmesi zihin ve gönül olarak yönelişi onun isimlerini bilmesi anlaması ve tanıması ile mümkün olacaktır.

Rabbinin (isimlerinin) tecelli ve tezahürleri hakkında bilgi ve farkındalığa sahip olan ve olmayan insanın Rabbine yönelişi ve niyazı da elbette farklı olacaktır.

Ya Rab!  Değerli kıldığın şu Ramazan günlerinde gönüllerimizi sevginle dirilt, hayatımıza güzel isimlerinle tecelli et. Senin güzelliklerinle dolu bir ömür ikram et. Bizleri ve neslimizi sana halisane teslim olanlardan kıl, rahmetini umarak sana kavuşmayı nasip eyle.

Beyhan Büşra Özkul