26 Nisan 2025 / 27 Şevval 1446

Gaflet Ve Gafletten Kurtulma Reçeteleri

Gaflet, Allah’ı unutmak, nefsin hevâ ve hevesine uymak demek olup nîmetin elden gitmesine ve pişmanlığa sebep olur. Gaflet, Hak ehli için büyük bir felâket sebebi olup mânevî bir hastalıktır. Hamdun Kassar Hz. gafleti şöyle tarif eder: “Kulun, Rabb’ının işini bırakıp nefsinin idâresine düşmesidir.”

Kur’an-ı Kerîm uyanık olmayı, dâima Allah Teâlâ’yı anmayı ve gâfillerden olmamayı öğütlemektedir: “Rabbini, içinden, yalvararak ve O’ndan korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah ve akşam an. Gâfillerden olma!” (A’râf, 205)

Gafletten kurtulmanın çaresi, Allah Teâlâ’yı gönülden anmaktır. Bu sayede kalb, gafletten uyanır ve îmân nûru ile dolar. Allah’ı zikretmekten gâfil olanlara ise, şeytan musallat olur. Ayet-i Kerîme’de şöyle buyurulur: “Kim Rahmân (olan Allah’ı) zikretmekten gâfil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar, onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.” (Zuhruf, 36-37)

Kalbî huzûrun muhâfazası için, gâfil ve fâsıklarla ünsiyetten şiddetle sakınılmalıdır. Sâlih insanlardan gönüllere huzûr ve ferahlık aksettiği gibi, gâfil kimselerden de huzursuzluk ve kasvet akseder. Gönül erbâbı olmak isteyenlerin, hallerini muhâfaza için mümkün olduğu kadar gâfillerden uzak durmaları; sâlih, mâneviyatlı kimselerle ülfet etmeleri ve onların meclislerinde bulunmaları gerektiği ifade edilmiştir.

Gafletin en büyüğü; kulun Rabb’ından ve O’nun emirlerinden gafletidir. İbni Atâ Hz. der ki: “Kalbini zikir ehlinin meclislerine yakın tut ki, bu sûretle gafletten kurtulasın!”

Gaflet uykusu, uykudan daha kötü ve zararlıdır. Zîra uyuyan kimse üzerine kalem işlemez. İnsanların çoğu gaflet uykusunda olup ölünce hakîkatı görüp uyanacaklar, fakat iş işten geçmiş olacaktır.

Allah’ı yakînen bilerek yapılan az ibâdet, gâfilâne yapılan çok ibâdetten daha kıymetlidir. Bu sebepten ibâdetlerin büyük bir uyanıklık içerisinde îfâ edilmesi gerekir. Bilhassa namazın, insanı gafletten alıkoyan tesiri büyüktür. Zîra namaz, bir zikirdir.

Gafletten korunmanın şartlarından biri de dünyaya gönül vermemek ve az yemeğe dikkat etmektir. Ebû Süleyman Dârânî Hz. buyurur: “Mide dolu olunca, kalbi gaflet basar. İnsan, Rabbini unutur.”

İnsanın gaflete düştüğü konulardan bir diğeri de, ahirette Allah’ın huzurunda yalnız hesaba çekileceğini unutmasıdır. Her nefis ahirette kendi yaptıklarının karşılığını görecektir. Artık etrafında, dünyada iken kendisine “günahını yüklenirim” diyen kimseler de yoktur. Kendisine yardımcı olacak ne bir dostu ne de akrabası vardır. İnsanların, Allah’ın azabını hafife alarak başkalarının günahını üstlenmeleri ise Allah’ın üstün ilim ve kudretini kavramaktan ne kadar uzak olduklarının bir göstergesidir.

Gaflet tehlikesine karşı en etkili çözüm, Allah’ın kullarına yol gösterici bir nur olarak indirdiği Kur’an’ı okumak ve onun üzerinde düşünmektir. Kur’an okumak insanın Allah’a yakınlaşarak, Rabbimizin üstün ilim ve kudretini kavramasını sağlar. Ayrıca insanın daha önce bilmediği, düşünmediği, düşünüp de cevabını bulamadığı birçok konuda en açık ve en doğru bilgiyi verir. Bu nedenle Kur’an’ı samimi bir niyetle okuyan ve anlayan bir insan, kalbi tatmin olarak Allah’a yönelir.
Kur’an’ı okuyan insan dünyada yaptığı her şeyin hesabını vereceğini ve yaptığı işlerin sonucunda cennete veya cehenneme gireceğini anlar. İşte bu gerçeğin bilincine varan insan gafil olmaktan, hakkı unutmaktan veya uygulamamaktan şiddetle kaçınır.

Allah-u Teâla, varlığını hatırlamaları ve Kendisine yönelmeleri için insanlara çeşitli şartlar ve ortamlar var eder. Sıkıntı ve zorluklar da bunlardandır. Kur’an’da,

“Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar” (Tevbe, 126) buyrulmaktadır.

Bu sıkıntılı anlar, insanlar için gaflette olduklarını fark etmelerini sağlayacak büyük birer fırsattır. Çünkü Allah’a isyan halinde olan nefis böyle anlarda acizliğini anlar. Bu durumda vicdanı ön plana çıkan insan, hatalarını görür ve onlardan sakınmanın yollarını arar. Bu, insana tanınan büyük bir fırsattır. Nefsin acz içinde sesini kıstığı bu anlarda insan kendini Allah’a daha yakın hisseder. Ve o anda samimi bir yakınlıkla Allah’a yönelir. Böyle zamanlarda Allah’ın her şeye güç yetirdiğini, her şeyin Allah’tan geldiğini, bu bela ve sıkıntıların da ancak O’nun dilemesiyle sona ereceğini fark eder. Bu durum tevbe etmek ve Allah’a yönelmek için önemli bir fırsattır.

Sahih Bilgi de gafletten kurtulmayı sağlayan en önemli etkenlerden biridir. Evreni saran yaratılış delillerini araştırmak, görmek ve anlamak insanın üzerinden gafleti dağıtır ve uzaklaştırır. Allah’ın üstün ilim ve kudreti, ancak böyle ciddi bir araştırma ve tefekkürle hakkıyla takdir edilebilir.

Bu dünyanın geçiciliğinin farkına varmak, gaflet içinde olan bir insanın gafletten kurtulmasına vesile olur. İnsan, geçici fayda sağlayan dünya nimetlerine duyduğu tutkulu isteklerden arınır, sonsuz güzellikteki cennet nimetlerini ve Allah’ın rızasını kazanmaya yönelir.

Cehennemi net ve kesin bir gerçek olarak bilip düşünmek ise, insandaki Allah korkusunu ve cennet özlemini artırır. Cehennemin nasıl bir azap yurdu olduğunu tefekkür etmek için Kur’an’da yapılan cehennem tasvirleri üzerinde dikkatle düşünmek gerekir.

Sonsuzluğu düşünmek de gafil olan insanı uyandırır, kendine getirir ve Allah’ın razı olacağı işler yapma konusunda harekete geçirir. Sonsuz cehennem hayatından korkan imanlı bir insan, aynı zamanda sonsuz cennet nimetleri içinde yaşama imkânı olduğunu da düşünür ve dünyadaki kısa süren yaşamı bir an bile sonsuz ahiret hayatına tercih etmez.

Kur’an ayetlerindeki cennet tasvirlerini bilip tefekkür etmek gafletin dağılması ve dünya hırsının yok olması açısından son derece etkilidir. Samimi bir şekilde yapılacak ciddi bir tefekkür, cennetin dünyadaki hiçbir mükemmellikle kıyaslanamayacağını anlamak için yeterlidir. Bunu anlayan insan, cennet arzusu ve özlemiyle orayı hak edebilmek için çalışmaya başlayacak, kendisini cennetten uzaklaştıracak ve ebediyen mahrum bırakacak olan gaflet halinden ise, bütün gücüyle sakınacaktır.

Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurmuşlardır: “Allah’a, kabûl edileceğine yakînen inanarak duâ ediniz! Zîra Allah Teâlâ, gâfil bir kalble yapılan duâyı kabûl etmez.” (Tirmizî, Deavât, 65)

Dördüncü Murâd Hân ise gaflet ehlini şöyle uyarır:

“Bu dünya fânîdir sakın aldanma,

“Mağrûr olup tâc ü tahta dayanma,

“Yedi iklim benim deyu güvenme,

“Uyan ey gözlerim gafletten uyan!”

Fatma Tamer