1– Rivayetin Adabı
Rivayet kelime olarak sulamak, taşımak, nakletmek anlamlarına gelir. Rivayet, hadis terimi olarak, hadisin tahammül ve edası, eda siğalarından herhangi biri ile kaynağına isnadı demektir. Buna biz, hadisin öğrenimi ve öğretimi de diyebiliriz. Öğrenimine haml, tahammül ve telakki; öğretimine de nakl, eda ve tebliğ denilir.
Rivayet kelimesi ve diğer kipleri Kur’an-ı Kerim’de geçmemektedir. Ancak hadislerde değişik kipleriyle bol miktarda yer almaktadır.[1]
Rivayet bir eğitim-öğretim faaliyeti olduğuna göre bunun elbette belli usulleri, adabı, şekilleri ve keyfiyeti olacaktır. Bu bölümde işte bu hususları tetkik etmek istiyoruz.
Hemen belirtelim ki rivayet, özellikle hadis rivayeti bir anlamda arşivciliktir. Vesikaların aslına uygun şekilde her türlü tehlikeden uzak olarak muhafaza edilmesi ve sonraki nesillere aktarılması demektir. Bu anlamda hadisçiler de Muhammed ümmetinin ilmi arşiv uzmanlarıdır.
Öte yandan Sünnet’in, deliller hiyerarşisinde Kitap’tan sonra ikinci kaynak olmakla beraber, birinci kaynağın anlaşılabilmesi bakımından onu te’kid, tefsir ve teşri gibi fevkalade fonksiyonlara sahip bir kaynak olması dikkate alınacak olursa, sünnet malzemesinin rivayetinin önemi kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bu sebeple de pek ince ve sıkı kaide ve adaba ihtiyaç bulunmaktadır.
Adab kelimesi edeb’in çoğulu olarak herhangi bir meslek mensuplarının uyması ve uygulaması gerekli manevi kaide ve ilmi teknikler (metodlar) diye tanımlanabilir. Bilim dalımız açısından adab:
- a) Hadis hocası ve öğrencisinin uyması gereken manevi kaideler.
- b) Hadis eğitim ve öğretiminde uygulanması gerekli teknikler olmak üzere iki temel konuyu ifade etmektedir.
Binici kısımda bahis mevzuu olacak manevi kaideler de iki kısma ayrılır.
- a) Muhaddis ve talibin müştereken uyması gereken prensipler.
- b) Muhaddis ve talibin ayrı ayrı uyması gereken kaideler.
Klasik hadis usulü kitaplarımızda bu konu adabu’l-muhaddis ve adabu talibi’l-hadis başlıkları altında işlenmektedir.
Konuya ait en hacimli ve değerli müstakil eseri yazmış olan el-Hatib el-Bağdadi (463/1071) kitabına ‘el-Cami’ li ahlaki’r-ravi ve adabı’s-sami’ adını vermiş; hoca (ravi) için ahlak; talebe (sami’) için de adab kelimesini kullanmak suretiyle hocaya ahlak, talebeye de adab’ın birinci derecede lazım olduğu fikrini vurgulamış olmaktadır.[2]
1] Bk. Concordance: 2/320-322.
[2] Tanıtımı için bk. İsmail Lütfi Çakan el-Cami’ li ahlaki’r-ravi ve adabı’s-sami, Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi sayı 4, s. 433-437, İstanbul 1986; İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 47-48.