22 Mart 2025 / 22 Ramazan 1446

Hadis Usûlü-36
8- Vicâde (Bulmak):

Vicâdet, lügat olarak bulmak demektir. Istılah olarak, bir kimsenin, bir muhaddis veya bir şeyhin hattıyla yazılmış bir kitabı veya bazı hadisleri ele geçirmesi demektir. Hadisçiler bunu semâ’, icâzet ve münavele söz konusu olmadığı halde bir kitaptan hadis almayı ifade için kullanılır. Kitabın müellifi ile bulan (vacid) muasarat (aynı asırda yaşamış olup olmamaları), sema, icazet gibi herhangi bir hoca talebe ilişkinin bulunmaması neticeyi değiştirmez. Bulduğu hadisleri vacid’in sema veya icazete delalet eden lafızlarla rivayet etmesi caiz değildir. Bu halde hadisleri ele geçiren kimse rivâyet ederken “vecedtü (veya kara’tu) bihatti fülân” ondan sonra sened ve metni kaydeder. (…nın el yazısı ile yazılmış olarak buldum ki..) diyerek durumu açıklaması gerekmektedir. Nevevî bu tarz sîgalara gerek eskilerin ve gerekse yenilerin kitaplarında sıkça rastlandığını ifâde eder. Bu tür ifadelere Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde rastlanılmaktadır. Abdullah b. Ahmed “Babamın kitabında el yazısıyla şunu buldum ..” diye bazı hadisleri nakletmektedir. Müslim’de de bu yolla gelen üç hadis bulunmaktadır. Vicâde, geçerli hadis öğrenimi ve öğretimi yollarından biridir. Bugün hadis kitaplarından yapılan nakillerin hepsi bir çeşit vicâdedir.

Hadis öğrenim ve öğretim yolları, klasik usûller gibi görünse de, hadis öğrenimi ve rivâyet açısından gösterilen tarihî dikkatin delilleri olarak değerlendirilmelidir.[1]

Vicâdet aslında munkatı gruba girer. Ancak (vecedtü bi-hattı fülânin) sözünden dolayı ittisal şaibesi de mevcuttur. Bazıları mütesâhil (gevşek) davranarak: (An fulânin kale) şeklinde bir sîga kullanıp vicâde yoluyla tahammülü hatırlatmaktan uzaklaşmıştır. Tabiîki buna cevaz verilmez.

Vicade yoluyla tahammülün sıhhati bulunan rivayetin sahibine nisbetindeki doğruluğa bağlıdır. Bulan kimse aradaki mutâbakatı sağlıklı şekilde sağlayabilirse cezm ifâde eden tâbirler kullanır: (kara’tu bi-hattı fülânin an fulânin) veya (Mâ vecedtuhu bi-hattı fülânin)

Şayet yazının musannıfa (veya raviye) ait olduğunda kesin kanaate varamamışsa “Falancanın şöyle şöyle söylediği bana ulaştı..” Falanın hattıyla olduğunu falanın bana haber verdiği yahut zannettiğim yahut kâtibinin fülanın dediği bir kitapta okudum.”Yahut “Fülanın yazısı olduğu söylenen yahut Fülanın tasnîfi olduğu söylenen bir kitapta…” vs.

Vâcid’in (bulan’ın) bulduğu hadis musannıfın hattıyla değilse (Zekera fülânun) veya (Kale fülânun) veya (Ahberenâ fülânun) diyerek hadisin senedini sevkeder. Bu tarzda rivayet edilen hadisler ittisal şâibesi olmayan munkatı hadistir.

Vicâdetin icazete makrun olduğu da vâkidir. Bu durumda şu sîga kullanılır: “Falan hadisi falancanın hattıyla buldum, o da bana rivayet etmem için izin verdi.”

Vâcid, bulunan nüshayı aslıyla, bizzat veya güvenilir biri vasıtasıyla mukabele ederek sıhhatinden emîn olmadan (Kale fülânun) gibi cezm ifade eden bir  sevk sigası kullanmamalıdır.

Tedrîbu’r-Râvi’de Nevevî ve Suyutî Hazretleri, kendi devirlerindeki insanların, bulunan nüshaların sıhhat durumunu ciddi bir tahkike tâbi tutmadan aşırı bir müsâmaha ve gevşeklikle hareket ederek onlardan cezm sîgasıyla (Kale fülânun) veya (Zekera fülânun) diyerek hadis rivayet ettiklerini kaydederler.

Vicadet’le Amel:

Vicâdet yoluyla elde edilen hadislerle amel edilebilir mi? sorusu bahsimizin mühim bir meselesini teşkil eder. Çünkü, günümüzde bile, zaman zaman ismi bilindiği halde kütüphanelerde mevcud tek nüshasına rastlanmayan kitaplardan bazılarının kısmen veya tamamen ortaya çıktığına, bulunduğuna şâhit olmaktayız. Acaba bu kitapların muhtevasıyla amel edilebilir mi?

Bu soruya Nevevî ve Suyûtî’nin müşterek eserleri olan Tedrîb’de şu cevap verilir:

Vicâde ile rivayet edilen hadislerle amel edilip edilmemesi meselesine gelince, Mâlik ve diğer birçok hadisçinin bu çeşit hadislerle amel etmeyi tecvîz etmedikleri, buna mukabil eş-Şâfi’î ve ashabının buna cevaz ver­dikleri görülür. Hatta fıkıh usûlündeki bazı ashabı, kitaba güven hâsıl olun­ca, bu hadislerle amelin vacip olduğunu ileri sürmüşlerdir. İbnu’s-Salâh da, “eğer bunlarla amel edilmeyecek olursa, menkul ile amel kapısını kapatmak gerekir” sözü ile bu görüşe katılmıştır.[2]

Mükaşefe Ve Rüya:

Hadis almanın muhaddislerce kabul edilen ve usul kitaplarında âdab ve şartları belirtilen hadis alma yolları yukarıda açıklanan 8 yoldan biri ile olur. Bunlar dışında başka bir yol bilinmez. Bazı kitaplarda rastlanan mükâşefe ve rüya yoluyla Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’den telakki edildiği söylenen sözlere hadis denemez, onların, dini hiçbir değeri yoktur. Rüyayı sâdıka hak ise de, sika bir kimse rüyasında Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’dan bazı sözler öğrenmiş olsa da buna hadis denemez. Rüya sadece gören kimse için bir kıymet taşır. Halbuki hadis kıyamete kadar, herkes için din ortaya koyar. Bunun yolu da objektif şartlara göre, belli kaidelere göre her zaman kontrolü tahkiki mümkün olan rivayetten geçer. Bunun aksini söyleyen, sübjektiviteyi esas alan tek bir sünnî muhaddis çıkmamıştır.

Burada özetle ele alınan hadis tahammül yolları, bazıları diğer bazılarına nisbetle daha çok itiraza uğramış olsa bile, hadisçiler arasında az veya çok tatbik alanı bulmuştur. Bu yollardan herhangi biri, hadisçilerin çoğunluğu tarafından zayıf sayılmış ise, bu yolla nakledilen hadislerin de zayıflığına hükmedilmiş; yolun sıhhatine inananlar ise, hadisleri de sahih kabul etmişlerdir. Bununla beraber, semâ’, arz veya kırâat gibi tahammül yolları, herhangi bir ihtilaf söz konusu olmaksızın en üstün hadis alma usûlleri olarak kabul görmüş ve hadisçiler, sırf bu yollarla hadis alabilmek için rıhle fi talebi’l-hadis adı altında uzun ve meşakatli seyahatleri göze almakta tereddüt görmemişlerdir.[3]

[1] İsmail Lütfü Çakan, Ana Hatlarıyla Hadis, İstanbul, 1983, s. 171-177; Subhi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, trc M. Yaşar Kandemir, Ankara 1981 s. 70-84; Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Mukaddimesi, Ankara 1984, s. 399-449; İbnü’s-Salah, Ulumu’l-Hadis, thk. Nurettin Itr, Beyrut 1981, s. 114-157; Suyuti, Tedribu’r-Ravî, thk. Abdulvehhab Abdullatif, Medine-i Münevvere 1972,1, s.l-59; İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 59.

[2] Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Hadis Usulü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 259.

[3] Prof. Dr. Talat Koçyiğit, a.g.e., s. 419; Sabahaddin Yıldırım, Şamil İslam Ansiklopedisi: 6/88.