Rivayetin sıfatı ifadesiyle, hadislerin kelimesi kelimesine aynen mi yoksa mana ile mi rivayet edilmiş olduğunu kasdetmekteyiz. Bilindiği gibi hadisler, hadis kitaplarımıza geçinceye kadar iki şekilde rivayet edilegelmişlerdir:
Lafzan.
Ma’nen.
- A) Lafzan (Kelimesi Kelimesine Aynen) Rivayet:
Dinin, kitaptan sonraki ikinci kaynağı sünnet olduğu için, sünnetin yazılı vesikaları demek olan hadislerin, Hz. Peygamber’den duyulduğu gibi aynen yani lafzan rivayet edilmeleri asıldır. Zira bizzat Hz. Peygamber “Bizden bir hadis belleyip de bellediği gibi başkalarına ulaştıranın Allah yüzünü ağartsın.”[1] buyurmuştur. Bu, tabiatıyla ve öncelikle hadislerin lafzan rivayet edilmesini teşviktir. Hatta yine Hz. Peygamber, öğrettiği bir duadaki nebi kelimesi yerine resul kelimesini kullanan el-Bera b. Azib’i uyarmış ve nebi demesi gerektiğini belirtmiştir.[2]
Hadisleri ilk rivayet eden nesil olan sahabe, Hz. Peygamber’den görüp işittiklerini rivayet ederken bunların sorumluluğunun bilinci içindeydiler. Bu yüzden hadisleri lafızlarını değiştirmemeye dikkat ederek rivayet ediyorlardı. Büyük bir kısmı bir hadisi Hz. Peygamber’den (sav) nasıl işitilmişse aynen rivayet edilmesinin şart olduğu görüşünde idi. Nitekim Abdullah b. Ömer, “Münafığın meseli, iki koyun sürüsü arasında (kalan şaşkın) koyunun meseli gibidir.” hadisini manayı bozmayan bir kelime değişikliğiyle “kemeseli’ş-şati’r-rabidati” şeklinde rivayet eden birini azarlamış ve şunları söylemiştir: “Yazıklar olsun sana! Allah Rasulü’ne yalan isnad etme.”
Aynı sahabi İslam’ın beş şartını sıralayarak sayan birine Ramazan orucunu beşinci şart olarak sona almasını söylemiş ve Hz. Peygamber’in ağzından nasıl işittiyse öyle rivayet etmesini ihtar etmiştir.
Bu misaller gösterir ki sahabeden bir kısmı hadislerin lafzan rivayet edilmesini şart koşmuşlardır.
Sahabeden sonra gelen tabiun ve tebeu’t-tabiin’in devirlerinde de hadislerin, lafzen yani Hz. Peygamber’den (sav) işitildiği şekilde rivayet edilmesi gerektiğinde birçok hadisçiler ittifak etmişlerdir.
Öte yandan Hz. Peygamber Araplar arasında en fasih konuşan kimse idi. Onun bu özelliği hadislerin lafzen rivayetini şart kılar; çünkü manen rivayette mana bozulabilir. Hadislerin edebi güzelliği kısa cümlelerle çok geniş manalar ifade etme özelliği kaybolabilir. Her ne kadar bir talebe ile şeyhi arasında rivayet edilen bir hadisin mana değişikliği farkedilmezse de aynı şey birkaç kere tekrar edilince hadiste mana farkları meydana gelebilir.
Demek oluyor ki hadislerin lafzen rivayet edilmesinin şart olduğu görüşünde olanlar onların değişmeden rivayet edilmesini isteyenlerdir. [3]
[1] Tirmizi, İlim: 7; Ebu Davud, İlim: 10; İbn Mace, Mukaddime: 18; Darimi, Mukaddime: 24; Ahmed b. Hanbel, Müsned: 5/183; İbn Hibban, Sahih: 1/225-226.
[2] Buhari, Vudu: 75; Deavat: 6, 7, 9; Müslim, Zikir: 56; Tirmizi, Dua: 16; İbn Mace, Dua, 15; Darimi, İsti’zan: 51; Ahmed b. Hanbel, Müsned: 4/285, 290, 292, 296, 299, 300, 302; hadisin değrlendirilmesi için bk. Hatib, kifaye: 203.
[3] Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis Usulü, 12. sınıf: 73-74.