14 Ekim 2024 / 10 Rebiül Ahir 1446

Hayat Kaynağımız Suyun Değeri

Dünyadaki Su Miktarı

Bütün canlı hayatının yaşam kaynağı olan su, çok önemli bir besin kaynağı olmasına rağmen maalesef bu önemine rağmen hak ettiği karşılığı toplumdan görememektedir. Bu yazıda; kullandığımız su ile ilgili toplumun büyük bir kısmı tarafından bilinmeyen bazı bilgileri aktarmak ve suyun önemini vurgulamak istiyorum.

Hepimizin bildiği gibi dünyamızın üçte ikisi su ile kaplı ancak kullanılabilir su miktarı bu kadar yüksek değil. Dünyadaki suyun %97,5’i tuzlu sular şeklinde iken bunun %2,5 kadarı tatlı sular şeklindedir. Tatlı suların yaklaşık %70’i buzullar, %29’u yeraltı suları ve %1’i de kolay ulaşılabilir yüzey suları (nehir, göl vs.) şeklindedir. Kolay ulaşılabilir suyun miktarının hayal edilebilmesi için biraz hafızalarımızda şekillendirmek istiyorum. Hemen her şehrimizde kamyon çekici ile dolaşan ve bazen şehirlerdeki yeşil alanların sulanmasında kullanılan su tankerlerinin büyük olanlarını (yaklaşık 20 bin litre) gözümüzün önüne getirelim. Dünyadaki suyun o tankerdeki su olduğunu düşünürseniz temiz suyumuz ancak 5 litrelik bir bidon suya denktir. Yani oldukça büyük bir miktarın içindeki çok küçük bir payı kullanabiliyoruz.

 

Kullandığımız suyun değerini anlamak için miktarının azlığının yanında kullanılabilir suyun elde edilmesinin, şehre verilmesinnin ve kullanıldıktan sonra yapılan işlemlerin de bilinmesi faydalı olacaktır. Bu süreçler çok kısa bir şekilde aşağıda ifade edilmiştir.

 

İçme Suyunun Hazırlanması ve Şehre Ulaştırılması

Yukarıda yapılan açıklamalar kullanabildiğimiz suyun ne kadar az olduğunu göstermektedir. Ancak; şehirleşmenin etkisi ile konutlarımıza ve iş yerlerimize verilen su, maalesef çok kolay elde edilemiyor. Bir yerleşim yerine su sağlamak için öncelikle şehrin büyüklüğüne, su kaynaklarının büyüklüğüne ve kalitelerine bağlı olarak en uygun su kaynağının belirlenmesi ve korunması gerekmektedir. Kaynağın belirlenmesi daha sonra yapılması gereken işlemlerin şekillenmesini sağlamaktadır. Köy, kasaba gibi küçük yerleşimler hariç birçok şehirde kaynaktan alınan suyun halka servis edilmeden önce arıtılması gerekmektedir. Arıtma için büyük yapıların inşası ve önemli yatırım bütçelerinin ayrılması gerekmektedir. Bunun yanında kaynaktan alınan ham suyun içme suyu standartlarına (kalitesine) getirilmesi için kimyasal, enerji ve işgücü maliyetleri gibi önemli maliyetler oluşmaktadır. Kocaeli’ndeki Kandıra Dudutepe İçme Suyu Arıtma Tesisi’nin bir görüntüsü aşağıdaki haritada verilmektedir. Tesis yaklaşık 10 dönümlük arazide 1,5 milyon dolarlık yatırım maliyeti ile kurulmuş olup yaklaşık 200 bin kişilik nüfusa hizmet verebilmektedir.

İçilebilir özelliklere getirilen su, şebekeler vasıtasıyla şehre ulaştırılmaktadır. Bu yapıların inşa süreci hemen hemen toplumun her kesimi tarafından zaman zaman görülmektedir. Şehir içindeki şebeke inşaatları; fizibilite, projelendirme, ihale gibi aşamaları uzun sürede tamamlanmış yatırımlardır. Her aşaması ayrı maliyetlere sahip olan bu yatırımlar, oldukça yüksek bütçeler gerektirmekte olup işletilmesi de önemli maliyetlere sebep olmaktadır.

Atıksuların Toplanması ve Arıtımı

Kaynak tespitinden arıtılarak ilgili standartlara uygun hale getirilmesine, arıtımından sonra depolanmasına, daha sonrasında ise şehirde ihtiyaç noktalarına emniyetli bir şekilde ulaştırılmasına kadar oldukça zahmetli ve maliyetli bir süreçle suların bizlere ulaştığını yukarıda özetlemiş olduk. Ancak, uygulanan işlemler bunlarla bitmiyor. Evlerimizde kullandığımız sular hepimizin bildiği gibi kanalizasyon sistemleri ile kullanıcılardan toplanmaktadır. Kanalizasyon sistemleri maliyet açısından su şebeke sistemlerinden daha yüksek maliyetli yatırımlar olup bu yatırımların sokaklarımızda nasıl yapıldığı hakkında hemen hemen herkes bilgi sahibidir. Bu yapıların gerek yatırım maliyetleri gerekse işletme maliyetleri bizim suyu kullanım alışkanlıklarımıza direkt bağlıdır.

Şehirden toplanan kullanılmış suların (atıksu) direkt doğaya bırakılması çevre ve halk sağlığı açısından oldukça zararlıdır. Bu sebeple; atıksuların mutlaka arıtılması gerekmektedir. Bunun için gerek ilk yatırım maliyetleri açısından gerekse işletme maliyetleri açısından yukarıda anlatılan su arıtma tesislerinden daha maliyetli olan atıksu arıtma tesisleri kullanılmaktadır. Bu tesisler hem büyük alanlara gereksinim duymaktadır hem de önemli miktarda enerji kullanmaktadır. Günümüzde temiz su kaynaklarının daha az kullanılmasını sağlamak amacıyla bazı tesislerde arıtılan atıksuların geri kazanımı da hedeflenmektedir. Bu şekilde; arıtma maliyetlerine geri kazanım maliyetleri de ilave edilmekle beraber temiz su kaynaklarının daha az kullanılması bazı durumlarda oluşan maliyetlerin kabullenilmesine sebep olmaktadır. İzmit 42 Evler Atıksu Arıtma Tesisi’nin bir görüntüsü aşağıdaki haritada verilmiştir. Tesis yaklaşık 25 dönüm araziye 35 milyon dolarlık yatırım maliyeti ile kurulmuş olup 200 bin kişilik nüfusun atıksularını arıtabilecek kapasitedir.

Sonuç

Yukarıdaki açıklamalara bağlı olarak şunu söylemek mümkündür. Hayatın devamı için hangi maksatla kullanılırsa kullanılsın su, kaynağından tekrar doğaya bırakılmasına kadar olan döngüsünde oldukça yüksek maliyetlerle elde edilebilmektedir. İlaveten yazının en başında ifade edilen kolay temin edilebilir tatlı su kaynaklarının azlığı da dikkate alındığında suyun ne kadar kıymetli bir besin kaynağı olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Bütün bunlara ilaveten günümüzdeki iklim değişiklikleri de göz önüne alındığında suyun belki de altın gibi hatta hayatın devamı için altından daha kıymetli olduğu. Bu sebeple; kullandığımız suyu israf etmek gibi bir lüksümüzün veya hakkımızın olmadığını anlamamız ve buna uygun yaşamamız gerek kendi hayatımızın gerekse bizden sonraki nesillerin sağlıklı yaşamaları için önemli bir düstur olacaktır.

 

Prof. Dr. Eyüp Debik

Yıldız Teknik Üniversitesi

Çevre Mühendisliği Bölümü