Sanatkârın inancı, ahlâk anlayışı, ruh yapısı, dünya görüşü ve ideolojisi mutlaka onun sanatına ve eserine de akseder. Bu sanatkâr hür ve bağımsız, serazât olarak, sadece estetik zevk ve sanat endişesiyle çalıştığı, “Sanat, sanat içindir.” diye düşündüğü zaman bile –gayr-i ihtiyârî– böyledir; çünkü “Her kap, sadece içinde olanı dışa sızdırır.”
Kaldı ki günümüzde birçok inanç sistemi ve ideoloji, sanatı, kendi görüşlerini yayma aracı olarak bir reklam ve propaganda malzemesi gibi kullanmaktadır. Özellikle komünist devletlerin ve zengin Hıristiyanlık ve misyonerlik örgütlerinin, her cins eğitim, kültür ve sanat faaliyetini, hatta spor yarışmalarını fırsat bildiklerini, kendi fikirlerini yaymak ve aşılamak veya sempati kazanmak konusunda araç edindiklerini görüyor ve biliyoruz.
Ülkemiz maalesef uzun yıllar bu tür propagandalara açık tutulmuş, kültürümüz korumasız bırakılmıştır.
Savaş alanlarında el birliği ederek ecdadımızı yenen dış düşmanlar, daha sonra siyasî ve askerî başarılarını kültürel ve ideolojik hücumlarla da perçinlemiş, yeni nesilleri etkilemeyi ve uzun vadeli sinsi çalışmalarla milli, dinî ve tarihî şuurdan koparmayı becermişlerdir.
Ülkemizin milli eğitim ve kültür politikasını tespit eden sorumluların çoğu bu oyunu fark edememiş, gaflet ve dalalet ve belki de hıyanet içinde olduklarından, gereken tedbirleri almamış, yeni nesilleri yabancı ideolojilerin kucağına ve tuzağına itmiş, halkımızı ciddi bir kültür bunalımına düşürmüştür.
Şimdi ülkemizdeki kültür ve sanat çevrelerine bakıyorum. Eskiden sadece dönmelerin, gayrimüslimlerin, komünistlerin, ayyaş, iffetsiz, inançsız kimselerin görülebildiği bu muhitlerde temiz simalar, yeni yeni olumlu gelişmeler görüyor, seviniyorum. Milletin bağrından çıkan imanlı, şuurlu, fedakâr ve sadık evlatları, artık bu alanlarda da kendi öz ve çağdaş, fikir ve kültür müesseselerinin kurulması ve geliştirilmesi savaşını veriyorlar. Onları sevgi ve umutla kutlar ve alkışlarım.
Kültür ve sanatımızdaki bu öze dönüşü düzenleyecek, hızlandıracak ve yabancı rakipleri yenebilecek kalitede her türlü çalışmayı yapmak şarttır. Ayrıca, kendi inancımıza, ruhumuza, zevkimize uygun hikâye, roman ve şiirimizi, sinema ve tiyatromuzu, musiki ve sair güzel sanatlarımızı, dergilerimizi, yayınlarımızı, bant ve videolarımızı… dikkat ve ilgi ile izlemeli, tanımalı, sevmeli ve desteklemeliyiz. Böylesine hareket, nesillerimizin korunması, inancımızın tanıtılması ve yayılması en çağdaş bir gereklilik ve acil bir zorunluluk haline gelmiştir.
Aksi takdirde yabancı kültür ve ideolojilerin yoğun baskı ve yayın etkisi, kültürümüzün çökmesine, mânevî değerlerimizin mahvına ve halkımızın dejenerasyonuna yol açabilecek gibi görünüyor.
*Prof. Dr. M. Es’ad Coşan(Rha)’ın İlim Sanat Dergisi Başmakaleleri’nden (İlim ve Sanat, III, 18 -1987) alınmıştır.