Yüce Rabbimiz halife olarak yarattığı insana; iki cihanda da mesut olmasının yollarını öğreten ilahî kelâmında tüm kâinata ibret nazarıyla bakmasını ve ondaki sürekli değişimi tefekkür etmesini öğütler.
Gece ile gündüzün (uzayıp kısalarak) birbiri ardınca gelmesinde, Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde, (düşünen ve) Allah’a saygı duyup, emrine uygun yaşamak isteyen bir toplum için elbet (O’nun birliğine ve kudretine dair) nice ayetler (ibretler) vardır.(Yunus suresi, 6)
Muhakkak ki göklerin ve yerin yaradılışında, gece ve gündüzün gelip gitmesinde (ve uzayıp kısalmasında) akl-ı selim sahipleri için (Allah’ın birliğine ve kudretine ait ibret verici) deliller vardır. (Âl-i İmran suresi, 190)
Zamanın ve en küçük parçasından en büyük cismine kadar bütün bir kâinatın, insanı hayran ve hayrette bırakan bütün değişimlerinin yanında Allah (c.c.) bir de insandan kendi yaradılışı hakkında tefekkür etmesini ister. Ve onu ezeli kudretiyle yoktan var ederken geçirdiği değişimler konusunda şu ayet-i kerimelerle bilgilendirir, tefekküre sevk eder.
Yarattığı her şeyi güzel yapan ve (ilk) insanı yaratmaya da çamurdan başlayan, sonra onun neslini, hakir bir suyun özünden (spermadan) yaratan sonra onu(tastamam) düzeltip ona kendi ruhundan[1] üfleyen, sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yaratan O’dur. (Buna rağmen) ne kadar az şükrediyorsunuz. (Secde suresi, 7-8-9)
And olsun ki biz insanı, çamurdan (süzülüp çıkarılmış) bir özden yarattık. Sonra onu (n neslini) sağlam ve emin bir karargâhta (rahimde) nutfe (sperma) haline getirdik. Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık. Peşinden alakayı, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere (iskelete)çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaradılışla insan haline getirdik. Yapıp yaratanların (şekil verenlerin) en güzeli olan Allah pek yücedir.
Sonra muhakkak ki siz, bunun ardından elbette öleceksiniz. Sonra da şüphesiz, siz kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz. (Mü’minun suresi, 12-16)
Yine Alemlerin Rabbi (c.c.) insanların gözleri önünde gerçekleşen ve her an istifade ettikleri kâinattaki sürekli değişimlere yemin ederek; insanın olumlu veya olumsuz değişiminin kendisini nasıl bir âkıbete sürükleyeceğini haber veriyor:
Güneşe ve onun ışığına,(ışık bakımından) onu takip ettiği zaman aya,(güneş) açıp parlattığında gündüze, onu(n ışığını)örttüğü zaman geceye, göğe ve onu bina edene, yere ve onu (hayata elverişli olarak)yayıp döşeyene, her bir nefse ve onu (insan şeklinde) düzenleyene, sonra da ona, hem kötülüğü, hem de ondan sakınmayı ilham edene andolsun ki, O nefsini günahlardan tertemiz yapan, muhakkak kurtulup umduğuna ermiştir. Onu (günahlarla) örtüp gömen de elbette ziyana uğramıştır.(Şems suresi, 1-10)
Lütuf ve kerem sahibi Mevlâmız insanı hem en güzel bir biçimde yaratmış hem de onu güzelliğin zirvelerine çıkaracak takva ilhamı ve kabiliyeti ile müsbet yönde gelişmek veya fücûr (şirk, ibadetsizlik, yasaklanmış duygu ve fiiller) kabiliyeti ile menfi yönde ters, istenmeyen bir değişimle hüsrana düşüp helâk olmak arasında serbest bırakarak imtihana tabi kılmıştır.
Yüce Rabbimizden bizleri, nefsinde ve yeryüzünde fesat çıkarmak, istidatları bozmak, hakları zâyi etmek ve fücûrla uğraşmakla hesaba çektiği kimselerden değil, her an şükür ve tâ’at içinde bulunmakla övdüğü takva sahiplerinden kılmasını niyaz ederiz.
Fahrunnisa Nur