Ulya Könezoğlu (Çevre Mühendisi) –
Allah (cc) yeryüzünü canlıların yaşamlarını en mükemmel şekilde sürdürebileceği bir nizama göre yaratmıştır. Peki bu kâinatı, bu doğayı kime emanet etmiştir?
Yaratıcımız Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi’nde “halife” olarak nitelendirdiği, Tin Suresi’nde “ahsen-i takvim üzere (en güzel biçimde) yarattım” dediği ve diğer tüm varlıklardan üstün kıldığı insana emanet etmiştir kâinatı. Bu demek oluyor ki doğa üzerindeki tasarruf yetkisi insanda olduğu gibi onun muhafaza edilme görevi de yine insana aittir.
İslam’ın genel hükümleri göz önünde bulundurulduğunda insan-çevre ilişkisine dair bazı maddeler dikkate şayandır. Bu çerçevede insan, yaşadığı çevreye karşı sorumlu olan ve bu çevreyi imar eden, bozgunculuk yapmayan ve çevreye karşı sorumluluklarının bilincinde olan bir varlık olmalıdır.
Bunun yanında çevrenin tahrip edilmesine ve doğal kaynakların kullanımına yönelik her türlü israf yasaklanmıştır. Çevre ve ekonomi alanındaki sürdürülebilirlik sorunlarının meydana gelmesindeki önemli sebeplerden biri de israftır. Doğadaki sınırlı kaynaklara rağmen sınırsız tüketim temelli işleyen ekonomik sistemin aksine İslâmî anlayışta ihtiyaçlar sınırlıdır. İstek ve arzular sınırsız olsa da bunların tatmini için yapılan aşırı tüketim israf olarak nitelendirilmektedir.
Aşırı tüketim alışkanlığı, dünyadaki kaynakların hızla tükenmesine yol açmaktadır. Bugün tabiattaki ilâhî dengeyi bozan en büyük etkenlerin başında aşırı tüketim ve israf gelmektedir. Oysa çevre sadece bugünkü neslin hizmetinde değil; geçmiş, şimdiki ve gelecek tüm çağlara Yaratan’ın ikramıdır.
Doğal kaynakların korunması ve israfın önlenmesinde kanaatkârlığın rolü nedir?
Kanaatkârlık insanî bir erdem olmakla birlikte İslamî düsturlardan da biridir; insana emanet edilen dünya nimetlerinden hayatın devamına yetecek kadarıyla yetinip başka bir şey istememek anlamına gelmektedir.
Doğal kaynakların korunması ve israfın önlenmesinde kanaatkârlığın rolü tüketim alışkanlıkları, kaynak kullanımı ve atıkların azaltılmasına odaklanan bir tutum olması sebebiyle büyüktür. Kanaatkâr yaklaşım, ihtiyaç duyulanın ötesinde mal ve hizmetlere olan talebi azaltacak ve doğal kaynakların daha sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasına yardımcı olacaktır.
Kanaatkârlık, atık azaltmaya yönelik bir strateji olarak da düşünülebilir. Gereksiz ambalajlardan kaçınma, geri dönüşümü teşvik etme ve malzemeleri daha uzun süre kullanma gibi adımlar doğal kaynakları korumak için etkili bir yoldur.
Kanaatkârlık anlayışını benimsemiş kişiler daha dayanıklı, geri dönüştürülebilir ve çevre dostu ürünleri tercih eder. Bu da doğal kaynakların kullanımını azaltmaya ve atık miktarını düşürmeye katkı sağlar.
Kanaatkâr yaşam tarzını benimseyen bireylerde sürdürülebilirliğe yönelik bilinç oluşması kolaylaşacak ve bireylerden toplumlara değişim ve gelişimin önü açılacaktır.
Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için kanaatkârlık yaklaşımı nasıl olmalıdır?
Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için kanaatkârlık yaklaşımı, kişi ve toplumların sürdürülebilirlik ilkesine dayalı davranışlar sergilemeleri ile mümkün olabilir. Kanaatkârlık, sadece kişisel davranışlarla sınırlı olmayan, aynı zamanda toplum ve kültür düzeyinde de benimsenmesi gereken bir tutumdur. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için kolektif çabaların yanı sıra siyasi düzenlemeler ve işbirliği de önem arz etmektedir.
Bireylere “daha fazla” yerine “daha iyi” ilkesine dayalı bir tüketim alışkanlığı kazandırılması, toplumları çevre dostu sürdürülebilir ürün ve hizmet tercihlerine yönlendirmek, alt ve üst ölçekte doğru atık yönetimi uygulamaları ile gelecek nesillere daha temiz bir çevre bırakmak için doğal kaynakların daha verimli kullanılması, atık minimizasyonu, geri dönüşümün desteklenmesi, enerji tasarrufu, yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarının kullanımı, sürdürülebilirlik konularında toplumların bilinçlendirmesi, bilgi düzeyi ve farkındalığın arttırılması, gelecek nesillere sağlıklı ve dengeli ekosistemler bırakmak için doğal yaşam alanlarının korunması ve biyoçeşitliliğin sürdürülmesi için çaba gösterilmesi gibi daha da çeşitlendirilebilecek uygulamalarla gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak mümkün olacaktır.
Tüketim Toplumuna Karşı Duruş: Kanaatkâr Yaşamın Gücü
Başlıca hedefi mal ve hizmet tüketimi üzerinde odaklanan bir sosyal düzen sürekli büyümeyi teşvik ederek doğal kaynakların tükenmesine ve çevresel sorunlara yol açabilir. Kanaatkâr yaşam, tüketim toplumu modeline karşı bir duruş sergileyen, sürdürülebilir bir yaşam tarzını temsil eder.
Kanaatkârlık, bireylerin ihtiyaçlarına odaklanarak gereksiz tüketim alışkanlıklarından kaçınmasını teşvik eder. Daha bilinçli ve düşük karbon ayak izine sahip tüketim kararları, doğal kaynakların sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasına katkı sağlar.
Kanaat çerçevesinde daha az eşyaya sahip olup sade bir yaşam sürmek, tüketim odaklı bir toplum olmaktansa daha anlamlı bir yaşamın peşinden gitmeyi ifade ederek kaliteli ve dayanıklı ürünleri tercih etmeyi teşvik eder.
Bu yaklaşım kullan-at modeline karşı çıkmakta, ürünlerin daha uzun süre kullanılmasını ve bu sayede atık miktarının azalmasını sağlamaktadır.
Kanaatkârlıkla tüketim arasındaki denge
Kanaatkârlıkla tüketim arasındaki denge, sürdürülebilir yaşam tarzını benimseyen, doğal kaynakları korumayı amaç edinen, temel ihtiyaçları karşılayacak dengeli bir tüketimi anlayışı ile kurulabilir.
Kanaatkârlık, ihtiyaçlar doğrultusunda bilinçli tüketimi vurgular. Herhangi bir mal veya hizmet satın almadan önce, gerçekten ihtiyaç duyulup duyulmadığı, ürünün dayanıklılığı ve çevresel etkileri gibi faktörler göz önüne alınmalıdır.
Kanaatkâr yaklaşım, enerji ve su tasarrufunu, atık miktarını azaltmayı ve geri dönüşümü de teşvik eder. Su ve enerji tasarrufu direkt olarak doğayı ve doğal kaynakları korumaya yardımcı olurken, ürünlerin ömrünü uzatmak, geri dönüştürülebilir ambalajları tercih etmek ve atıkları düzenli olarak geri dönüşüme yönlendirmek dolaylı yoldan doğayı korumakta ve tüm bu çabalar tüketim ile sürdürülebilirlik arasındaki dengeyi korumaya yardımcı olmaktadır.
Ancak kanaatkârlık, sadece bireysel bir çaba değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir değişimi de içerir. Toplumların ve kültürlerin sürdürülebilirliği destekleyen normları benimsemesi, tüketim alışkanlıklarını daha büyük bir ölçekte değiştirmeye yardımcı olacaktır.
Sonuç
Doğaya ve insana iyi gelecek olan, bilinçli ve sorumlu bir tüketim davranışının benimsenmesidir. Günümüz dünyasındaki aşırı tüketim alışkanlıklarını devam ettirmenin kâinata ve insanlığa fayda getirmeyeceği aşikârdır.
Herkesin bireysel olarak yapabileceği şeyler mevcuttur. Doğaya gereğinden fazla atık bırakmayarak, suyu israf etmeyerek, enerjiyi verimli kullanarak doğayı koruyabiliriz. Bu örnekler bireysel ölçekte düşünüldüğünde küçük ve önemsiz gibi görünebilir ancak küresel ölçekte katkısı büyük olacaktır. Binlerce metrekare arazi ve binlerce ağaç korunmuş, binlerce metreküp su ve elektrik tasarruf edilmiş olur.
Özetle tüketim seçimlerimizi az ile yetinme anlayışıyla ve kritik analitik düşünme çerçevesinde hareket ederek yaptığımızda bizlere emanet edilen kâinatın sürdürülebilirliğini temin etmek adına taşın altına elimizi koymuş oluruz. Yaşam biçimlerimizde yapacağımız sürdürülebilirlik felsefesini temel alan bu ufak değişimler kelebek etkisi yaparak tahmin edeceğimizden çok daha kuvvetli etki oluşturacaktır.
Doğal kaynakları doğru kullanmak ve gelecek nesillere aktarımını temin etmek, daha az tüketmek, çevreyi ve tabiatı korumak gibi sürdürülebilirliği sağlama temelli tutumlar kanaatkârlık çerçevesinde incelendiğinde tüm insanların ortak gayesi olmalıdır.
Kaynakça
- https://islamansiklopedisi.org.tr/kanaat
- https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1658450
- https://diyanet.tv/allah-kainati-ve-dogayi-insana-emanet-etmistir-
- Bir Sürdürülebilir Yaşam Felsefesi: Gönüllü Sadelik – Daktilo 1984
- https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2669136
- https://islamiktisadi.net/2022/12/30/asiri-tuketim-ve-israf-cozum-olarak-orta-yollu-tuketim/
- https://isamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_ERDEMH.pdf
- https://isefam.sakarya.edu.tr/wp-content/uploads/2022/10/3-ISLAM-IKTISADI-TUKETIM-ANLAYISI-4.pdf
Çok haklısınız. Yeni nesillerde ne kadar az bu duygular. 60 yaşındayım. Her kağıdı plastiği camı geri dönüşüme atarım.
Geri dönüşüm sistem işi. İsviçreye gitmiştik maddi yönden bir zorunluluktu geri dönüşümü kullanmak. İnşallah ülkemizdede o sistem uygulanır.
Nesillerimizin bilinçli olması duasıyla