Huzurlu, mutlu, afiyet üzere sağlıklı, verimli ve uzun bir ömür, arzu edilen bir nimettir. Bu arzuyu gerçekleştirmek için dikkat eder, tedbir alır ve gayret ederiz. Bu zaten bizlere bir lütuf olarak verilen vücudun korunup kollanması, “emanet” in bir gereğidir.
İnsanların karşılaştığı, yakın-uzak çevremizde gözlemlediğimiz, şahit olduğumuz ne imtihanlar var. Onulmaz yaralar, uzun süreli hastalıklar, sakatlıklar, özürler, ölümler… bunların her biri afettir.
Bazı afetler tedbir almakla zararı önlenebilecek türdendir.
Deprem için; sağlam bir zemin, standartlara uygun malzeme ve yöntem,
Bulaşıcı hastalık için; karantina, maske, mesafe,
Yangın için; yangın söndürücüler, sağlam bir elektrik tesisatı, yanan ateşi kontrol altında tutmak gibi tedbirler olduğu gibi.
Afet ve tehlikeler sadece bu dünya hayatına yönelik değildir. Bu dünya hayatı Âşık Ruhsati’ nin ifadesinde olduğu gibi sınırlı; “Çok yaşayan yüze kadar yaşıyor” yüz yılı geçen insan sayısı çok az. Bir de sonsuz olan ahiret hayatı var. Oranın da afet ve tehlikelerinden korunmak gerekir.
Ebedi hayatın en büyük afeti; kabir azabı ile başlayan, “azâbün azîm”, “azâbün şedîd”, “azâbün elîm.” diye Kur’an’da vasfedilen cehennemdir.
Afetlerin en büyüğü; Allah’ın rızasından, cemalinden, kelamından uzak kalmaktır. O halde “gerçek hayatın” afetlerinden kurtulma yolları; kâmil iman, salih amel ve bunların tabii neticesi güzel ahlak sahibi olmaktır.
Kişiyi ahiret afetlerine sürükleyen en önemli sebepler; küfür, şirk koşmak, münafıklık, faiz yemek, zulüm, kibir, dini alaya almak, savaşta cepheden kaçmak, Allah ve Resulüne itaatsizliktir. Yani Zariyat Suresi 56.ayet; “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet ve itaatle kulluk etsinler diye yarattım.” ölçüsüne uygun olmayan bir düşünce yapısı ve hayat tarzı afetlerin en büyüğüdür.
İnsanın ebedi hayatının her türlü afetine ve tehlikesine karşı tedbirler “kitap”da yazılmış, “tatbiki” olarak elçilerin hayat tarzı olarak gösterilmiş ve kıyamete kadar her zaman ve mekânda uyarıcılar tarafından uyarılmıştır/ uyarılacaktır.
Dini afetler de önlem almakla önlenebilecek, hatta fırsata çevrilebilecek özelliktedir.
Bunun yol haritası, alınacak tedbirler, yapılması gereken eylemler “insan kullanım kılavuzu”nda beyan edilmiş, âlemlere rahmet olarak gönderilen peygamber efendimiz (sas)’in uygulaması ile hayata geçirilmiştir.
Dünya afetlerinden korunduğumuz gibi her bir organımızı da afetlerden korumalı.
Gözün afeti; hakkı görememek, hakkı olmayan şeylere bakmak, ibretle bakamamak.
Midenin afeti; kendisi haram olan, maddenin kendisi sağlıklı, faydalı temiz ve organik de olsa hak edilmemiş bir kazanç, haram bir yolla elde edilmiş şeyleri yemek.
Kalbin afeti; zikirden, şükürden uzak kalmak, gafletle oyalanmak; zira uykunun en kötüsü gaflet uykusu diye tarif edilmiş. Çünkü göz açık, vücut hareket ediyor ama hak ve hakikatten, kaçan fırsatlardan, geçen ömürden haberi yok.
Dilin afeti; yalan söylemek, gıybet etmek, laf taşımak.
Aklın afeti; şer ve kötülük üretmek.
İlmin afeti; ilmi unutmak, faydasız, başkasına zarar vereni ile uğraşmak.
Makamın afeti; adalet ve hakkaniyet ile hareket etmemek, iş akdini yerine getirmemek.
Malın afeti; haramdan kazanmak, harama harcamak, israf ve cimrilik.
Tebessümün afeti; münafığı “tebessümle de olsa” onaylamak, destek olmak.
Sevginin afeti; Allah’ın sevmediklerini sevmek.
Giyinmenin afeti; Allah’ın sevmediği topluluklara benzemek, örtünme kurallarına uymamak.
Kulağın afeti; hakkın olmayanı, izin verilmeyen şeyleri dinlemek.
Ayakların afeti; günaha yürümek, istikametten ayrılarak “hak yolu”nun gayrısında mesafe almak.
Karda düşüp ayağın kırılmasına karşı gösterilen titizlik, karantina, maske mesafe için gösterilen titizlik Allah’ın azabına, gazabına karşı da gösterilmelidir.
Bu afetlerin Kur’an’daki sonuçlarından bazıları; ateşten yataklar, ateşten elbiseler, yanıp sürekli yenilenen deriler, yiyecekleri Zakkum, içine girenlerle dolmak bilmeyen cehennem, sarf edilmesi gereken yerlere sarf edilmeyen altın ve gümüşle sırtların, alınların ve yanların dağlanması.
Duyduğu ızdırap, çektiği acı sebebi ile ölümü isteyen bir zavallının “ölsem de kurtulsam” temennisi ahirette afetlerden bir kurtuluş sağlamayacak. Çünkü ölüm ölmüştür artık. Lütfen dünya musibetlerinden uzak afiyet üzere bir ömür için gösterilen gayreti “ebedî istirahatgahımız” için de gösterelim.