14 Ekim 2024 / 10 Rebiül Ahir 1446

Mekke-i Mükerreme’de Kurban Bayramı

Allahu Teâlâ hazretlerinin, biz mü’min kullarına armağan ettiği iki mübarek bayramdan biri Ramazan bayramı (ıydü’l-fıtr), diğeri de Kurban bayramıdır (ıydü’l-adhâ). Birincisi, kameri aylardan Ramazan bitince, Şevval’in başında, ikincisi ise hicrî takvimin son ayı olan Zilhicce’nin on, on bir, on iki ve on üçüncü günlerindedir.

Hac yapacak Müslümanlar Zilhicce’nin sekizinde Mekke civarındaki Mina’ya gelir, burada Peygamber Efendimizin sünneti üzere öğle, ikindi, akşam, yatsı ve ertesi arefe gününün (Zilhicce’nin dokuzuncu gününün) sabah namazını kılar, Arafat’a doğru, “Lebbeyk Allâhümme lebbeyk… emrettin, geliyorum, tekrar tekrar sana itaat ve icabetimi arz ediyorum ya Rab!” diye diye, aşk ile şevk ile gözyaşlarıyla, haşyet ve huşu ile edep ve hudû ile seller gibi akar giderler.

Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün, bu Kurban bayramının arefesi olan gündür. Yüce Mevla bu mukaddes günde nice nice asi ve asim, müznip ve mücrim kulları lütuf ve keremiyle af ve mağfiret buyurur, rahmetine erdirir, rızâ-yı Bârî’si yönüne döndürür, cehennemden azat eder, ehl-i cennet arasına dâhil eyler. Bu ne büyük fevz ü felâhtır, ne muazzam mükâfattır, ne muhteşem devlet ve saadettir! Rabbim cümlemize nasip eylesin!

Arefe günü akşam namazından sonra ahali Arafat’tan Mekke tarafına doğru Müzdelife denilen mübarek mevkiye gelirler, geceyi orada geçirir, bayram sabahı namazını orada kılarlar, dua eder, vakfe yapar, sonra Mina’ya doğru akarlar; varsa oradaki çadırlarına gelir, “Cemre-i Akâbe” (büyük şeytan taşlama) vazifesini yapar, kurban kesmesi gerekenler kurban keser, sonra saçlarını tıraş eder, ihramdan kısmen çıkarlar, buna “tehallül-i evvel” (ilk serbest olma kademesi) denir; bazı ihram yasakları üzerlerinden kalkmış olur. Bütün yasaklı işlerin serbestleşmesi ancak farz tavafından sonra olacaktır. Bunu hacıların çok iyi bilmesi ve bu konuda çok dikkatli olması lâzımdır.

Mina’da ve Mekke-i Mükerreme’de bayram günleri diğer yerlerdekinden çok farklı, çok telaşlı ve çok izdihamlıdır; çünkü yüz binlerce insan aynı vazife ve ibadetleri yapmak için aynı mekânlarda bulunmak zorundadırlar. Bir ana-baba günü; mahşer yeri misali acayip, ibretli bir âlem… Dünyanın her yerinden, her cins ve tipten insan karşınızdadır; çok büyük bir imtihan yaşamaktasınızdır. Kibar olacaksınız, kimseyi ezmeyecek, üzmeyeceksiniz; ibadetlerinizi güzel yapacaksınız, şeytana uymayacaksınız, muazzam derecede sabırlı ve fedakâr olacaksınız. Kalabalıktan sıyrılmasını, tehlikelerden uzak durmasını bileceksiniz, vazifelerinizi yaparken sakin ve emin zamanları kollayacaksınız; işinizi iyi görecek, hata yapmamaya gayret edecek, bol bol zikir yapacak, ibadet edecek, hayır işleyecek, Allah’ın sevgisini, rızasını, takdirini, cennetini, cemalini kazanacaksınız. Zor ama sonucu çok güzel!

Kötü iş yapmadan, günahlara bulaşmadan, çekişme ve çatışmaya, itişme ve kakışmaya, ceng ve cidale girişmeden; tatlı tatlı sözlerle, cömert cömert bağış ve ikramlarla, edepli edepli hareketlerle, takvalı, huşulu ibadetlerle, kalbi rikkatli, gözü yaşlı, davranışları dikkatli, niyeti halis, arkadaşlığı salih şekilde yapılan bir haccın mükâfatı mutlaka cennettir, şeksiz şüphesiz.

Hepinize böyle güzel, böyle mükemmel haclar, umreler temennî ederim.

Cenâb-ı Hak, cümlemizin bayramlarını mübarek eylesin; nice nice seneler, nice nice bayramlara sağlık ve afiyetle, devlet ve saadetle cümlenizi erdirsin; sevdiklerinizle beraberce, “ıydiniz Sa’îd, ömrünüz mezîd, her rûzunuz bir ıyd olsun”; erhamü’r-râhimîn Mevlamız hepimizi rahmetine mazhar kılsın; Habîb-i Edîbi Muhammed Mustafa’sına (sas.) Firdevs-i âlâsında komşu eyleyip rıdvân-ı ekberine nail buyursun; çünkü asıl ve hakikî bayram odur.

Prof. Dr. M. Es’ad Coşan’ın Mayıs 1996 tarihli İslam Dergisi Başmakalesidir.