Bir gece yürüyüşle mebde alan yolculuk…
Yürüyüş dedim ama her adımı bir ufuk.
Peygamberler bineği, sırtında kutlu yolcu
Melek rehberliğinde bir gece ufuk ufuk
Başladı mucizeye nemâ katan yolculuk.
Bir yer Mescid-i Aksâ, bir yer Mescid-i Harâm;
İkisinde de sembol secdedeki Hakk’a râm…
Havsalama sığmayan o ulvî temâşâdan
Bir melek, ulvî binek ve peygamber Hakk’a râm
Menzil: Mescid-i Aksâ, Meâb: Mescid-i Harâm.
Beytü’l Makdis son durak arzın kâşânesinde.
Yüce Rasûl, bu kutlu seyrin miyânesinde
Peygamberler, ardında saf saf namaza durmuş.
Hepsi tevhid konuşur sözün miyânesinde.
Arşa sülûk görünür arzın kâşânesinde.
İki kap getirilir ona manayı haiz.
Biri fıtrata remîz, biri dalâletten iz.
Şaraptan yüz çevirir. Süte uzanır eli.
Cebrail’in hamdinde belirir müjde iz iz:
Yöneltildin fıtrata, süttür fıtratı hâiz.
Semânın kapıları açılır perde perde.
Her katta bir peygamber ona selam eder de
Ulaşır fânî ilmin son bulduğu ağaca.
Mükevvenâtın işi o ağaca gider de
Sidretü’l Münteha’da sır olur perde perde.
Yeşil bir ipek döşek şimdi ufku kaplıyor.
Gül kokulu Nebî’yi üstünde ağırlıyor.
Cebrâil rehberliği son buluyor burada.
Yeşil bir ipek döşek Nebî’yi ağırlıyor.
Şimdi Rabbânî sükût bütün ufku kaplıyor.
Fânînin mefkûresi anca buraya kadar.
O makâm-ı kurbiyet gayret için bir medar.
Aşk bahrinin en güzel incisini çıkarmak,
İmanın saf tadını almak için bir medar.
Kalemin isti’dâdı anca buraya kadar!..
Zehra Akın