Nafile Veya Tatavvu’ Namazlar
Farz veya vacip namazlar dışında kalan ve Rasûlullah (s.a.s)’ın kıldığına dair rivayet bulunan namazlara topluca “nafile” denir.
Bunlar da sünnet olan nafileler ve mendup olan nafileler olmak üzere ikiye ayrılır. Sünnet olan nafile, Allah Rasûlünün yapmaya devam ettiği ve ancak nâdir olarak yapmadığı kuvvetli işlerdir. Kimi zaman bu işleri yapmamasının sebebi, insanlara farz olmadığını bildirmektir. Mendup olan nafile, Hz. Peygamberin bazen yapıp, bazen yapmadığı kuvvetli olmayan sünnetlerdir.
A- Müekked Olan Sünnetler: Beş vakit namaza ve cuma namazına bağlı olarak kılınan namazların bir bölümü müekked sünnettir. Bunlar şu namazlardır: Sabah namazından önce iki rekât, öğleden önce dört rekât, öğleden sonra iki rekât, akşamdan sonra iki rekât ve yatsıdan sonra iki rekât.
Namazlara bağlı müekked sünnetleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Sabah namazından önce kılınan iki rekâtlık sünnet: Bu namaz en kuvvetli bir sünnettir.
- Öğle veya cuma namazından önce kılınan dört rekât: Bu namaz da müekked sünnetlerdendir.
- Öğle namazından sonraki iki rekât namaz: Bu iki rekât namaz müekked sünnettir. Cuma namazından sonra tek selamla kılınan dört rekât nafile namaz da müekked sünnetlerdendir.
- Akşam namazından sonra iki rekât namaz: Bu da, Rasûlullah (s.a.s)’ın devam ettiği müekked sünnetlerdendir.
- Yatsı namazından sonra kılınan iki rekât: Bunun delili, çeşitli sahabilerden nakledilen; “Gün ve gecede on iki rekât nafile namaza devam edene cennette Allah Teâlâ’nın bir ev bina edeceğini bildiren” hadistir. Bu on iki rekâttan ikisi de akşam namazının sünnetidir.
- Teravih namazı: Teravih namazı erkekler ve kadınlar için müekked bir sünnettir. Çünkü bu namaza hem Hz. Peygamber, hem de ondan sonra Hulefa-i Râşidîn ve ashab-ı kiram devam etmişlerdir. Teravih namazını cemaatle kılmak sünnettir.
Teravih namazı Ramazan ayına mahsus olup, yatsı namazından sonra ve vitirden önce kılınır. Bu namazın gece yarısından veya gecenin üçte birinden sonraya tehir edilmesi müstehap olur. Kılınamayan bir teravih namazı kaza edilmez. En sağlam görüşe göre, teravihte cemaat olmak sünnet-i kifâyedir. Yani bir mescitte hiç kimse teravihi cemaatle kılmazsa hepsi günahkâr olurlar. Teravih namazı tek başına kılınabilir. Fakat cemaatle kılınması daha faziletlidir.
Teravih namazı yirmi rekâttır. Her dört rekâtının sonunda, bir miktar oturarak istirahat edildiği için bu dört rekâta “terviha” denilmiştir. Bir teravih namazında beş terviha vardır. Bu ifade “tervih” kelimesinden bina-i merre’dir. Tervih ise nefsi rahatlatmak demektir. Çoğulu teravih’tir.
Teravih namazına; “Teravihe”, “vaktin sünnetine” veya “gece namazına” diye niyet edilmesi daha uygundur. Mutlak namaza veya nafileye niyet edilmesi de birçok fakihe göre caizdir.
Teravih namazını her iki rekâtta bir selam vererek, on selam ile bitirmek daha faziletlidir. Dört rekâtta bir selam da verilebilir. Sekizde, onda, hatta yirmide bir selam vermek de caizdir. Fakat bu kerahetten hali bulunmaz.
Teravih namazı ikide bir selam verilirse tam olarak akşam namazının iki rekât sünneti gibi dört rekâtta bir selam verildiği takdirde ise tam yatsı namazının dört rekât sünneti gibi kılınır. Başlangıçta ve her iki rekât başlarında “Sübhaneke”, “Eûzü-besmele” ve her oturuşta “tahıyyat”, “Salli-bârik..” duaları okunur. Cemaatle kılınınca, cemaat hem teravihe, hem de imama uymaya niyet eder. İmam teravihi sabah namazının farzı gibi sesli olarak kıldırır.
B-Gayr-i Müekked (Mendub) Sünnetler: Hz. Peygamber (sas)’in çoğunlukla kıldığı, ancak bazen terk ettiği sünnetler olup şunlardır:
- Yukarıda da belirttiğimiz gibi, öğle namazının farzından sonra kılınan iki rekâta ilave olarak kılınan iki rekât namaz.
- İkindi namazından önce tek selamla kılınan dört rekât namaz.
- Yatsı namazından önce kılınan dört rekât namaz
- Evvâbin namazı: Evvâbîn, evvâb kelimesinin çoğulu olup, tevbe ve istiğfar ederek Allah Teâlâ’ya çokca yönelen kişi demektir. Bu namaz altı rekât olup akşam namazından sonra, bir iki veya üç selâmla kılınır.
C – Mendub (Bağımsız) Namazlar: Beş vakitteki farz namazların sünnetlerinden başka bir takım nafile namazlar daha vardır ki, bunlar müstehab, mendub veya tatavvu’ adı verilen nafile namazlardır.
1) Tahıyyetu’l-Mescid Namazı: Camiye giren kimsenin iki rekât namaz kılması sünnettir. Camiye saygı ifade eden bu namaza Tahıyyetu’l-Mescid denir ki bu caminin sahibine, yani Allah’a tazimdir. Camiye girilince oturmadan kılınması daha faziletlidir. Oturduktan sonra da kılınabilir. Namaz kılınması mekruh olan bir vakitte camiye girilirse bu namaz kılınmaz. Camiye farz namazı kılmak için giden kimsenin kılacağı bu namaz Tahıyyetu’l-Mescid yerine geçer. Bir günde camiye birkaç kere giden kimsenin bir defa bu namazı kılması yeterlidir. Kişi dilerse bu namazı ilk girişinde dilerse son girişinde kılar. Mescid-i Haram’a tavaf etmek için giren kimse Tahıyyetu’l-Mescid kılmaz. Çünkü oranı tahıyyesi tavaftır. Tavaf etmek için girmezse Tahıyyetu’l-Mescid namazı kılar.
2) Abdest Namazı: Abdest alındıktan veya gusül yapıldıktan sonra, vakit elverişli ise, yaşlık kuruyacak kadar bir süre geçmeden iki rekât namaz kılınması menduptur.
3) Kuşluk Namazı: Güneşin doğuşundan yaklaşık elli dakika geçtikten sonra başlayıp zeval vaktine kadar olan zaman içinde en az iki en çok on iki rekât namaz kılmak menduptur. Buna kuşluk namazı anlamında duha namazı da denir. Sekiz rekât kılınması daha faziletlidir. Bu namaz Peygamberimiz (sav)’in fiili ile sabittir.
4) Teheccüd Namazı: Yatsı namazından sonra henüz uyumadan veya bir süre uyuduktan sonra kalkılıp kılınan gece namazıdır. Peygamberimiz (sav) sevabı pek çok olan bu namaza çok devam ederdi. Teheccüd namazı menduptur. En az iki en çoğu sekiz rekâttır. İki rekâtta bir selam verilerek kılınması daha faziletlidir. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Her kim geceleyin uyanır ve hanımını da uyandırır, iki rekât namaz kılarsa Allah’ı çok zikreden erkekler ile kadınlardan yazılırlar.” (Ebu Dâvûd, “Sâlât”, 307.)
Allah’ı çok zikreden erkekler ve kadınlara ise yüce Allah mağfiret ve büyük mükafaat hazırladığını Ahzab Suresi 35. Ayette bize bildirmiştir.
5) İstihare Namazı: İstihâre; bir şeyin hayırlısını istemek, demektir. İstihare namazı, nasıl hareket etmenin doğru olacağı bilinemeyen mübah işlerde manevi bir işarete nail olmak için kılınan iki rekâtlık bir namazdır. İlk rekâtta “Kâfirûn” ikinci rekâtta ise “ihlâs” suresini okumak müstehaptır. Namazdan sonra “İstihare Duası” okunur, sonra kıbleye yönelerek yatılır, rüyada beyaz veya yeşil görülmesi hayır ve iyiliğe; siyah veya kırmızı görülmesi ise şerre delâlet eder.
6) Tesbih Namazı: Tesbih namazının sevabı çoktur. Bu namaz her vakit kılınabilir, hiç değilse haftada veya ayda bir kere, bu da olmazsa ömründe bir kere bunu kılmalıdır.
Allah Teâlâ’nın rızası için nâfile namaza niyet edilerek “Allahu Ekber” diye namaza başlanır. Sübhanekeden sonra on beş kere “Sübhanallahi velhamdü lillah…” okunur. Sonra Euzü-Besmele, Fatiha ve bir sure okunup tekrar on kere “Sübhanallah…” okunur. Sonra rükûya varılır. Üç kere “Sübhane rabbiye’l-azim”den sonra on defa “Sübhanellah..” okunarak rükûdan “Semiallahu limen hamideh, Rabbena leke’l-hamd” denilerek kalkılır. Yine on defa “Sübhanellah..” okunur, bundan sonra secdeye varılıp üç defa “Sübhane rabbiye’l-a’la”dan sonra on kere “Sübhanellah..” okunur. Secdeden tekbir ile kalkılır, iki secde arasında yine on defa “Sübhanellah…” okunur, ikinci secdeye tekbir ile varılıp üç defa “Sübhane rabbiye’l-a’la”dan sonra yine on kere “Sübhanallah…” okunur ki, bu fazla tesbihlerin toplamı yetmiş beşe ulaşmış olur.
Bundan sonra ikinci rekâta kalkılır. Yine önce on beş kere “Sübhânallah…” okunur, sonra aynen birinci rekâttaki şekliyle hareket edilerek, rekâtın sonunda oturulur. Tahıyyat ve salli-barik duaları okunur. İlave tesbihlerin toplamı böylece 150 olmuş bulunur. Bundan sonra selâm vermeden veya selamdan sonra ayağa kalkılır. Üçüncü ve dördüncü rekâtlar, aynen birinci ve ikinci rekât gibi kılınır. Böylece dört rekâtta 300 defa tesbih duası okunmuş olur.
Tesbih namazında yanılma olursa, sehiv secdelerinde artık bu ilave tesbihlerin okunması gerekmez.
7) Hâcet Namazı: Dünyevî ve uhrevî bir isteği olan kimse abdest alır, yatsı namazından sonra iki veya dört rekât, başka bir görüşe göre on iki rekât namaz kılar, sonra Allah Teâlâ’ya senada, Rasulullah (sas)’a salatu selâmda bulunur, bundan sonra hâcet duasını okuyup, isteğinin gerçekleşmesini Allah Teâlâ’dan niyaz eder.
Merfû bir hadiste rivayet edildiğine göre, bu namazın birinci rekâtında bir kere Fatiha, üç kere âyete’l-kürsî okunur. Diğer üç rekâtın her birinde Fatiha ile birer defa İhlâs, Felak ve Nas sureleri okunur.
Peygamberimiz (sav) ‘in Hacet duası: “Halim ve kerim olan Allah’tan başka ilah yoktur. Yüce arşın Rabbi Allah’ı tesbih ederim. Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Allah’ım! rahmetini gerektiren şeyleri, kesin affını, her iyiliği elde etmeyi, her günahtan uzak olmayı senden dilerim. Affetmediğin hiç bir günah, feraha çıkarmadığın hiç bir tasa, senin rızana uygun olan hiç bir ihtiyacı da karşılamadan bırakma. Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ım.” (Tirmizi, “Sâlât”, 348.)
8) Yolculuk Namazı: Bir Müslümanın yola çıkacağı veya bir yoldan döndüğü zaman iki rekât namaz kılması menduptur. Giderken evde, gelirken de mescitte kılmak daha faziletlidir. Hz. Peygamber (sas) yolculuktan gündüz kuşluk vakti döner, Mescid-i Nebevî’ye giderek iki rekât namaz kılar, orada bir süre otururdu.
9) İstiska (Yağmur İsteme) Namazı: Yağmurun hiç yağmaması, az yağması yeraltı sularının kesilmesi, tarım ve hayvanlar için su ihtiyacının ortaya çıkması gibi durumlarda yağmur duası yapılır. İnsanların Rablerinden gafil olmaları ve aralarında günahların yayılması sebebiyle, Allah insanları denemek için bazı zamanlarda kuraklıklar meydana getirir. Bu durumun değişmesi için Allah’a tevbe ve istiğfar etmek gerekir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Nuh, Musa ve Hud (aleyhimü’s-selâm) gibi peygamberlerin kavimlerine yağmur verilmesi için yaptıkları dualardan söz edilir.
Üç gün peş peşe cemaatle birlikte köy veya kasaba dışına çıkıp yağmur duası yapmak müstehabdır. Duadan önce fakirlere sadaka vermek herkesin günahlarından tevbe ve istiğfar etmesi, haksız yere alınan şeyler varsa sahiplerine verilerek helalleşilmesi gerekir. Yağmur duasına giderken mütevazı ve boynu bükük bir durumda olmak ihtiyarları ve çocukları yavrularıyla birlikte hayvanları da götürmek müstehaptır.
İstiska namazının cemaatle kılınması sünnet değildir. İnsanlar yağmur duasında ayrı ayrı namaz kılarlarsa kerahatsiz olarak caiz olur. Çünkü istiska dua ve istiğfardan ibarettir. Bu yüzden bu dua cemaatsiz ve hutbesiz olarak yerine getirilir.
Yağmur duası namazı, cuma namazı gibi açıktan okunarak kılınır. Namazdan sonra, bayram hutbesi gibi hutbe okunur, ancak hatip minbere çıkmaz, yerde durur, kılıç, ok ve baston gibi bir şeye dayanır.
Yağmur gecikirse, eski elbiseler giyilerek, çocuklar, ehlî hayvanlar ile bunların yavruları beraberce kıra çıkılır. Çocuklar ve yavrular bir süre annelerinden uzaklaştırılır, zayıflara ve yaşlılara dua ettirilir. Böylece Allah’ın rahmet ve merhametinin celbi umulur.
10) Küsûf Namazı: Güneş tutulduğu zaman cemaatle iki rekât namaz kılınır. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav), güneş tutulunca, mescide giderek cemaatle iki rekât namaz kıldırmıştır. Bunu, Cuma’yı kıldıran imam kıldırır. Bu namazda ezan okunmaz ve ikamet getirilmez. Kıraat açıktan yapılmaz. Cuma imamı yoksa cemaat namazı kendi başlarına cemaatsiz olarak kılar.
Peygamberimizin oğlu İbrahim’in vefat ettiği gün güneş tutulmuştur. Halk, İbrahim’in ölümünden dolayı güneş tutuldu, dediler.
Bunu üzerine Peygamber Efendimiz (sav), güneş ve ay tutulması ile ilgili böyle bir inancın yanlış olduğunu bildirerek şöyle buyurdu:
“Güneş ve ay hiç kimsenin ölümü veya hayatından dolayı tutulmazlar. Bunu görünce namaz kılın ve Allah’a dua edin.”
11) Hüsuf Namazı: Ay tutulduğu zaman iki veya dört rekât kılınan bir namazdır. Bu namaz cemaatle değil, evde tek başına kılınır.
Şiddetli rüzgâr, deprem ve salgın hastalık gibi korkunç olaylar sırasında da güneş ve ay tutulmalarında olduğu gibi namaz kılınır.
12) Mübarek Gecelerde Namaz Kılmak:
- a) Receb’in ilk cuma gecesi “Regaib gecesi”dir. Bu gecede Allah Rasûlünün çeşitli tecellilere mazhar olup, şükür için on iki rekât namaz kıldığı nakledilir.
- b) Receb’in 27. gecesi “Mirac gecesi”dir. Bu gecede on iki rekât nafile namaz kılınması müstahsen görülmüştür. Hz. Peygamber bu gecede Allah’ın en büyük lütfuna mazhar olmuş, göklerin melekûtuna yükselmiştir.
- c) Şaban’ın onbeşinci gecesi “Berat gecesi”dir. Bu gecede; mahlûkatın bir yıl içindeki rızıklarına, zengin veya fakir, aziz veya zelil olacaklarına, ömürlerinin devam edip etmeyeceğine, ecellerine ve hacıların sayılarına ait bilgilerin Cenâb-ı Hak tarafından uygulanmak üzere meleklere intikal ettirileceği belirtilmektedir. Berat gecesinde kılınması tavsiye edilen namaza “Salatü’l-hayr” denilmiştir.
- d) Ramazan’ın 27. gecesi “Kadir gecesi”dir. Kur’an bu gece Hz. Peygamber’e (s.a.s) inmeğe başlamıştır. Bu gece Cenâb-ı Hakk’ın bildirdiğine göre bin aydan hayırlıdır. Bu gecede ihlasla yapılan dua kabul olunur.
Bu gecelerin fazileti ve yapılacak duaların kabul edilme ümidinin fazla olması sebebiyle diğer gecelere göre daha iyi bir şekilde bunların ihya edilmesi gerekir. Özellikle kaza namazı kılma, gece namazını arttırma, Kur’an-ı Kerim okuma, tesbih, zikir ve dua ile bu geceleri ihya etmelidir. Diğer yandan gündüzü oruçlu geçirmek, hakkı bulunan kimselerle helalleşmek, yoksulları gözetmek, hayır, hasenat yapmak da bu günlerin en güzel ihya şeklidir. Bu gecelerde, nafile namazın en az iki rekât olmak üzere, istenildiği kadar kılınması büyük ecir kazandırır.
Secdeler
Secde Cenâb-ı Hakka saygı ve tazimin en ileri ifadesidir. Kulun Rabbına en fazla yaklaştığı haldir. Secde cenaze namazı dışında bütün namazlarda her rekâtta iki kere tekrarlanan önemli bir rükündür. Namazlarda yanılma yoluyla meydana gelen bazı eksikliklerin telâfisi için namazın sonunda yapılan secdeye “sehiv secdesi”, secde ayetleri okununca yapılana “tilavet secdesi”, Cenâb-ı Hakka şükür için yapılan mücerret bazı secdelere de “şükür secdesi” denir. Aşağıda bu üç çeşit secdeyi açıklayacağız:
A – Sehiv Secdesi: Sehiv; bir şeyde yanılmak, onu bilmeyerek terk etmek demektir. Yanılarak namazın rükünlerinden birisini tehir veya bir vacibi terk yahut tehir halinde, namazın sonunda yapılması gereken secdelere “sehiv secdesi” denir. Yapılışı şöyledir: Bir rüknün tehiri veya bir vacibin terk yahut tehiri halinde son oturuşta yalnız tahiyyat okunduktan sonra iki tarafa selam verilir, daha sonra “Allahu ekber” denilerek secdeye varılıp, üç kere “Sübhane Rabbiye’l-a’la” okunur, sonra “Allahu ekber” denilerek oturulur, bir tesbîh miktarı celseden sonra yeniden “Allahu ekber” diye, ikinci secdeye varılır, yine üç defa “Sübhane Rabbiye’l-a’la” okunduktan sonra “Allahu ekber” denilerek oturulur. Tahiyyat, Salli-Barik ve Rabbena atina duaları okunduktan sonra önce sağ tarafa, sonra da sol tarafa selam verilir.
Yalnız sağ tarafa selam verildikten sonra sehiv secdelerinin yapılması daha faziletli ve ihtiyata daha uygundur. Nitekim cemaatle kılınan namazlarda cemaatin yanlışlıkla dağılmasına meydan vermemek için, yalnız sağ tarafa selamdan sonra sehiv secdelerinin yapılması gerekli görülmüştür. Sehiv secdesi imama ve tek başına namaz kılana vaciptir. İmama uyan kişi namazında yanılırsa onun üzerine sehiv secdesi vacip olmaz. Eğer imam yanılmışsa cemaatin ona uyması vacip olur. Eğer imama uyan kişi müdrik veya mesbuk ise, onun da imamın sehiv secdesine katılması gerekir. Eğer imam Sehiv secdesini yapmazsa bu secde cemaatten de düşer. Çünkü cemaatin imama uyması gerekir. Fakat mesbuk, yalnız secdelerde imama uyar, selamda ona uymaz.
Sehiv secdesi vakit namazı kılmaya elverişli olduğu zamanlarda ve durumlarda vaciptir. Meselâ; sabah namazını kılarken selam verdikten sonra güneş doğsa veya ikindi namazında güneşin ufuktaki kırmızılığı iyice ortaya çıksa bu kimseden sehiv secdesi düşer.
Cuma ve bayram namazlarında kalabalık bir cemaat varsa karışıklığa meydan verilmemesi için sehiv secdesinin terkedilmesi daha uygun görülmüştür. Bir kimse sehiv secdesini yaparken yanılsa, ayrıca bir sehiv secdesi daha yapması gerekmez.
Hz. Peygamber ile ashab-ı kiramın gerektiği durumda sehiv secdesi yapmaları bu secdenin vacip olduğunu gösterir. Haccın vaciplerinden birisinin eksik kalması halinde, bunu telafi için kurban kesilmesi gibi, sehiv secdesi de, namazdaki eksiklerin tamamlanması için vacip kılınmıştır.
Farz, vacip veya sünnet bir namazın kendi içinde kıyam, kıraat, rükû ve secde gibi farzları; fatiha, sure ilavesi, tertibe uymak gibi vacipleri; oturuşlarda Salli-bârik duaları gibi sünnetleri vardır. Bunlara tam olarak riayet edilince eksiksiz namaz kılınmış olur.
Herhangi bir namazda bir farzın kasten veya yanılarak terk edilmesi o namazın iadesini gerektirir. Bu büyük eksikliği tamamlamak için sehiv secdeleri yeterli olmaz.
Sehiv secdesinin sebepleri şunlardır:
1) Kasten yapılan işlerden dolayı üç yerde sehiv secdesi yapmak gerekir. İlk oturuşu terk etmek yahut birinci rekâttan bir secdeyi namazın sonuna bırakmak yahut da bir rükün eda edecek kadar bir süre tefekküre dalarak bir şey yapmamak.
2) Namazın vaciplerinden birini yanılarak terk etmekle sehiv secdesi gerekir. Bu da ya o vacibi tamamen terk etmekle veya geri bırakmakla yahut öne almakla veyahut namaza bir şey ilave etmekle yahut da bir şeyi eksiltmekle olur ki, bunlar on bir vacipten ibarettir. Bu vaciplerin altı tanesi asli olup şunlardır:
- a) Farz namazların ilk iki rekâtında Fatiha’nın tamamını veya çoğunluğunu terk etmek.
- b) Farz namazların ilk iki rekâtında Fatiha’dan sonra üç kısa ayet veya uzun bir ayet okumayı terk etmek.
- c) Namazlarda açıktan veya gizli okuma esasına aykırı davranmak. Bir kimse öğle ve ikindi namazları gibi gizli okunacak namazlarda açıktan okusa veya akşam, yatsı ve sabah namazları gibi imamın açıktan okuması gereken namazlarda gizli okusa, bundan ötürü namazın sonunda sehiv secdesi yapması vacip olur. Gizli okunacak yerde Fatiha’nın çoğu açık okunsa geri kalanı gizli okunur. Bunun aksine açık okunacak bir namazda Fatiha’nın bir kısmı gizli okunsa yeni baştan açıktan okunur. Böylece bir rekâtta açık ve gizli okunan cem edilmemiş olur. Başka bir görüşe göre, bu yeniden okunmaz. Geri kalanı açıktan okunur.
- d) Üç veya dört rekâtlı namazlarda ilk oturuşta teşehhüdü terk etmek.
- e) Son oturuşta teşehhüdü terk etmek.
- f) Bir rekâtın içinde tekrarlanması gereken bir işi yapmakta sırayı gözetmemek. Bu fiil her rekâtın ikinci secdesidir. Meselâ; bir kimse, bir rekâtta ilk secdeden sonra yanılarak sonraki rekâta kalkar ve o rekâtı iki secdesi ile yerine getirdikten sonra, namazın sonunda terk ettiği bu secdeyi hatırlayıp, o secdeyi de yerine getirirse, sıraya uymadığından dolayı bu kimseye sehiv secdesi yapmak vacip olur.
İftitah tekbirinden sonra rükûa gidip, yanıldığını anlayarak geri dönüp Fatiha ve ilave sure okuyan kimse rükûu yeniden yapar, tertibe riayet etmediği için de sehiv secdesi yapar. Bunun gibi tilavet secdesini yerinde yapmayıp terk etmek de sehiv secdesini gerektirir. Diğer yandan ayakta duracak yerde oturmak, oturacak yerde ayağa kalkmak durumlarında olduğu gibi bir farzın yerini değiştirmek veya tehir etmek de sehiv secdesini gerektirir.
- g) Rükû ve secdede ta’dili erkânı terk etmek. Sahih görülen görüşe göre, yanılarak ta’dili erkânı terk eden kimsenin sehiv secdesi yapması vacip olur.
- h) Farz namazlarda kıraatin yerini değiştirmek. Meselâ; ilave sureden sonra Fatiha okumak veya dört rekâtlı namazların son iki rekâtında sure okumak gibi durumlarda sehiv secdesi yapmak gerekir.
- i) Vitir namazının kunutunu terk etmek. Bu da kunutu okumadan rükûa varmakla gerçekleşir. Kunutu terk eden kimse sehiv secdesi yapar.
- j) Kunut tekbirini terk etmek.
- k) Bayram tekbirlerinin tamamını veya bir bölümünü terketmek, yahut bayram namazının ikinci rekâtının rükû tekbirini terketmek gibi durumlarda da sehiv secdesi yapmak gerekir. Çünkü bunlar vacip tekbirlerdir. Birinci rekâtın rükû tekbiri böyle değildir.
3) Namaza, namazdan olmayan bir şeyi ilave etmek. İki kere rükû etmek gibi. Bu durumda namazın sonunda sehiv secdesi gerekir.
4) Yanılarak terkedilen fiile geri dönmek:
Bir kimse yanılarak birinci oturuşu yapmasa, sonra bu oturuşu hatırlasa bakılır: Eğer oturma haline daha yakın ise geri döner ve oturup teşehhütte bulunur. Eğer ayakta durma haline daha yakın ise geri dönmez. Namazın sonunda sehiv secdesi yapar.
5) Namazda rekât sayısında şüphelenmek: Bir kimse namazında şüphelenerek üç mü yoksa dört mü kıldığını hatırlamasa, eğer yanılma olayı bu kişinin başına ilk defa gelmişse yani bu gibi şüphelenmeler o kişide devamlı bir âdet haline gelmemişse namazını yeniden kılmalıdır. Bunu yeniden kılmak için oturarak selam vermesi daha uygundur. Eğer böyle bir kimseye çoğu kez şüphelenme durumu geliyorsa, galip olan kanaatine göre namazına devam eder. Üç veya dört rekâttan hangisi hakkındaki kanaati ağır basıyorsa o tarafı tercih eder. Çünkü sık sık vesveseye düşen kimsenin namazını yeniden kılmasında güçlükler vardır.
Namazda şüphelenip, kaç rekât kıldığı hususunda kesin bir kanaate varamayan kimse en az rekâtı esas alarak namazına devam eder. Çünkü en azı hakkındaki bilgi kesindir. Böyle bir kimse oturması lâzım geldiğine kanaat getirdiği her yerde oturmalıdır. Böylece farz veya vacip olan bir oturuşu terketmemiş olur. Meselâ; dört rekâtlı bir namazda, kılmakta olduğu rekâtın birinci mi, yoksa ikinci mi olduğu hususunda şüphe eden kimse araştırmasına göre amel eder. Eğer araştırması bir sonuç vermezse en az olan bir rekâtı esas alarak namaza devam eder. Ancak bunun ikinci rekât olma ihtimalinden dolayı da oturur. Çünkü ikinci rekâtta oturmak vaciptir. Sonra kalkıp bir rekât daha kılıp oturur.
B – Tilâvet Secdesi: Tilavet Secdesi Allah’a saygıdır. Kur-an’ı Kerim’in on dört suresinde secde ayeti vardır. Bunlardan birini okuyan ve işitene secde etmek vaciptir.
Secde ayeti namazda okunursa, tilavet secdesinin namazda yapılması gerekir. Şöyle ki Secde ayetinden sonra Kur’an okumaya devam edecekse, secde okuyunca hemen tilavet secdesini yapar ve tekrar ayağa kalkarak bıraktığı yerden okumaya devam eder.
Eğer secde ayetinden sonra okumaya devam etmezse veya en çok üç ayet daha okuyacak ise, rükû ve secdeye varır, ayrıca tilavet secdesi yapmak gerekmez.
Namazda okunan secde ayetini, namazda olmayan kimse işitirse secde etmesi lazımdır. Namaz kılan bir kimse, namazda olmayanın okuduğu secde ayetini işitirse, namazdan sonra tilavet secdesini yapması gerekir.
Namazda secde ayetini okuyanın namazda tilavet secdesi yapması lazımdır. Bu secde namaz bittikten sonra yapılmaz. İmam namazda secde ayetini okursa hem kendisi, hem de ona uyan cemaat secde yaparlar. Tilavet secdesi namaz kılmakla mükellef olanlara vaciptir. Âdet halinde bulunan veya lohusa olan kadınlara vacip değildir. Secde ayetinin tercümesi okunduğu takdirde de tilavet secdesi vacip olur. Secde ayetini yazmakla veya okumayarak sadece bakmakla secde yapmak gerekmediği gibi hecelemekle yani harf harf okumakla da gerekmez. Secde ayetinin cemaat içinde okunması halinde okuyanın ileri geçmesi ve cemaatin saf bağlaması lazım değildir. Herkes bulunduğu yerde kıbleye dönerek secdesini yapar. Secde yapmak için hazır olmayan kimsenin yanında secde ayetini gizlice okumak menduptur.
Bir yerde secde ayetini tekrar eden kimseye bir defa secde etmek yeterlidir. Ancak bulunduğu yerden başka bir yere giderse bir secde yeterli olmaz. Hasta olan kimse tilavet secdesini ima ile yani baş işareti ile yapar. İçinde secde ayeti olan sureyi veya ayetleri okuyup da secdeden kaçınmak için secde ayetini atlamak mekruhtur. Namazı bozan şeyler tilavet secdesini de bozar ve secdenin iade edilmesi gerekir.
- Tilavet Secdesinin Yapılışı: Abdestli olarak kıbleye dönülür. Tilavet secdesi niyetiyle eller kaldırılmadan “Allahû Ekber” diyerek secdeye varılır. Secdede üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” söylendikten sonra “Allahû Ekber” denilerek kalkılır. Ayağa kalkarken “Gufrâneke Rabbenâ ve ileyke’l-masîr” denilmesi müstehabdır. Secde bir defa yapılır, secdeden sonra selam yoktur.
- Kur’an-ı Kerim’de Secde Ayeti Bulunan On Dört Sure
- A’raf Suresi (206. Ayet)
- Ra’d Suresi (15. Ayet)
- Nahl Suresi (49. Ayet)
- İsrâ Suresi (107. Ayet)
- Meryem Suresi (58. Ayet)
- Hac Suresi (18. Ayet)
- Furkan Suresi (60. Ayet)
- Neml Suresi (25. Ayet)
- Secde Suresi (15. Ayet)
- Sâd Suresi (24. Ayet)
- Fussilet Suresi (37. Ayet)
- Necm Suresi (62. Ayet)
- İnşikak Suresi (21. Ayet)
- Alâk Suresi (19. Ayet)
D-Şükür Secdesi: Sevinçli zamanlarda ve bir şey müjdelendiği vakitlerde Allah’a, verdiği bu nimetten dolayı şükretmek maksadıyla secdeye varmak müstehabdır ve sevaplıdır.
Peygamber Efendimiz (sav) ve Ashab, sevinçli bir haberle karşılaştıkları zamanlarda şükür secdesi yapmışlardır. Şükür secdesi yapacak kimse kıbleye yönelip “Allâhu Ekber” diyerek secdeye varır. Secdede Cenab-ı Hakk’a hamd ve şükür edip teşbih getirdikten sonra tekbir getirerek kalkar ve böylece şükür secdesi yapılmış olur. Namazı müteakip şükür secdesi yapmak mekruhtur. Çünkü yapıldığı takdirde bunu cahil kimseler, sünnet veya vacib zannederler.