14 Ekim 2024 / 10 Rebiül Ahir 1446

Nice Mübarek Ramazanlara, Nice Mesut Bayramlara

Zevkli, şevkli, feyizli, nurlu mübarek bir ay geçirdik. On bir ayın sultanı, mâh-ı gufrân: Ramazan! Mutlu ve mübarek bir bayrama doğru gidiyoruz.

Ümmet olarak sevindik, nurlandık, coştuk; camilere, ibadetlere koştuk, çok hayırlar işlemeye çalıştık. İbadet ve taatlerimizi rahîm ve kerim Rabbimiz, eksik ve kusurlarına rağmen, lütuf ve keremiyle ahsen ve etemm olarak kabul buyursun! O’nun ulu şanına şayeste ve yüce dergâhına layık ibadet ve âmâl-i sâlihayı yapmaya kim takat getirip güç yetirebilir ki hem bizim âciz ve naçiz ibadetlerimiz, O’nun sonsuz ihsan ve engin rahmeti, hadsiz ikram ve sayısız nimetleri karşısında ne kıymet ifade eder ki!

Sübhaneke mâ abednâke hakka ibâdetike yâ ma’bûd!

Sübhaneke mâ zekernâke hakka zikrike yâ mezkûr!

Sübhaneke mâ şekernâke hakka şükrike yâ meşkûr!

Sübhaneke mâ arafnâke hakka ma’rifetike yâ ma’rûf!

Sübhaneke ve bi-hamdike adede hâlkıke ve rıdâ nefsike ve zinete arşıke ve midâde kelimâtike yâ ekreme’l-ekremîn!

Oruçlarımızda, namazlarımızda, kıraât-ı Kur’ân-ı Kerîmlerimizde, hatimlerimizde, zikir ve tesbihlerimizde, hayır hasenâtımızda muhakkak ki nice nice hatalar, yanlışlar, kusurlar, noksanlar, gafletler, zelleler, ihmaller, kabahatler, bîedeplikler… vâki olmuştur, affet ya Rabbi, günah ve noksanımıza bakma; bizi haybet ve hüsrana uğratma; reddedip, mahrum kılıp ağlatma; lütfuna erdirip yüzümüzü güldür, müjdeyle beşarete erdirip sevindir, bayramımızı katmerli bayram eyle, sevincimizi hakikî sevinç, kazancımızı ilahî kazanç eyle!

Sen eyle anı kim sana yaraşır,

Ben ettim anı kim bana yaraşır!

Bizden isyan, senden ihsan!

Bizden dua, senden icabet.

Biz diken ektik, sen gül derlet yâ kerem kânı,

Yâ men izâ du’iye ecâbe ve izâ sü’ile a’tâ![1]

Ne mutlu, ibadetlerini ihlasla, hudû ve huşû ile takva ve vera ile îfâ edenlere! Namazlarını aceleye ve gürültüye getirmeyip, tâdil-i erkâna riayet eyleyenlere!

Ne mutlu oruçlarını güzel tutanlara; harama bakarak, gıybet ederek, dedikodu yaparak, can yakarak, kalp yıkarak, edepsizlik ve ahlâksızlıklara bulaşarak zedeletmeyen, heba ettirmeyenlere!

Ne mutlu Ramazan’ın son on günü camilerde itikâflara girip, halvetlerde diz çöküp, tenhalarda göz yumup, boyun büküp, zikir ve fikir ile gece ve gündüzlerini ihya edenlere!

Ne mutlu kasasını, kesesini açıp zekâtını veren, hayrını sadakasını edâ kılıp, fakirleri sevindiren, yoksulların yüzünü güldüren, dinî hizmetleri malî yönden destekleyen, malıyla canıyla cidd ü cehd, gayret ve cihad edenlere!

Ne mutlu nefsini “emmâre”likten kurtarıp, “mutmainne”liğe eriştirenlere; nefsini zabt ü rabta alıp vücut iklimine akl-ı selîm sultanını hâkim kılan, şeytanı yenip, onun melun ordusunu münhezim ve perişan eyleyen, ahlâk-ı habîse ve seyyie ve kabîhayı bırakıp; ahlâk-ı hamîde ve hasene ve kerime ve makbule ile muttasıf ve müzeyyen olanlara!

Ne mutlu âyât-ı kerîme ve ehâdîs-i şerîfeleri, vaaz ve nasihatleri, öğüt ve ikazları, işaret ve irşatları dinleyip, anlayan, anlayıp uygulayan, güzel uygulayıp büyük ecir ve sevaplar kazananlara!

Ne mutlu Ramazân-ı şerîfte kazandığı melekliği, Ramazan’dan sonra şeytanlığa döndürmeyen, hidayetten sonra dalalete sapmayan, uyandıktan sonra tekrar gaflete dalmayan, sevaplı işleri terk edip günahlara bulaşmayan, Allah’la ahdine sadakat gösterip vefasızlık etmeyen, basireti açıldıktan sonra tekrar körlüğe düşmeyen, sebatlı, vefalı, sabırlı, azimli, kararlı, istikrarlı mü’minlere!

Peygamberimiz Muhammed Mustafa (aleyhi ve alâ âlihî efdalü’s-salavâti ve ekmelü’t-teslîmât) Efendimiz hazretleri bildiriyor ki

“Kulun Ramazan’daki ibadetlerinin, Allah indinde makbul olmasının alâmeti; kulun hüsn-i hâlinin Ramazan’dan sonra da bozulmadan devam etmesidir.”

Eğer kul Ramazan’dan sonra gene iyi Müslüman ise gene ibadet ve taatlerine aynı titizlikle, aynı zevk ve şevkle devam edebiliyorsa; demek ki ibadetleri kabul olmuş, demek ki mânevî maya tutmuş, fidan toprağa kök salmış, kurumamış, yaşıyor; demek ki yapraklanacak, çiçeklenecek, meyve verecek inşaallah!

Yüce Mevlamız sizi ibadetleri makbul olanlardan, dünya ve âhirette maksut ve muradına erenlerden eylesin!

Iyd-i Sa’îd-i fıtrınızı cân u gönülden tebrik eder, nice nice yıllara sevdiklerinizle birlikte sıhhat, afiyet, saadet, selamet ve devletle ulaşmanızı, nice nice kutlu Ramazanlara, mutlu bayramlara erişmenizi temennî ve niyaz eylerim.

*  Prof. Dr. M. Es’ad Coşan(Rha)’ın Nisan 1992 tarihli İslam Dergisi Başmakalesidir.

[1] Cemal Kurnaz, Münâcât Antolojisi, s. 25.