10 Aralık 2024 / 8 Cemaziye Ahir 1446

Prof. Dr. Tahir Yaren ile Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi’yi Konuştuk

Mehmed Zahid Kotku Hocamızla nasıl tanıştınız?

1972 yılında Ankara’dan İstanbul’a gelmiştim. Bir arkadaşımla Fatih’te bir camide buluşalım diye anlaşmıştık. Bu caminin İskender Paşa Camii olduğunu sonradan öğrenecektim. Mehmed Zahid Kotku hocamızın Pazar günleri ikindi namazından sonra yaptığı Hadis-i Şerif dersini arkadaşımla birlikte dinledik. Hocamızı tanıyışım böyle oldu.

Hocamızın sohbetini dinlemek için her hafta Ankara’dan gelenler vardı. Arkadaşım da İstanbul’a sırf ders dinlemek maksadıyla gelmişti.

Esad Coşan hocamızla Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğrenci olduğum 60’lı yılların sonlarında tanışma fırsatı bulmuştum. O yıllarda mürşid-i kâmillerin yaptığı irşat faaliyetleri uluorta her yerde konuşulmuyordu. M. Zahid Kotku hocamız’ın İstanbul’da irşat makamına geçtiği 50’li yıllardan itibaren yürüttüğü faaliyetleri de bilenler biliyor, fakat bu faaliyetlerden her ortamda bahsetmiyorlardı. Esad Coşan Hocaefendi de M.Zahit Kotku Hocaefendi’den bahsetmemişti.

Mehmed Zahid Kotku hocamız ilim ve irfan ehli bir mürşid-i kâmil idi. Bu konuda müşahedelerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?

İlahiyat Fakültesinde İslami ilimleri tahsil etmiş ve bize müftülük, vaizlik, din bilgisi öğretmenliği gibi önemli görevleri üstlenebilme imkânı veren bir diploma almıştık. Her istediğimiz göreve hemen atanma durumunda değildik ama saydığım görevlere aday sayılabilirdik.

Bilgimin bu görevleri hakkıyla ifa etmek için yeterli olup olmadığı konusunda ilk işareti M. Zahid Kotku hocamızdan almıştım. İskender Paşa Camii’ndeki Pazar derslerini her dinleyişimde fakültede öğrendiğim şeylerin sadece yetersiz olduğunu değil aynı zamanda birçoğunun yanlış olduğunu da fark ediyordum.

Fakültemizde Tasavvuf dersini veren hocanın Tasavvufla yakından uzaktan bir ilgisi yoktu. Bazı öğrenciler bu derse Mistisizm dersi diyorlardı.

Babam müftü olduğu için Osmanlı medreselerinin dayandığı sağlam temellerden bir nebze haberdardım. Hocamızın telkinleri bize bilgimizi bu sağlam temeller üzerine oturtmamız gerektiğini öğretti.

Hocamız hiçbir bilgiyi küçük görmezdi. Teknik konularla, mühendislere motor fabrikası kurmayı öğütleyecek kadar yakından ilgilenmekteydi. Ama bizi ebedi âlemde mesut ve bahtiyar edecek ilimlerin daima önceliğe sahip olduğunu da her fırsatta söylerdi.

Mehmed Zahid Kotku hocamızın irşat metotları nelerdir?

Mehmed Zahid Kotku hocamız hakkında en tatmin edici bilgileri Esad Coşan hocamızdan öğreniyoruz. Esad Coşan Hocamızın anlattıklarından biliyoruz ki, Mehmed Zahid Kotku hocamız biriyle ilgilenmeye başladığı zaman, bu ilgilenmeyi, şartlar ne olursa olsun bırakmaz ve hiç kimse hakkında, kolay kolay, bu iflah olmaz hükmü vermezdi.

Siyasi hayatta önemli yerlere gelmiş bir ağabeyin, yeğeniyle ilgili söylediklerine Hocamızın cevabı, O’nun insanlara nasıl müsbet yanlarından yaklaştığını gösteren güzel bir örnektir: Hocamızın sohbetinin dinlenildiği, bu arada çayların içildiği bir ortamda, bahsettiğim ağabey, çay ikramında bulunan yeğeninden bahsederken, “Hocam, yeğenim imtihan zamanları namazlarını düzgün kılıyor ama diğer zamanlarda biraz aksatıyor” tarzında bir ifade kullanıyor. Tabii yeğen beyin yüzü utançtan kıpkırmızı oluyor. Hocamız yeğen bey hakkında “İyi ya demek ki başı sıkışınca nereye müracaat edeceğini biliyor” deyince delikanlı rahatlıyor.

İnsanların yanlışlarını düzeltirken onları incitmemek, nebevi metodun en önemli esaslarından biridir. Bu nebevi metot Efendimiz a.s.’ın varisleri olan âlimlerin de hassasiyetle izlediği bir yol olmuştur.

Tasavvuf büyüklerinin önemle üzerinde durdukları hususlardan biri de “Az yeme” konusudur. Hocamız da bu konu üzerinde çok durur ve müntesiplerini çok yemenin zararlarından korumaya çalışırdı.

O’nun tavsiyelerine en iyi şekilde uymayı şiar edinmiş, ağır işlerde çalışan bir müntesibinin az yediğini fark edince “Bu az yeme sana göre değil, sen ağır işlerde çalışıyorsun” diye ikaz etmiştir.

Bu olay bize mürşid-i kâmilin herkese aynı şeyleri tavsiye etmediğinin bir örneğidir. Nasıl bir tabip her hastaya bünyesine uygun ilaç verirse mürşid-i kâmiller de müntesiplerine durumlarına uygun tavsiyelerde bulunurlar.

Mehmed Zahid Kotku hocamızın hizmet anlayışı hakkında neler söylersiniz?

ve 20. asırlar, Müslümanların devamlı olarak bilimsel faaliyetlerde başarısız gösterilmeye çalışıldıkları asırlar olmuştur. Yeni nesiller eski dönemleri bilmiyorlardı. Yeni dönemlerde de İslam Dünyası’nın maddi yönden sıkıntıda olduğu gerçeği vardı. Bunu fırsat bilen muarızlarımız son yüzyıllardaki durumu fazlasıyla abartarak İslam Dini’yle, adına pozitif denen bilimlerin bir ilgisi olmadığı telkinini yaptılar ve gençlerimizi dinden soğutmayı başardılar.
Bu durumun en iyi tedavisinin, teknik üniversite mezunlarını İslamiyet konusunda irşat etmekte olduğunu gören hocamız, sonradan devlet kademelerinde önemli görevlerde bulunacak olan bir ekiple yakından ilgilenmiştir.

Bir parti kurarak yerli ağır sanayi hamlesinin gerekliliğini her fırsatta söyleyen ekip, işte Hocamızın yetiştirdiği ekiptir.

Tarih boyunca her mürşid-i kâmil kendi çağının en önemli meselesini öne alarak irşat faaliyetini yürütmüştür. Hocamız da, mürşid-i kâmillerin tarih boyunca takip ettikleri yolu 20. yüzyılda takip etmiş ve çok güzel sonuçlar almıştır.

Mehmed Zahid Kotku hocamızın müntesipleri ile ilgisi nasıldı?

Hocamız müntesipleriyle haclar, umreler, itikâflar yapmış, İskender Paşa Camii’nde her sabah okunan evratta onlarla beraber olmuştur. Pazar günleri Hadis-i Şerif dersleri yapmıştır. Medreselerin kapatılmasından sonra uzun süre dini ilimlerin ihmal edildiği dönemde, böyle yoğun bir eğitim öğretim faaliyeti zorunluluk arz ediyordu. O dönemde bir arkadaşımızın deyimiyle bir “Görünmeyen üniversite ”ye ihtiyaç vardı. Hocamızın müntesipleri bu üniversitenin öğrencileri oldular. Birçokları bu “Görünmeyen üniversite”nin şubelerini açabilecek bir birikim elde etmişti.

Çok özel bir ihtimamla yetiştirdiği M. Esad Coşan Hocamız, M. Zahid Kotku hocamızın irtihalinden sonra O’nun zamanında açılmış olan çığırı, ülkemizin kültürel dönüşümüne çok büyük katkı sağlayacak bir noktaya taşımıştır.

Hocalarımızın bereketli çalışmaları günümüzde de onların çok yakınında bulunmuş olan Muharrem Nureddin Coşan hocamız tarafından devam ettirilmektedir.

Her dönemin kendine has özellikleri vardır. Dönemin ihtiyaçları M. Nureddin Coşan hocamızı, kritik analitik düşünme ve benzeri hamlelere sevk etmiştir. Nakşibendiye yolunun Halidiye kolu, Halid-i Bağdadi Hazretlerinden Ervadi Hazretlerine, O’ndan da Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi Hazretlerine intikal ederek, isimleri ehlince malum olan mürşid-i kâmiller eliyle günümüze kadar getirilmiştir.

Kur’an ve sünnete bağlılık konusunda çok ciddi idi, derler. Bu konuda bir anekdot var mı?
Hocamızın bazı kelimeleri telaffuzu kendine hastı. Mesela bizim “Cömert” diye telaffuz ettiğimiz kelimeyi Hocamız “Coomerd” diye telaffuz ederdi. Acaba bu farklılık O’nun cömertliğinin, Efendimiz a.s’ın cömertliğine çok benzeyişinden mi geliyordu, diye düşünüyorum. Davranış farklı olunca, onu ifade eden söz de farklı mı oluyordu, diyorum. Esad Coşan hocamız, M. Zahid Kotku hocamızın seyahatleri esnasında yaptığı harcamaları yönetmekle görevli olanların, bütçeyi iyi idare edemediklerini söylemişti. Kanaatimce bu, Hocamızın tahminlerin üstünde cömert oluşuyla ilgiliydi.

Hocamız 20. asırda bir sahabi gibi yaşayan kâmil bir mürşitti.

Bütün hayatı, insanlara Efendimiz a.s.’ın Hadis-i Şeriflerini öğretmekle geçen insan bulmak mümkündür. Ama o mübarek sözleri, yalnız öğretmekle kalmayıp, hayatıyla da Efendimiz a.s.’ın varisi olduğunu ispat edenlerin sayısı çok azdır.

Mehmed Zahid Kotku hocamızın eserleri hakkında, bir akademisyen olarak düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Asr-ı saadette İslami ilimler şubelere ayrılmamıştı. Sonraki dönemlerde kaynağı Kitap ve Sünnet olan İslâmi ilimler Akaid, Fıkıh, Tasavvuf, Siyer gibi dallara ayrıldılar.

Akaid, iman esaslarını; Fıkıh, ibadet ve muamelatı; Tasavvuf, ahlâkı; Siyer de tarihi konu edinmişti. Son asırlarda bazı siyasi hareketler, bu dalların her biri üzerinde olumsuz etkiler yaptı. En büyük zarar da, İslam ahlâkı demek olan Tasavvufun bir kenara itilmesiyle ortaya çıktı.

asırda ülkemizde Fıkıh alanında Ömer Nasuhi Bilmen, Siyer alanında Mustafa Asım Köksal önemli çalışmalar yaptılar. M. Zahid Kotku hocamızın 20. asırda ihyasını üstlendiği dal Tasavvuf alanıdır. Tasavvuf alanının diğer alanlardan farkı, kitaplardaki bilgilerin insanların hayatına yansıması ile ilgilidir. Hocamız, tasavvufi konularla ilgili bilgiler vermekle kalmamış, bu bilgilerin yaşanılır hale gelmesi görevini de üstlenmiştir.
Bir örnek vermek gerekirse, zikrullahın Kitap ve Sünnetteki yerinden bahsetmek, kitap yazmakla sağlanabilir; ama zikrullaha devam eden insanlar yetiştirmek apayrı bir iştir. Onun içindir ki diğer dallarda eser veren zatlara “Âlim” derken, Tasavvuf büyüklerine “Mürşit” diyoruz.

İmam Gazali’nin İhya’sı, Mevlana Celaleddin’in Mesnevi’si, Yunus Emre’nin Divan’ı Tasavvuf alanında yazılmış önemli eserlerdir.

Hocamız, bu eserlerin müelliflerinin kendi asırlarında yaptıkları hizmetlerin benzeri bir hizmeti ifa etmiştir. Kaleme aldığı Tasavvufi Ahlâk, Nefsin Terbiyesi, Cennet Yolları gibi kitaplar sadece bir gruba münhasır kalmamış, çeşitli çevrelerce zevkle okunan kitaplar arsında yerlerini almıştır.

Hocamızın kitapları, okurken birçok kitapta bulamadığımız tatlılığı içimizde hissettiğimiz kitaplardır.

Cennet Yolları adlı kitabında “İlim”den bahsederken “Cennete Giden En Kısa Yol” ifadesini kullanması Hocamızın ilme ne kadar kıymet verdiğinin açık bir göstergesidir.

Allah, Hocamızdan ve bütün büyüklerimizden razı olsun; bizi cennette Efendimiz a.s.’a, diğer büyüklerimize ve Hocalarımıza komşu olma bahtiyarlığına erdirsin. Âmin bi hurmeti seyyidi’l-Murselin ve’l-hamdu lillahi Rabi’l-âlemin…