Farkındalık hayatımızı doğru yönde değiştirebilmemiz için olmazsa olmazımız. Peki, bizler yaşamın ne kadar farkındayız? Çoğu zaman hayatın yoğunluğu içinde kendimizi dünyaya ve onun aldatıcı cazibesine fazla kaptırırız. Bu da dünyaya geliş gayemizi unutmamıza ve nefsimizin esiri olmamıza neden olabilir. Bunu telafi edebilmek içinse özeleştiri yapıp farkındalığımızı artıracağımız bir “ara” ya ihtiyaç duyarız. Böylelikle durup düşünerek kendimizi İlahi hedefe uygun hale getirmeye çalışabiliriz. İşte hayatımızda büyük bir önemi olan Ramazan ayı da her yıl bir ay boyunca bizleri bu gaye doğrultusunda eğitmeyi amaçlar. Bizler insan psikolojisi üzerinde inanılmaz etkileri olan oruç ibadetini ve Ramazan ayını ne kadar bilinçli, yani asıl amacını anlayarak ifa edersek, psikolojik hayatımızı onarmayı da o denli başarabiliriz.
Nefis, insan hayatını en çok etkileyen unsurlardan biridir. Eğer kişi nefsiyle mücadele etmeyi başaramıyorsa akıllı veya zeki olmasının da bir anlamı kalmaz. Kişi çok akıllı olabilir, ancak nefsine uymaya başladığı an akıl devre dışı kalır. Zaten yaşamda karşılaşılan sıkıntıların çoğu da nefse uymaktan kaynaklanır. Günümüzde empoze edilmeye çalışılan zevkçilik ve bencillik içerikli mesajlar, bizleri bir tüketim toplumu haline getirmeye başladığından bir an önce bununla yüzleşip, nefsin yönetimini kendi elimize almamız kurtuluşun tek yoludur. Bu elbette zor bir süreçtir, çünkü insan, istekleri karşılanmadığında büyük bir stres yaşar ve bu stresten kurtulmak için de sürekli isteklerini gerçekleştirmeye odaklanır. Oysa bilindiği gibi nefsi terbiye etmek için onun isteklerini yerine getirmemek ve karşısında dirayetli olmak gereklidir. Ramazan ayı, nefsi otuz günlük bir eğitime alır ve kişinin farkındalığını artırarak iradesini kuvvetlendirmeyi amaçlar. Bu zaman içinde aşırılıklar törpülenir ve içgüdüler oruçla birlikte yani davranışsal olarak biçimlendirilir. Davranışların 30-40 günlük bir zaman diliminde alışkanlık haline gelebildiği düşünüldüğünde, Ramazan eğitiminin ne denli etkili ve önemli olduğu daha net anlaşılmaktadır. Bu ayda kişi tüm gün sahip olduğu yiyecek ve içeceklerden mahrum olarak, elindeki nimetlerin ne kadar kıymetli olduğunu fark eder ve sabır, şükür, diğerkâmlık gibi olumlu duyguları tadar. Canı çok istediği halde nefsiyle mücadele ederek iradesine sahip olmayı öğrenir ve iç disiplinini sağlar. Öfke ve dürtü kontrolünün sağlanması hedeflenen Ramazanı tam anlamıyla idrak ederek, oruçları bu anlayışla tutabilen kişi yüksek farkındalık ile içgörüsünü de artırmış olur, hatalarını görür ve bunları değiştirmeye çalışır. Bu sebeple koruyucu ruh sağlığı açısından da çok değerlidir.
Yoğun iş hayatının, bilgisayar ve televizyon gibi çeşitli teknolojik aletlerin aile bireylerinin birbirleriyle iletişim kurmalarını imkansız hale getirdiği günümüzde Ramazan ayı devreye girerek aile hayatını düzene sokar. Kaynaşma ve yakınlaşmayı artıran sahur, iftar ve teravih hayatımıza bu ay ile birlikte girer ve ailede daha sağlam temeller atılmış olur. Ayrıca akraba, arkadaş ve komşularla iftar sofralarında bir araya gelmek dostlukların güçlenmesini ve muhabbet bağlarının artmasını sağlar. Ramazan ayı çocuk psikolojisi açısından da oldukça etkili bir aydır. Merhamet, şefkat, yardımlaşma gibi güzel duyguların yoğun yaşandığı bir ay olması nedeniyle çocukların zihinlerinin derinliklerine işler. Bu yüzden insanın kişilik oluşumu üzerinde büyük tesiri vardır. Tüm bunlardan anlaşıldığı üzere Ramazanı bir eğitim ayı olarak görerek, özünü çocuklara doğru bir şekilde aktardığımızda çocuklar güzel ahlakı görerek, yaşayarak öğrenirler ve hayatlarına tatbik etme fırsatını elde etmiş olurlar.