Uzm. Dr. Hümeyra Akbaş –
Bebek beklediğini öğrenen çoğu annenin ilk işi nasıl beslenmesi gerektiğini araştırmak olur. Bu çok yerinde bir endişe olmakla beraber aslında bebeğimizin sağlığını etkileyen faktörlerin çok daha önceden, henüz kendisinin hücreleri oluşmamışken bile onu etkilemeye başladığını biliyor muyuz?
Geçtiğimiz yüzyılın ortalarında epigenetik kavramı ortaya atıldı ve aslında nesiller arasında değişmeden aktarıldığı düşünülen genlerin; birçok çevresel faktörden etkilendiği ortaya çıktı. Yani anne ve babamızdan aldığımız genler beslenme, stres, çocukluk dönemindeki bakım gibi birçok faktörden etkilenerek değişikliklere uğrayabiliyorlardı.
Hepimiz ‘ne yersen osun’ cümlesini duymuşuzdur eminim. Son yıllarda yapılan çalışmalar ise ‘ büyükannen ne yerse osun’ cümlesini daha popüler kıldı. Büyükannelerin beslenmesi epigenetik etkilenme ile bir şekilde 3 kuşağı da etkiliyordu. Bu demek oluyor ki sağlıklı nesiller yetiştirme niyetinde olan bizlerin hayatımızın hiçbir döneminde beslenmemize dikkat etmeme şansımız yok.
Evet, tüm hayatımız boyunca sağlıklı ve dengeli beslenmeye dikkat etmemiz gerektiğini biliyoruz. Ancak toprakta bekleyen bir tohum gibi annesinin karnında dünyaya gelmeyi bekleyen bebeğin sağlığı için en kıymetli dönem gebelik dönemidir. Bu dönemde bebek ileriki yaşamı için en değerli hazineleri biriktirmekte, annesinden aldığı besin, vitamin ve minerallerin yardımıyla günbegün organları ve uzuvları gelişmekte.
Müslüman olan bizler sadece sağlıklı beslenmeye değil aynı zamanda helal beslenmeye de dikkat ederiz. Maide suresi 88. ayette “helalen tayyiba” (helal ve temiz) rızıklar ile beslenmemizi Allah c.c. bize emrediyor. Özellikle başka bir canlıyı daha taşırken helal beslenmenin, çocuğumuzun maddi varlığı kadar şahsiyeti ve ahlakı üzerinde de etkisi olduğunu düşünerek ona karşı da bu konuda sorumlu olduğumuzun bilincinde olmalıyız.
Peki helal ve temiz gıdalar nasıl olur? Elde edilme yöntemi, içeriği ve saklanma koşulları itibariyle helal olduğunu bildiğimiz, vücudumuza zarar vermeyecek, sağlıklı – dengeli besinler olmalıdır. Temiz rızıklarla beslenmek için doğal ortamında yetişmiş, genetiği değiştirilmemiş, suni hormonlar kullanılmamış, pestisitlerle karşılaşmamış, zararlı katkı maddeleri içermeyen besinleri tercih etmek en güzel yöntem olacaktır diye düşünüyorum.
Gebelik döneminde özellikle dikkat edip uzak durmamız gereken besinlerden bahsetmek gerekirse; işlenmiş gıdalardan mümkün olduğunca uzak durulmalı, kızartma gibi sağlıksız pişirme yöntemleri tercih edilmemelidir. Asitli içecekler, rafine şekerli yiyecekler, fazla tuzlu besinlerden, kontrolsüz besin takviyeleri ve yine kontrolsüz bitki çayı tüketiminden kaçınılmalı, kafein miktarı azaltılmalıdır. Dip balıkları civa gibi ağır metaller içerebileceğinden tercih edilmemeli, küçük balıklar tercih edilmelidir. Eğer haftada 2 gün balık yenilmiyorsa veya balıklar toksik maddeler açısından güvenilir değilse omega 3 takviyesi alınması tercih edilmelidir.
Aşermelerin etkisiyle yüksek karbonhidrat alımından kaçınmak gerekir. Çikolata tüketilecekse haftada 2-3 kez az miktarda tercihen bitter çikolata olarak tüketilebilir.
Yüksek A vitamini içeriğinden dolayı karaciğer tüketiminden kaçınmak uygundur. Çiğ et, çiğ sütten yapılmış peynirler, iyi yıkanmamış sebze ve meyveler de çeşitli mikroorganizmaları barındırabileceğinden kaçınılması gereken yiyeceklerdir.
Gebelik döneminde mineral ve vitamin dengesi de çok önemlidir. Bunların belki de en önemlisi ve erken dönemde dikkat edilmesi gerekeni folik asittir. Annede folik asit eksikliği nöral tüp defekti denilen omurilik ve sinir sistemi hastalıklarına neden olabileceğinden bu durumun önlenmesi nedeniyle gebelik düşünen her kadın en az 1 ay öncesinde günlük 400 mcg folik asit desteği almaya başlamalı ve gebeliğin ilk 3 ayında devam etmelidir.
İyot bebeğin gelişimi için temel hormonlardan olan tiroid hormonunun düzgün çalışmasında gerekli elementlerden olup günlük diyetle 100-150 mcg alınmalıdır. İyotlu tuz tercih edilmeli ve gerekli miktar karşılanamıyorsa iyot içeren multivitaminler kullanılabilir.
D vitamini besinlerle alınamadığından düzenli güneş ışığına çıkmayan anne adaylarının idame D vitamini kullanması gereklidir. D vitamini eksikliği bulunanlarda gebelik başlangıcında D vitamini düzeyine göre tedavisi doktor tarafından belirlenir. D vitamini kalsiyum metabolizmasında rol oynadığından ikisinin dengeli tutulması önemlidir. Gebelerin diyetinde günlük 1,5 gr kalsiyum bulunmalı, yağlı tohumlar, süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzelere diyette yer verilmelidir.
Yine anne adaylarının diyetinde günlük 30-60 gr demir bulunmalı. Kırmızı et, yumurta, baklagil, koyu yeşil yapraklı sebzeler, süt ürünleri, kuruyemişler demirden zengindir, beslenmede dengeli şekilde tüketilmelidirler. Demir emilimini azalttığından yemeklerden sonra 1 saat içinde çay içilmemelidir. Demir eksikliği anemisi olan gebelerin doktor kontrolünde demir tedavisi alması önerilir.
Her gün gelişen bebeğe enerji sağlamak için annenin diyetinde kalori artışı olması doğaldır ve gereklidir. Ancak bu dönemde öğün miktarları kontrolsüz arttırılırsa hem gebelik döneminde hem sonrasında diyabet gibi hastalıklara yatkınlık oluşabilir. Kabaca günlük kalori miktarının 350 Kcal kadar arttırılması yeterlidir. Gebelik döneminde toplamda 10-12 kg alımı beklenir, hızlı kilo alımı varsa diyetisyen yardımı uygun olacaktır. Ayrıca gebelikte hipertansiyon, diyabet gibi hastalıklar ortaya çıkan annelerin de diyetisyene başvurması faydalı olacaktır. Gebeliğin ilk aylarında yoğun bulantı yaşayanlar ve düzenli beslenemeyen anne adayları için doktor tavsiyesi ile gebeler için uygun olan multivitamin takviyeleri yerinde ve faydalı olacaktır.