Kadın ve Aile: Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
1938 doğumluyum, Babamın askerliği dolayısıyla Sarıkamış’ta dünyaya gelmişim. Aslen Konyalıyım. Anneannem Çerkez, Mısırlı Muhtar Paşa’nın sarayında yetişmiş bir hanım. Babaannem seyittir. Seydişehirli Abdullah Feyzi Efendinin ailesindendir. Küçüklüğümde babamın memur olması nedeniyle pek çok yer gezdik. İlkokulu Bozkır, Seydişehir ve İstanbul’da okudum. Ortaokulu Seydişehir, Çatalca ve Şile’de okudum. Sultan Selim Kız Enstitüsünde 2 sene okudum. Sonra Balıkesir Necatibey Öğretmen Okulu’nda biçki -dikiş eğitimi aldım. Biçki -dikiş kurs öğretmeni olarak tayinim Kars’a çıktı. Babam ile beraber Kars’a gittim. Bir yıl Kars’ta, bir yıl Sarıkamış’ta görev yaptım. Evlenince istifa ettim. 1973-1974 yıllarında Hanımlar Eğitim ve Kültür Derneği kurulunca orada fahri olarak çalıştım. Aynı yıllarda Tuba Kız Kur’an Kursu’nun kuruluşunda görev aldım ve idarecilik yaptım. Yedi yıl hem dernekte hem de kursta aktif görev aldım. On yıla yakın Hale Hanımlar Derneğinde başkanlık yaptım. Dört çocuğum var.
Kadın ve aile: Bize Mehmet Zahid Kotku (ks) hocamız ile tanışmanızı ve hatıralarınızı anlatır mısınız?
Mehmet Zahid Kotku hazretleri ve validemiz ile İskenderpaşa Camii’nde vazifeye başladıklarında tanıştım. Evlerine çok gidip geliyordum, pek çok hatıralarım var. Bizim yeniler gibi dışarılarda toplantılarımız olmazdı, hep evlerde toplanırdık.
Hocamız, müritlerini sık sık evlerinde ziyaret ederdi, hepimiz hocamızın gittiği evde toplaşırdık, kadın erkek ayrı oturulurdu, erkeklerin zikrini kadınlar olarak dışarıdan dinlerdik.
Hocamız evimize çok gelip gitmiştir. Kevser apartmanında bütün ihvanla beraber oturuyorduk. Hocamız ve beraberinde gelen misafirler için elbirliği ile yemekleri pişirirdik.
İhvanın ihvana muhabbeti çoktu. Hep birlikte idik, herkes birbirine yardım ederdi
Bir gün hiç unutmam Hocamız “Ahh, bu karşımızda (caminin) kimler oturuyor ?” Bir gün de “Evime buyur” diyen yok! Kimse yok mu çağırsalar ya evlerine? “demişti.
Hocamızla bazen gezilere gidiyorduk. İhvandan birinin oğlunun Afyon’da düğününe gitmiştik. Oradan dönerken Kütahya’ya gittik. İsmini hatırlayamayacağım bir zatın evinde kaldık. Hocamız oranın yerel kıyafetini giydirdi bize; yerde sürünen uzun bir şalvar, bir de atkı, ”Siz de böyle gezebilirsiniz.” dedi.
Kur’an kursunda görev yaptığımda, sabahları hocamızın evine torunu Hümeyra’yı alıp okula götürmek için uğrardım. Yerde bir sini etrafında otururlardı. Beni de çağırırlardı “İlla buyur ye.” diye teklif ederlerdi. Ben büyüğümün yanında bir şey yemekten sıkılırdım. Toplantılarda tabağında yerdi bir şeyler, sonra bize de ikram ederdi.
Bana da sürekli ”Evet çalışın ama erkeklerle temasınız olmasın.” diye tembih ederdi. Ben ikinci kızıma hamileyken ders aldım. O sıralar Aziz Efendi hazretlerinin eşi Şaziment Valideyi ziyarete gitmiştik. Orada bu mevzu konuşulurken “Bizim efendi sizin gibiloere ders vermezdi.” dedi. O günden bugüne her şey ne kadar değişti. Esad Hocamız bizim bütün torunlara küçükken ders vermişti. Ders yapılmıyor ihmal ediliyor, çocuğuna dalıyorsun, işine dalıyorsun, tespihini çeksen rabıtanı yapamıyorsun, belki Aziz Efendi hazretleri bunun için müsaade etmiyordu.
Sanki o ailenin kızı ya da gelini gibiydim. Evine çoluğumuz çocuğumuz ile giderdik.
1973-1974 yılında Hocamız ile birlikte otobüsle hacca gittik. Ali Ulvi Bey’in evinde kaldık. Doktor Hümeyra ablamla ayaklı başlı yattık. Hocamızla beraber tavaflar yaptık.
Ortanca kardeşim liseyi bitirdi, üniversiteye daha gitmemişti, elini öpmesi için hocamıza götürdüm. Ona: “Sakın haa avukat, hâkim olma da ne olursa ol.” dedi.
Pazar günleri ikindiden sonra sohbetleri hiç kaçırmaz, giderdim. Hanımları Naime Hanım teyzem idare ederdi. Hocamız vefat ettiği zamanda yanındaydık biz.