13 Ekim 2024 / 9 Rebiül Ahir 1446

Yaş Alırken Menopozu Nasıl Değerlendirelim?

Yaş almak güzeldir, yılların tecrübesi hikmete kapı aralar. Yıllar geçtikçe yalnız zihnimizde değil bedenimizde de birtakım değişiklikler gerçekleşir, farklılıklar oluşur. Bunlardan biri de ortalama ömrümüzün üçte ikisinde karşılaşmayı beklediğimiz yahut hali hazırda tecrübe ettiğimiz “menopoz” sonrası dönemdir. Bu dönem hangi biyolojik ve psikolojik durumları beraberinde getirir? Bu dönemde bizleri neler bekler? Bu dönemi nasıl hayırla değerlendirebiliriz? Bu soruların cevabını kadın sağlığı ve hastalıkları uzmanı olarak sizler için kaleme aldığımız bu yazıda gelin birlikte arayalım.

Tıbbi tedavilerin gelişimi ve koruyucu sağlık hizmetlerinin öneminin anlaşılmasıyla ortalama yaşam beklentisi tüm dünyada artmaktadır. Bu nedenle kadınlar olarak çoğumuz hayatımızın en az üçte birini, menopoz sonrası dönemde geçiririz. Menopoz kelimesi, Latince “ay” anlamına gelen “menses”, ve  “durmak” anlamına gelen “pause” kelimelerinin bileşiminden oluşur. Menopoz, adet kanamasının durması demektir. Dünya Sağlık Örgütü ise menopozu yumurtalıkların yumurtlama işlevinin sonlanması neticesinde kalıcı olarak adet görememek diye tanımlar. Böylece son adet demek olan menopozla başlayan döneme “postmenopozal dönem” denir. Ancak son adeti üzerinden 3-5 yıl geçmiş olan hanımlardan bile doğru ifade olan “postmenopozal dönemdeyim” yerine kısaca ama eksik olarak “menopozdayım” sözünü duyarız. Bu döneme girme yaşı, hangi ırka mensup olduğumuz; yaşadığımız coğrafya, iklim, beslenme ve çalışma koşullarımız gibi çevresel faktörlere göre farklılıklar göstererek 45-58 yaş arasında değişir. Ülkemizde menopoz 46-55 yaş aralığında görülebilmekle beraber çoğunlukla 48 yaşa denk düşer. Bahsettiğimiz menopoz doğal, kendiliğinden olan menopozdur. Doğal menopozdan farklı olarak ele alınması gereken durumlar da söz konusudur. Bunlara 45 yaştan önce ortaya çıkan “erken menopoz”, 40 yaştan önce ortaya çıkan “prematür menopoz” veya kanser hastalıkları tedavisi nedeniyle ortaya çıkan “iatrojenik menopoz” ve “cerrahi menopoz” örnek verilebilir.

Yaşlılık, organizmanın geriye dönüşü olmayan bir şekilde yıpranarak işlevlerinin bozulmaya başladığını ifade eder. Yaşlanma kronolojik ve biyolojik yaşlanmanın yanı sıra sosyolojik, psikolojik, patolojik, ekonomik yaşlanma gibi farklı başlıklar altında incelenir. Dünya Sağlık Örgütü 1963 yılında yaşlılığı 45 yaşla başlatırken 2011 yılında 65 yaş ve üstü insanları yaşlı olarak kabul etmiştir. Dolayısıyla bu yeni tanıma göre yaşlılık döneminde çoktan menopoz istasyonunu geçmiş oluruz.

Yaşlılık döneminin “postmenopozal süreç”te yaşanması belki de toplumda menopozla yaşlılığın başladığı algısına yol açmaktadır. Hâlbuki menopoz yaşlılık başlangıcı değildir; bizler için daha erken dönemde ortaya çıkan bir süreç olan menopoz, kadın olmanın getirisi ve sonucudur. Toplum üzerinde etkili olan birtakım odakların yaklaşım şekli, menopozun bedenimizdeki fizyolojik değişiklikleri kayıplarla bağdaştırarak bir olumsuzluk gibi ele alınmasına neden olmaktadır. Olumsuz tutumlardan birisi menopozun tedavi edilmesi gereken bir hastalık gibi davranılarak tıbbileştirilmesi kavramı (medikalizasyon), diğeri de yaş ayrımcılığı (ageism) nedeniyle “ageist” yani yaşlı kişilere karşı ayrımcılık yapan, onlara kötü davranan, kötü hissettiren bir yaklaşımla yaşlılık hastalığı gibi yansıtılmasıdır. Postmenopozal dönemde yaşlanmak ve yaşlı kadın olmak algısı sosyal yaklaşıma ve psikolojik tutuma göre değişmektedir. Kozmetik ve tekstil firmaları tarafından normal, zarif ve güzel kadın tanımlaması yapılması; ayrıca cinsellik ile ilgili imgelerin öne çıkarılması menopoz sonrası deneyimlerin bir hayli olumsuz yönde etkilenmesine yol açmaktadır. Menopozdan sonra en çok şikayet edilen konular arasında gençlik ve güzellik kaybı, kilo alma, sarkmalar, kırışıklıklar, kadınsı görünümün kaybedilmesi gibi beden ile ilgili konular, esasında yaşlanmanın veya yaş almanın getirdiği sonuçlardır. Yine menopozla bağdaştırılan kayınvalide ya da nine olmak gibi sosyal rol dönüşümleri de aslında yaş alırken karşılaşılan yeni durumlardır. Biyolojik indirgemeci yaklaşımlar menopozun, üreme ve kadınlığın sonu olduğu, beraberinde cinsel isteksizlik, depresyon gibi sağlık problemlerini muhakkak getireceği algılarına sebep olur. Böylece toplumda menopozun hastalıklarla ve birkaç on yıl sonrası yaşanabilecek ileri ihtiyarlığın düşkünlükleriyle bağdaştırılmasına yol açar.

 

Menopoz, doğal bir süreç olduğundan mutlaka tedavi gereken bir durum değildir. Ancak kişinin yakınmaları günlük aktivitelerini kısıtlıyorsa hayat kalitesini arttırmaya yönelik tıbbi yardım alması mümkündür. Menopozun yaşlılık dönemine doğru taşıdığı en önemli konular, vajina mukozasının incelmesi (genital atrofi), kalp- damar hastalıkları ve kemik erimesi (osteoporozis)dir.

Menopozdaki semptomların çoğu östrojen hormonunun eksikliğinden ortaya çıkar. Üreme organının dış bölümü vulvada, döl yolu vajende, idrar torbası olan mesanede ve idrar boşaltma kanalı olan üretrada östrojen eksikliğine bağlı olarak oluşan değişiklikler sonucu ağrılı cinsel ilişki, vulvada kaşıntı, sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma gibi şikâyetler söz konusu olabilir. Genital bölgede incelme ve tahrişe açık durum, bölgeyi nemlendiren kayganlaştıran, onaran çeşitli jel ve kremlerle tedavi edilebilir.

Menopoz döneminde karşılaşılan kalp-damar hastalıklarının gelişmesinde östrojen eksikliğinin yanı sıra menopoz öncesi beslenme içeriği, şişmanlık, sigara kullanımı gibi unsurlar da etkilidir. Halk arasında kemik erimesi olarak bilinen “osteoporozis”, kemiklerden kalsiyum kaybının artması sonucunda kemiklerin kolaylıkla kırılması hastalığıdır. Bu hastalık menopoza girmiş kadınlarda daha sık görülür.

Yaş aldıkça metabolizma yavaşlar, yağ dokusu dağılımı değişir ve enerji harcanması azalır. Tüm bu sebeplerle beslenmeye dikkat edilerek kilo almanın ve kabızlığın önüne geçilebilir. Kişinin vücuduna, kilosuna ve eklem sağlığına uygun egzersizler ve gevşeme teknikleri ile ruhsal ve bedensel iyilik hali korunabilir. Düzenli fiziksel aktivite gençlikte kemik kütlesini arttırdığı gibi yaşlılıkta da kemik kaybını önler. Her gün en az 20-30 dakika yürüyüş ihmal edilmemelidir.

Kemik erimesi riskinin azaltılması ve uyku kalitesinin arttırılması için kalsiyum ve magnezyum bakımından zengin gıdalarla beslenilmeli, D vitamini alınmalıdır. Sigara içilmemelidir. Sigaranın saymakla bitmeyen olumsuz etkilerinden bazıları kan kortizon düzeyini artırması, D vitamininin aktif hale dönüşümünü azaltması, kandaki C vitamini ve östrojen düzeyini düşürmesidir. Güneş ışınlarından uygun şekilde ve düzenli olarak yararlanılmalıdır. Yaşlılık döneminde kişinin boyu ile kilosu arasında oran dengede olmalı, kişi normal veya hafif kilolu olmalıdır. Çünkü menopozdan sonra vücut, yağ dokusundaki östrojenden de yararlanmaktadır.

Kemik erimesinin önüne geçmek için süt ve süt ürünlerinin yanı sıra özellikle yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve üzüm, keçiboynuzu özütü gibi kalsiyumdan zengin gıdaları diyette bulundurmak yerinde olacaktır. Yüksek düzeyde kafein, protein ve sodyum idrarda kalsiyum atımını arttırır. Fosfat içeren içeceklerin aşırı tüketilmesi de kemik yoğunluğunu azaltır. Kanın pıhtılaşmasını önleyen antikoagulan, mide asit yoğunluğunu azaltan antiasit, bazı sakinleştiricilerde bulunan barbitürat gibi ilaçlar, alkol ve sigara kullanımı kemik erimesi riskini arttırır.

Menopoz dönemine zihinsel olarak hazırlanmak, yaşlılığı daha akla-mantığa yatkın, rasyonel bir şekilde anlamlandırmak, şüphesiz hayat kalitemizi artıracaktır. Şu dünya hayatında yılları birbiri ardınca biriktirirken yaşlılık da doğal olarak önümüze çıkacak yahut hali hazırda çıkmış bir süreçtir. Yaşam şeklimizde uygun değişiklikler yaparak yaşlanma ile beraber ortaya çıkması muhtemel sorunları çözülebilmemiz mümkündür. Sağlıklı hayat okurları olarak bize yakışan mesnetsiz akımların tesirinde kalmayıp gerek menopozun, gerekse yaşlılığın kendine has verim ve güzelliğinin tadına varmaktır.

 

Dr. Öğretim Üyesi Şükriye Leyla Altuntaş

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

 

Kaynaklar:

1-Schorge J.O. et al Williams Jinekoloji, çeviri editörleri: Ceylan Y. ve arkadaşları. Nobel Tıp Kitabevleri 2010. S: 468-469

2-Çıtak, A.M. (2020). Bir Kadınlık Deneyimi Olarak Menopoz. Senex: Yaşlılık Çalışmaları Dergisi, 4, 71-75. Doi: 10.24876/senex.2021.33

3-Sağlam E. Özdamar E. N. Yaşlanma Teorileri ve Tedavi Yaklaşımları. Maltepe Tıp Dergisi. 2012; 4(1): 56-61.

4-Güler Ç, Çobanoğlu Z. Yaşlı ve Çevre, Çevre Sağlığı Temel Kaynak Dizisi No: 24;1994; s:13-15, Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ankara

5-https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/beslenme/menapoz-doneminde-beslenme.html