Hayatta gayelerimiz, ideallerimiz nelerdir? Şimdi ne durumdayız; ilerde ne olmak istiyor ve neleri ele geçirmek için çalışıyoruz? Onları elde etsek ve muratlarımıza erişsek neler yapacağız acaba?
Herkes tabi, haklı olarak, hayatta mutlu olmayı ister; ama çokları mutluluğun aracı olarak da sadece parayı, zenginliği görür, “Ah bir zengin olsam…” der. Parası olsa neler neler alacaktır! Köşkler, lüks arabalar, güzel giysiler, pırlanta yüzükler, küpeler, bilezikler, hizmetçiler, en lezzetli yiyecekler… Zaten bütün moda dergileri, hafta sonu magazinleri, günlük gazeteler de halkı habire bunlara teşvik edip durmuyor mu?
Fakat problemler daha paranın elde edilmesi noktasından patlak vermeye başlar. Çünkü çoğu kimse zenginliğe karşı hırsından dolayı, paranın kazanılış şeklinde meşruluğa kulak asmaz, hem dinî hem de beşerî kanunların koydukları yasakları çiğner. Hile yapar, rüşvet alır, aldatır, çalar, gasp eder, en yakınlarını üzer, darıltır, kavga eder, kan döker, cana kıyar… hadsiz hesapsız veballer yüklenir, birçok günahlara bulaşır, kanunca suçlu duruma düşer, “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olur.”, “boynuz umarken kulakları kesilir.”, saadete ereyim derken dertsiz başını sayısız dertlere sokar.
O halde bizler para kazanırken serinkanlı davranmalı, hırstan uzak olmalı, maddeye tapmamalı, onun kazanılış şeklinin meşru olmasına özel bir itina göstermeliyiz. Dünya ve ahiret saadeti her şeyden önce buna bağlıdır.
Haydi, parayı meşru yoldan ve çok miktarda kazandığımızı farz edelim. O zaman da harcamada itidalli olmalıyız.
Lüks yarışının sonu yoktur.
Malumdur ki elmas ülkemizde üretilmiyor. Bu ve emsali kıymetli taşlar Güney Afrika ve Afganistan gibi ülkelerden ne büyük zulümler pahasına çıkarılıyor bilmektesiniz. Ayrıca bunların fakir ülkelerimize sokulması da gazetelerden öğrendiğimize göre çoklukla kaçakçı şebekeleri ve gayrimüslim hainler tarafından yapılmakta, böylece birkaç yönden büyük zararlara uğratılmaktayız.
Geliniz, bu aşırı süslenmeye, dışarıdan büyük dövizler sarf ederek ithal edilen kozmetik sanayi mamullerine, elmasa, pırlantaya, şatafatlı ev eşyalarına, lüzumsuz fazlalıktaki kat kat perdelere, rafları, sehpaları dolduran ıvır zıvır biblolara, vazolara, kristallere, avizelere… beraberce karşı çıkalım.
Evlerimizde sadece akla uyan, işe yarayan, lüzumlu, faydalı eşya bulunsun; ölçülülük, sadelik ziynetimiz olsun, lüksten israftan kaçınalım. Mümkün oldukça yerli malı ve iç piyasa imali malzeme kullanalım.
Paramızın artanını da diğer fakirlerin, bîçarelerin gözyaşlarını dindirmeye, yaralarını sarmaya; maddeten ve manen kalkınmasına sarf ederek dünya ve ahiretin mutluluğuna erelim.