18 Şubat 2025 / 19 Şaban 1446

Allah’tan Gelen Mesajın İki Görünümü

Allah’tan gelen mesajın iki görünümü derken kastettiğimiz Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetidir.

Kur’an-ı Kerim ayetleri de Hadis-i Şerifler de Allah Teâlâ’nın kullarını doğru yola iletmek için gönderdiği hikmetli sözlerdir. Aralarındaki fark, Kur’an-ı Kerim’in hem anlam hem de kelam olarak Allah Teâlâ’ya ait olması, Hadis-i Şeriflerin ise anlam olarak Allah Teâlâ’ya söz olarak Efendimiz aleyhissalatu vesselama ait olmasından ibarettir. Necm Suresinde,

وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ﴿٣﴾إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ﴿٤﴾

O, arzusuna göre konuşmaz. O(nun sözleri/hükümleri) vahiyle bildirilenden başkası değildir, buyrulmaktadır.

Allahu Teâlâ’nın peygamberlerini bilgilendirmesinin orijinal ifadesi “vahyetmek”tir. Vahiy yoluyla gelen bilgiler, insanların düşünerek ulaşabilecekleri bilgilerin çok üstündedir. Akıl, Allah Teâlâ’nın çok büyük bir nimeti olduğu halde gayba ait bilgileri elde etmekte yetersizdir. Deniliyor ki göz nasıl görmek için güneş ışığına ihtiyaç duyuyorsa akıl da düşünmek için vahiy ışığına muhtaçtır. Aklın güneşi vahiydir.

Allah Teâlâ, Cebrail aleyhisselam aracılığıyla veya başka yollarla Peygamberimize Kur’an-ı Kerimi vahyettiği gibi Hadis-i Şerifleri de vahyetmiştir.

Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselam kendisine peygamberliğin verildiği kırk yaşına kadar tertemiz bir hayat yaşadı, putlara tapmadı. Ama o dönemde ahiretten,  Cennetten Cehennemden bahsetmedi. Müminleri Cennetle müjdeleyip kâfirleri Cehennemle inzar etmedi. Çünkü henüz vahiy almıyordu.

Rasulullah aleyhissalatu vesselam, müjdeleme ve sakındırma diye ifade edilen peygamberlik görevi esnasında, aldığı görevle ilgili ne söylemişse Allah Teâlâ’dan almış da öyle söylemiştir.

Dinimize ait emir ve yasakların bir kısmının Kur’an-ı Kerim ayeti diğer bazılarının da Hadis-i Şerifler olarak gelmiş olmasında hikmetler vardır.

Kur’an-ı Kerim dikkatle okunduğunda Allah’ın koyduğu sınırları aşmama konusunda yoğun telkinlerle karşılaşılır. Öyle ki anlayarak her gün Kur’an-ı Kerim okuyan bir kimse bu telkinlerin etkisiyle artık kötülüklere yaklaşamaz olur. Diğer ibadetler nasıl insanı adeta melekleştiriyorsa, Kur’an-ı Kerim okumak da melekleştirir. Bu olağanüstü etki Kur’an-ı Kerimin Allah kelamı olmasıyla ilgilidir.

Hadis-i Şeriflerin de üzerimizde çok büyük etkisi olmaktadır. Bu etki de Hadis-i Şeriflerin ilahi kaynaklı olmasıyla ilgilidir.

Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselam “size iki şey bıraktım onlara sımsıkı yapıştıkça asla yolunuzu şaşırmazsınız: Allah’ın kitabı, bir de benim sünnetim” demek suretiyle Kur’an-ı Kerim ve sünneti seniyenin birbirinden ayrılamayacağını ifade etmiştir. Kur’an-ı Kerim, insanın Allah Teâlâ’ya karşı görevlerini bildirdiği gibi insanlarla ilişkilerinde göz önünde tutacağı kuralları da bildirmiştir.

İnanılması zorunlu olan esasları, ibadetleri, aile hayatına ait hükümleri, toplumu ilgilendiren kuralları, suçlulara verilecek cezaları, barışı, savaşı hulasa bireyin ve toplumun ihtiyaç duyduğu her şeyi Kur’an-ı Kerimde bulmaktayız.

Allah’ın kitabında bulunup,  herhangi bir konuyu genel hatlarıyla bildiren ifadelerin uygulanması Peygamber Efendimizin o ifadeleri açıklaması sonucu mümkün olabilmiştir. Örnek vermek gerekirse; Kur’an-ı Kerimde “namazı dosdoğru kılınız”, “namaz belli vakitlerde kılınmak üzere müminlere farz kılındı” mealinde Ayet-i Kerimeler vardır. Ancak, namaz vakitlerinin ne zaman başlayıp ne zaman bittiğine dair sarih ifadeleri, namazların kaç rekât olduğunu, namazlarda neler okunacağını Kur’an-ı Kerimde değil Hadis-i Şeriflerde buluyoruz.

Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselamın Kur’an-ı Kerimin genel hükümlerini açıklayarak müminlere yol gösterme dışında bir görevi daha vardır. O da Kur’an-ı Kerimde herhangi bir bilgi bulamadığımız konularda dinin hükmünü bildirmektir.

Ebu Davud’da geçen bir Hadis-i Şerifte “Sizden biriniz zanneder mi ki, Allah, Kur’anda haram kıldıklarından başka hiçbir şeyi haram kılmamıştır. Biliniz ki: Ben de Allah’ın vahyi ile emrettim, şunu şöyle yapınız diye öğüt verdim ve birçok şeyden nehy eyledim, onları yasak ettim” buyurulmaktadır.

Allah Teâlâ da Nisa suresinin 80. Ayet-i kerimesinde “Kim Peygambere itaat ederse muhakkak ki Allah’a itaat etmiş olur” buyurmaktadır. Bu konudaki diğer bir Ayet-i Kerime de Haşr suresinde bulunmaktadır. Ayet-i Kerime’nin meali şöyledir:  Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan da vazgeçin.

Diyanet işleri eski başkanlarından Ahmet Hamdi Akseki,  Riyazussalihin tercümesine giriş olmak üzere yazdığı yazıyı bu konuya ayırmıştır. O yazıda şöyle demektedir: İslam’ın esası yalnız Kur’andır, biz ancak O’na bakarız gibi bir iddia ile Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselamın Hadislerine kıymet vermemek, şayet kötü bir fikre dayanmıyorsa, Hadis ve Sünneti, Peygamber aleyhissalatu vesselamın vazifesinin kapsam ve mahiyetini anlamamaktır.

Tahir Yaren