Dağın yaptığı gibi ayağını eteğine çekersen, başın heybetle gökleri aşar.
Ey çok bilen zat, tut dilini; çünkü yarın dilsizlerden hesap sorulmayacaktır.
Gizli hakikat cevherini sedef saçar gibi dağıtanlar, ağızlarını inciden gayrı bir şey için açmamışlardır. Çok söyleyenin kulağı tıkanık olur. Nasihat de ancak susana işler. Nefes nefese konuşmak istersen kimsenin sözünden lezzet alamazsın.
Sadi (Bostan’dan)
Söz de kıymetli, sükûtta. Ancak ne zaman söyleyip ne zaman sükût etmek gerektiğini biliyorsak. Zira ilmin kapısı Hz. Ali (ks)’nin de söyledikleri gibi; söz ağızdan çıkana kadar biz ona hâkimiz, ağızdan çıktıktan sonra ise o bize hâkim. O nedenle bizler için belki de sükût daha efdaldir diyebiliriz, tabi yapabilene. Zira o da öyle kolay bir iş değil. Hızırzâde Said Bey de:
“Sükûtu, bilmediğinden değil edebindendir.
Gerçi söylemez ammâ neler bilir âşık…” der.
Çok konuşanın çok yanılacağı da hepimizce aşikârdır, sevimli bir hal de değildir bu. Hiçbir sözü boş olmayan Efendimiz(sav) de bir hadis-i şeriflerinde “ Analar dörttür… Edeplerin anası az konuşmak, sükût” demişlerdir.
- Zahit Kotku (ks) da Tenbihler kitabında bazı hukemânın, takvadan önce beş zorluk olduğunu ve bunu geçmek için de sükûtu çok konuşmaya ihtiyar etmek lazım geldiğini belirttiklerini söylerler.
Herkes bir şeyler söyler. Önemli olan nasıl söylediğindir. Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı cinsinden çok tesirli sözler mi yoksa bizi kendisine esaret ettirecek, pişmanlıklar yumağına sokacak cümleler mi? İyiliğin de kötülüğünde bulaşıcı olduğunu biliyoruz. Bu sözlerimiz için de geçerli. Yapılan bilimsel çalışmalarda suya söylenen güzel sözlerle suyun kristal gibi parlayan pırıl pırıl bir hâl aldığını, söylenen kötü sözlerle de bulanıklaştığını çoğumuz biliriz. O halde insan vücudunun üçte ikisi su olduğuna göre ağzımızdan çıkan kelimelerin ne kadar da önemli olduğu dikkatleri çekmek zorunda. Öyle güzel insanlar vardır ki, sükûtu âdet haline getirmişlerdir; ancak konuşsa da istifade etsek der beklersiniz. Öyle de kimseler vardır ki, sussa da cehaletini bari örtse dersiniz.
El Mütekellim olan Rabbimizden gelen hayat kılavuzumuz Kur’an-ı Kerim’in idrakine vesile olacak okuyuşlarla hayatımızı kıymetli kılıp, Allah Rasulü’nün söz ve sükûtunun harika örnekleriyle uygulamaya alarak şu kısa dünya hayatını güzelliklerle doldurmak nasibimiz olsun inşaallah. Yeri gelir söz sükûttan, yeri gelir sükût sözden kıymetli olur. Bu inceliği de fark edebilmek hepimizin farkındalığında olsun inşaallah. Bunun için de tasavvufi söyleyişle az yemek, az uyumak, az konuşmak düsturumuz olmalı.
Söz ve sükûta dair inci mesabesindeki cümleler karşısında yine Sadi’nin “ Söz, insanın nefsinde bir olgunluktur; sözünle kendine bir noksan getirme. Sesi az çıkanın mahcup olduğunu asla görmezsin. Birazcık misk, bir yığın kilden iyidir.” ifadelerinde olduğu gibi kendi noksanlığım görülmesin diye o güzel kelam sahiplerinin sözleriyle “Söz ve Sükût” bülteni sizlerle diyorum…