Her şeyi hakkıyla işiten.
Es-Semi, işitilen şeyleri, gizli ve açık olarak idrak eden, demektir. O’nun herhangi bir şeyi işitmesi, başka şeyleri işitmesine engel değildir; gizli olsa bile, işitilen hiçbir şey, O’na gizli kalmaz. O, açık konuşmayı ve fısıltıyı, hatta bundan daha da gizli ve kapalı şeyleri de işitir.
Ne kadar gizli olursa olsun, O her şeyi duyar. Hatta karanlık bir gecede, bir kaya üzerinde sessizce yürüyen simsiyah karıncanın ayak seslerini işitir. Hamd edicilerin hamdını duyar, mükâfatlandırır. Dua edenlerin yalvarışlarından haberi olur, dualarını kabul eder. Hiçbir ses O’nu meşgul etmez. Birinin duasına icabet etmesi, diğerinin dua ve isteğine icabet etmesine mâni değildir.
Allah Teâlâ, göğüslerdeki bütün gizlilikleri bilir. Bütün fısıltıları işitir. Yeryüzünde, gökyüzünde hiçbir şey O’na gizli kalmaz. Duyar ama bizim gibi kulakla değil. Yapar ama bizim gibi eli yoktur. Konuşur fakat bizim gibi dil ile değil… O, bütün insanlarda olan aza ve hadisatın her şeyinden, her çeşidinden münezzeh ve müberradır. Bu hususu düşünmeyen kişi, teşbih gibi, affedilmeyecek bir hataya düşebilir. Bundan dolayı insan çok düşünmeli ve çok dikkatli olmalıdır.
İlk dönem esmâ-i hüsna şarihleri, sem’in, duaları kabul etme mânâsı üzerinde de durmuşlardır. Nitekim Zekeriyya (as) ile Hz. İbrahim (as) ‘ın Kur’an-ı Kerim’de nakledilen dualarında da Allah ‘semi’ud-duâ’ şeklinde nitelenmiştir.
Allah Teâlâ yaşayan bütün insanların kendisine yönelerek ettikleri bütün duaları aynı anda işitir ve aynı anda icabet eder.
Kişi dua ettiğinde duayı sadece kendisiyle sınırlı tutmaması sünnettendir. El-esrar’da şöyle bir hadisin olduğu kaydedilir: “Herhangi bir topluluğa imam (önder) olan kimse dua ettiğinde kendisini anıp da onları unutmasın. Aksi takdirde onlara hainlik etmiş olur. ” Bu hadisi Sevban (ra) rivayet etmiştir. Dua eden yalnız da olsa evla olan “Bizi bağışla “şeklinde çoğul sigası kullanmasıdır.
Hz. Peygamber (sav) ,ashabıyla beraber bir gazvedeydi. Ebû Musa el-Eşari (ra) der ki: Bir tepeye tırmandığımızda, yüksekçe bir yerden indiğimizde, bir vadiyi geçtiğimizde, mutlaka sesimizi tekbirle yükseltirdik. Bunun üzerine Resulullah (sav) bize yaklaşarak buyurdu ki: “Ey insanlar! Sizler sağır olan ve burada bulunmayan bir kimseye dua etmiyorsunuz; siz ancak, her şeyi duyan ve size yakın olan bir Rabbe dua ediyorsunuz?” Dua mevzuunda ayet ve hadisler pek çoktur. Kim duanın geçersiz olduğunu iddia ederse, hiç şüphesiz o kimse Kur’an’ı inkâr etmiş olur.
Resulullah (sav) Efendimiz bir gün ashabına şöyle buyurmuşlardır: “Allah Teâlâ’ya günahsız bir dil ile dua edin.” Dediler ki: “Ya Resulullah, günahsız dili nerde bulalım? Dilimizden mutlaka günah zuhur etmiştir. “Şöyle izah buyurdular: “Sizin diliniz kendiniz hakkında günahlıdır. Ama din kardeşiniz hakkında günahlı değildir.
Binaenaleyh, siz kardeşlerinize dua edin, onlar da size dua etsinler. Böylece günahsız dille dua etmiş olursunuz.”
Duanın en makbulü: “Allah ümmeti Muhammedi her türlü dertten, sıkıntıdan kurtarsın. Hayırlara erdirsin, şerlilerin şerrinden korusun.” demektir. Çünkü başkasının iyiliği için dua yapmak, son derece kıymetlidir.
Resulullah(sav ) Efendimiz’in çok okuduğu bir dua ile bitirelim dua mevzuunu: “Allah’ım! En hayırlı ömrümü, ömrümün son kısmını yap. Amellerimin en hayırlısını son amellerim yap. Sana kavuştuğum günü, günlerimin en hayırlısı yap. ”
Şahver Çelikoğlu’nun Esma’ül Hüsna şerhi kitabından alıntı yapılmıştır.