26 Nisan 2025 / 27 Şevval 1446

Hz. Peygamber’in (sav) Affediciliği

Aziz ve Celil olan Allah-ü Teâla, Kur’an-ı Kerim’inde âlemlere rahmet olarak gönderdiğini bildirdiği resulü hakkında “Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin”(Kâlem S. 4) buyuruyor.

Birçok sahih hadis kaynağının Said ibni Hişam’dan yaptıkları nakilde de şöyle denir: Said (r.anh.) der ki: Allah Resulünün ahlâkını Hz. Aişe’ye sordum. “Kur’an okumuyor musun?”dedi. “Okuyorum.”dedim. “İşte, dedi. Hz. Peygamber’in ahlâkı Kur’an idi.” Bu ifadede iki mana vardır: Kur’an’da anlatılan bütün ahlâki değerlerin hepsi onda vardı. O Kur’an’ın sakındırdığı eksikliklerin hepsinden korunurdu. ”Emrolunduğun şekilde dosdoğru hareket et.” (Hud suresi 112) emrinin tamamıyla doğruluk ölçütü idi. O’nu anlamak, Kur’an’ı tamamen anlamaya bağlıdır, demek olur. Diğer mana ise, O’nun ahlâkı yukarıdaki ayette bildirildiği üzere öyle büyük bir ahlâk idi ki, onu başka bir tarif ile anlatmak mümkün değildir demek olur. Bir başka ifade ile O (sav) Allah’ın kendisine emrettiği ve ona vekâlet verdiği dini ve emri üzerinedir.

Hz. Peygamber’in (sav) yüce ahlâkının özelliklerinden birisi de O’nun affediciliği idi. Affetmek Allah-ü Teâlâ’nın ahlâkındandır. Cenab-ı Hak O’nu Kur’an ile “Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.”(A’raf suresi 199), “Yine de sen onları affet ve aldırış etme.” (Maide suresi 13) gibi ayetlerle terbiye etmiştir.

Sahih-i Müslim’de nakledilen bir rivayete göre “Sen af yolunu tut…” ayet-i kerimesi nazil olunca Resulullah (sav), Cebrail (as)’a: ”Af yolunu tutmak nedir?” diye sordu. Cebrail (a.s.): Bilmiyorum, Rabbime sorayım.”dedi. Sonra öğrenip dönünce: ”Ey Muhammed! Rabb’in sana vermeyene vermeni, sana gelmeyene gitmeni, sana zulmedeni affetmeni ve sana kötülük yapana iyilik yapmanı emrediyor.” dedi.

Hz. Peygamber (sav) efendimiz bu emirlere en güzel şekilde tabi olmuş ve mübarek hayatı boyunca kendisine layık olmayan her şeyi reva gören, düşmanlığın her türlüsünü uzun müddet devam ettiren kavmi, kabilesi ve diğerleri pişman olduklarında özürlerini kabul etmiş, onları affetmiştir. Sayılamayacak kadar çok olan örneklerden iki tanesini aktarabiliriz.

Ebu Süfyan b. Haris, Resulullah’ın (sav) amcaoğlu, sütkardeşi ve çocukluk arkadaşıydı. Risalet öncesinde de sıklıkla görüştüğü, çok iyi anlaştığı sayılı dostlarından birisiydi. Ancak risalet görevi başlayıp da Resulullah (sav) çevresindeki insanları İslam’a davet edince o karşı tarafta düşmanlık edenlerin yanında yer aldı. Hatta daha ileri giderek Resulullah’ı hicveden, İslam’ı reddeden şiirler söyledi ve Müslümanlara karşı yapılan savaşların hemen hepsinde yer aldı. Resulullah’ı (sav) derinden yaralayan bu durum Mekke’nin fethine yakın bir tarihe kadar devam etti. Hudeybiye anlaşmasından sonra ticaret için gittiği Suriye’de Peygamber (sav) hakkında duyduğu olumlu şeyler onu hem şaşırttı, hem düşündürdü. Sıkıntılı geçen bir süreçten sonra Müslüman olmaya karar verip Medine’ye doğru yola çıktı. Mekke’yi fethetmek üzere yola çıkan İslam ordusuyla karşılaştı. Resulullah’a (sav) yaklaşıp selam verdi. Fakat Efendimiz önce onunla ilgilenmedi, yüzünü döndürdü. Bir müddet sonra Hz. Ali (r.a) gelip ona dedi ki: ‘Resulullah’a (sav) arkasından yaklaş ve Yusuf’un kardeşlerinin söylediği şu sözleri söyle: ”Allah’a yemin ederiz ki, Allah seni gerçekten bize üstün kılmıştır. Doğrusu biz sana karşı yaptıklarımızla suçluyuz.’ (Yusuf suresi 91). O’na karşı söyleyebileceğin bundan başka söz yok.” Ebu Süfyan b. Haris diyor ki: Hemen gidip Resulullah’ın arkasında durdum ve Ali’nin söylediği ayeti okudum. Resulullah (sav) dönüp bana baktı ve gülümseyerek “Bu güne kadar yaptıklarınızdan dolayı kınanmayacaksınız. Allah sizi bağışlasın. O merhametlilerin en merhametlisidir.” (Yusuf suresi 92) dedi. Hem sevindim hem utandım. Affımı kabul etti ve yanında kaldım.

Mekke fethedildiği gün de Resulullah (sav) Kureyşlilere Yusuf suresi 92. ayeti okuyarak onları affettiğini bildirmiş ve güçlü olduğu o anda “rahmet peygamberi” oluşunun gereğini yerine getirmişti. O’nun bu yüceliği, bu affediciliği bir anda korkularından, kin ve düşmanlıklarını gizleyen herkesin kalbini değiştirmiş ve Müslüman olmaya karar vermelerine vesile olmuştu. Hakkında ölüm kararı verilmiş kadın ve erkeklerden gelip af dileyenleri de affetti.

Allah(cc) bize de Resulünün izini takip edip, ahlâkı ile ahlaklanmayı, affediciliği ile vasıflanmayı ve iki cihanda da Rabbimizin af ve mağfiretine mazhar olmayı nasib eylesin.

Fahrunnisa Nur