“Her insanın amelini boynuna bağladık, kıyamet günü onun için, açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkarırız. Kitabını oku, bugün nefsin sana hesapçı olarak yeter(denilir).”
(İsrâ Suresi 13-14)
Mü’min olsun kâfir olsun, erkek olsun kadın olsun, âlim olsun ümmî olsun, halk olsun reis olsun, hür olsun köle olsun “Her insanın amelini” yani onun için takdir edildiği şekilde irade ve seçimiyle kendisinden sadır olan amelini “Boynuna bağladık.”
Hasan Basrî(rahimehullah)der ki: “Bunun manası şudur: Senin önüne bir sahife serilir ve iki de melek tayin edilir. Bunlar insanın sağ ve sol tarafındaki meleklerdir. Sağındaki melek iyiliklerini, solundaki melek kötülüklerini yazar. Nihayet ölünce kıyamet gününde çıkarılana kadar sahifen dürülüp beraberinde kabre konur.” Yâni insan sekerat haline gelince, amel defterini dürerler. Tekrar diriltilince tekrar onu açarlar ve insanın eline verirler.
“Kitabını oku”. Katâde’nin şöyle dediği nakledilir: Dünyada okuma bilmeyen de o gün okur. “Bugün nefsin sana hesapçı olarak yeter.” denilir. Yani kendine bak ki ne yapmışsın ne tür bir karşılığa müstehaksın. Allah-ü Teâlâ kulunun hesabını, yine kendisine havale etmiştir. Bu O’nun zulme nispet edilmemesi ve kulun günahını itirafının kendi aleyhine delil olması içindir.
Hz. Ömer(ra) den nakledilir: “Hesaba çekilmezden önce kendinizi hesaba çekiniz.” Ey insan! Bugün kendi amel defterini önüne koy. İyi ve kötü ne yapmışsan bak. Elinde fırsat varken durumunu düzeltmeye çalış. Yoksa yarın durumunu düzeltemezsin.
Keşfü’l-esrar’da şöyle anlatılır: Bir baba oğluna: “Bugün insanlara ne söylersen, onlardan ne işitirsen ve ne iş yaparsan bana söyle. Yapıp ettiklerini ve yapmadıklarını bana arz et.” dedi. Oğlu akşam namazına kadar bir günde yapıp ettiklerini babasına arz etti. Ertesi gün babası oğlundan yine bir günlük durumunu sordu. Oğlu: “Babacığım, başka zahmetli ve meşakkatli işleri emret, razıyım. Yeter ki her gün bana ne yapıp ettiğimi sormaktan vazgeç. Ben buna güç yetiremiyorum.” dedi. Babası: “Ben seni bu işe mecbur ettim ki uyanasın, akıllı olasın ve hesap yerinden gafil olmayasın. Mademki bir günlük hesabı bile babana vermeye gücün yoktur, ömrünün tamamının hesabını Hak Teâlâ’ya nasıl vereceksin?” dedi.
Sen gündüz ve gecenin hesabını bilmezsin
Peki, bir ömrün hesabını nasıl tam vereceksin
Bu ameller doğru bir şekilde yapılmazsa
Hesap vaktinde utançtan başka bir şey olmaz.[1]
Fahrunnisa Nur
[1] Rûhu’l-Beyân(Kur’an meali ve tefsiri), İsmail Hakkı BURSEVÎ