22 Ocak 2025 / 22 Recep 1446

Zamanı Tutmak

Rukiye Erdönmez Ocak -Eğitimci  Aile Danışmanı –

Asra yemin olsun ki muhakkak insan kesin bir ziyan içindedir.”1

 “Asr’a, Duha’ya (kuşluk vakti), gündüze, geceye yemin olsun”  gibi zamanla ilgili pek çok  ayet-i kerimede Rabbimiz zamanın ne kadar önemli olduğunu bildiriyor. Peygamber Efendimiz de: “Zamanını bileni Allah rahmetine erdirsin.” 2  buyurarak vaktin kıymetine dikkatimizi çekiyor.  Zaman dediğimiz hayatın ta kendisi, elimizdeki en büyük sermaye. Bir büyük zatın dediği gibi: “Vaktin hakkını idrak eden kimse, hayatının anlamını da idrak etmiştir. Çünkü vakit hayat demektir.” 3

Dem bu demdir bu demin kadrini bil âgah ol./  Bin demin kıymet ü mahiyeti bir demde yatır.” dediği gibi şairin, geçmişin sıkıntısından ve geleceğin kaygısından azade olmuş bir yürekle bugünü karşılamak ve anı yaşayabilmek için büyüklerimizin çok güzel tavsiyeleri var:

Zahid Kotku (ks) Hocaefendimiz şöyle buyuruyor: “Zamanını boşa kaçırma! Zaman bir kılıçtır. Sen onun kıymetini bilmezsen o seni keser atar. Zamanın kıymetini bilmek için de aldığın nefesi, verdiğin nefesi boşa alıp verme! Oyunla ve gafletle kaçırma bu zamanları. Her nefes aldıkça ve verdikçe Allah’ın azametini ve bize olan lütuflarını düşün de huzur ile nefes al! Allah’ın huzurunda olduğunu unutma !”4

Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan (ks) Hocaefendimiz de buyuruyor ki: “Biz dursak da uyusak da zaman akıp gidiyor. Sayılı nefesler azalıyor. Dönüp baktığın zaman koca bir ömür boşa geçmiş. Sonra çok kederleniyor insan, üzülüyor. Bir de Müslüman’ın içinde bulunduğu zamanda yapması gereken en önemli iş hangisi? Şu anda ben vaktimi neyle geçiriyorum, aslında neyle geçirmek lazımdı? Diye düşünüp onu yapması lazım. Mesela ramazanda oruç tutması, cuma vaktinde cuma namazına gitmesi, sabahleyin güneş doğmadan önce kalkıp sabah namazı kılması lazım.”

İbadetlerimizin çoğu zamanla kayıtlanmıştır ki zamanın farkında olalım, anı yaşama bilincine sahip olup hayatımızı ona göre düzenleyelim. Mesela namaz için “vakit” farzdır. Vakti girince temiz olan her yerde namaz kılınabilir. Oruç için vakit şarttır. İmsak vaktinden akşam namazına kadar olan sürede oruç tutulur. Bu zamana riayet edilmezse oruç tutulmuş olmaz. Hac ibadeti için de vakit şarttır. Arafat’ta vakfe sadece arefe günü yapılabilir. Zekât için de vakit önemlidir, elde edilen malın üzerinden bir yıl geçince zekât farz olur.

İbadetleri zamanında yerine getirmek kadar ibadet anında zihnen, kalben hazır olmak da önemli. Anda kalabilmek bize farkındalık kazandırır. Kime secde ettiğimizi, kime el açıp yalvardığımızı fark ederiz. Her nefes alış-verişimizin gerektirdiği şükrü hatırlarız. Bir yıllık nâfile ibadetten daha hayırlı olan tefekküre ulaşabilmek de anda kalabilmeyle mümkündür.  Ne geçmiş ne de gelecekle meşgul olmayıp yalnızca anı yaşayanlar için tasavvufta ‘ibnül-vakt’ tabiri kullanılır. Niyazi Mısrî Hazretleri şöyle dile getiriyor:

İbn-i vaktım ben Ebul-vakt olmazam,” Yani: “Ben vaktin çocuğuyum, vaktin sahibi değilim, mutlak bir kulluk içerisindeyim. Hâlden hâle geçerim, an nasıl bir kulluk gerektiriyorsa onu yaparım. ‘O her an yaratma halindedir.’5  âyetinin sırlarını seyre dalarım.”

“Geç geçenden, ibnü’l vakt ol, gözle hâl./Anma ferdâ gussasın ferdâya sal” diyen de yine Niyazi Mısrî Hazretleri. Yani diyor ki: “Geçeni bırak, anı gözle, bahsetme gelecek kaygısından. Kaygını gelmemiş anların üstüne sal.

Oldu, olacak olmayacak, olmadı asla

Âlemde niçin boş yere say-u hezer ettim

diye serzenişte bulunmamak için her anı en iyi şekilde değerlendirmek gerekiyor. Çünkü geçen vakti kaybettiğine üzülmekle meşgul olmak da ayrı bir vakit öldürmedir.

Peki modern dünyanın içinde hayat son sürat devam ederken anda kalabilmeyi nasıl başaracağız?

Bununla ilgili olarak şöyle tavsiye edilmiş: “Bilesin ki senin düşüncen her şeyi kapsayamaz. Bu sebeple önemli olanları bir tarafa ayır. Ayrıca herkesle ilgilenemezsin, ilgi ve teveccühünü hakikat ehli insanlara tahsis et. Cömertliğin de herkese yetmez. Onu da fazilet sahibi insanlara sakla. Gece ile gündüz devamlı gayret etsen bile ihtiyaçlarını karşılamaya yetmez. Bu sebeple yapacağın işler ile bırakman gereken işleri birbirinden iyi ayır.” 6 

Her şeyin ihtiyaçmış gibi algılandığı günümüzde gerçek ihtiyaçlarımızı doğru tespit edebilmemiz önemli. Sadettin  Ökten çok güzel anlatıyor: “Hayat hızlanmaya başlayınca, ihtiyaçlar sonsuz (!) bir biçimde çoğalınca biz hayatın peşinden koşar olduk. Ondan evvel hayat bizim peşimizden koşuyordu.”7 

Hayat bir mücadele değil, her anı yaşanılması gereken sermayemiz. En büyük yatırım aracımız da çocuklarımız. Dershane köşelerinde, özel derslerde, kurslarda ve ekran başında büyüyorlar ve maalesef biz farkına varamıyoruz. Bir de bakıyoruz ki yıllar geçmiş. Doyasıya sarılmadan, belki de sevdiğimizi bile söylemeden…

Yedikleri içtikleri gıdalar, onların bedenlerini hızlıca büyütürken izledikleri ve oynadıkları oyunlar zihinlerini zamanlarının çok ötesine götürüyor. Bir de üstüne biz büyüklerin başarı beklentisi de eklenince çocuklarımızın anın tadını yakalayarak yavaş yavaş büyümeleri ne mümkün. Şimdiyi yaşamalarına fırsat verilmeden, gelecek kaygısıyla büyüyen çocuklar maalesef ergenlik dönemlerini ve belki de bütün hayatlarını sorunlu geçiriyorlar.

Çünkü mutluluğun reçetesi; daha çok çalış, daha çok başar, daha çok kazan, olarak sunuluyor bize. Halbuki bir sofra etrafında yenilen yemek, yapılan sohbetler; yediğimiz lokmaya şükrü, getirene teşekkürü, nimeti vereni tefekkürü, aile olmanın anlamını ve daha pek çok şeyi öğretiyor. Çocuklarımızla birlikte oynadığımız oyun, okuduğumuz hikâyeler birlikte yaptığımız her türlü etkinlik onların mutluluğu için çok daha önemli. Özellikle birlikte yapılan ibadetler hayatın anlamını kavramada onlara yol gösterici.

Allah dostlarından birisine: “Gerçek derviş ne vakit rahat bulur?” diye sorulunca şöyle cevap verir: “İçinde bulunduğu zamandan başka bir zaman düşünmediğinde.” 8 Anın kıymetini bilip anda kalmayı başarabilirsek dünya ve âhiret saadetini de gerçek iç huzuru da bulur rahata ereriz.

Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın dediği gibi: “Dünyaya geldim gitmeye, ilm ile hilme yetmeye, Aşk ile ân seyretmeye.” Çocuklarımızla, eşimizle, sevdiklerimizle birlikte aşk ile anı seyredelim çünkü ömür sonsuz değil, elimizden kayıp gitmekte.

Ey benim cânânım, ey cânımın cânı

Aklını başına al da iyi değerlendir ânı! 9

Geçti mâzi, çekme istikbale gam

Gün bugün, saat bu saat, dem bu dem.

 

1.Asr Suresi, Feyzü’l-Furkân Kur’ân-ı Kerim Meali

2.Camiü’s- Sağir,s.458

3.Hasan el-Benna

4.Zamanın Kıymeti, s.131

5.Rahman Suresi 29.ayet

6.Zamanın Kıymeti, s.97

7.Dünyaya Geldim Gitmeye, s.65

8.Hikem-i Atâiyye, s. 59

9.Mevlana Hazretleri

Henüz Yorum Yok

Cevap Yaz

Tüm alanları doldurunuz