Şükürle başlar çocukta İslam eğitimi ve istikamet eğitimi. Yaradan’ını tanımak, hissetmek ve sevmek ister fıtrat. Fıtrat bunları isterken ve özlerken çocuğun yaşantıları ve öğrenme deneyimleri aslında fıtrattan ve safilikten hatta saf doğruluktan biraz biraz uzaklaştırır onu. Anneler, babalar ve öğretmenler güzel ahlak eğitimi verirken yeni bir şeyler öğrettiklerini zannederler. Oysa özdeki mayadaki güzellikleri, yaratılıştaki mükemmelliği açığa çıkarmaya çalışırlar ama farkında olamazlar.
İşte fıtrattaki erdemlerin âmiridir doğruluk, hatta en değerlisidir. İnsanı insan yapan, seçkinleştiren bir değerdir. Ayetteki emir bellidir: “ EMROLUNDUĞUN GİBİ DOSDOĞRU OL.” Bu emir, kâinatın en güvenilir ve doğru insanı olan Hz. Peygamber( sav)’e dir. Demek ki çocuktaki bu cevheri açığa çıkarmak, doğruluk mayasını hamurla ortaya çıkarmak bizlere düşen aslî bir vazife ve bir sorumluluktur.
Allah beni görüyor.
Allah beni seviyor.
Allah beni duyuyor.
Bu telkinle başlayalım. Kimsenin görmediği yerde bizi seven, gören, işiten yaratıcımız var. Yalnız olduğunda da doğruluktan ve istikametten ayrılmasın diye 3-4 yaşlarında bu telkinler, onun ezberi olsun. Sonra devam edelim doğru olduğunda, iyi bir işte sebat gösterdiğinde onu fark edelim, taltif edelim.
Allah-u Teâlâ’nın RAB isminin tecellisiyle terbiyeye muhtaç insanın hep doğru yola gitmesini ve bizi böyle çok seveceğini hatırlayalım, hissedelim, hatırlatalım. En güzel bir şekilde yalandan ve hainlikten haberi olmayan çocuklarımıza “yalan” kelimesini telaffuz ederek belki de ilk defa onları, yalanla biz tanıştırırız. Söz ve fiillerimizin aynı olmaması ise istenmeyen davranışları öğrenmesine yol açar. Bunlar, belki de çocuğumuza yapacağımız ilk haksızlıklarımızdır. İstikrarlı ve düzenli bir hayata gülümseme ve sevginin hâkim olduğu paylaşımlar bizi ve onları istikamete yaklaştıracaktır. Duvara veya panolara astığımız güzel kelam-ı kibarlar hissettirecektir bu güzel değeri bize ve evimize değer katacaktır. Çünkü üstün değerler; yaşandıkça daha değerli, paha biçilmeyen bir sermaye olacaktır.
Anın eğitimi; kelimeleri yıpratmadan, gerekli olduğunda ve o anı yaşayarak verilir. Sonradan yapılan konuşmalar; çocuğumuza gereksiz nasihat, bize ise boş söz olarak kalacaktır.
Müminlerin vasıfları sayılırken SAĞLAM İMAN, HAKKA DAVET, DOSDOĞRU BİR ÇİZGİ, İSTİKAMET emredilir. Başladığımız işte samimiyet ve sebatımız, ibadetlerimizde istikametimiz, güzel örneklerdir yavrularımıza. Aleyhimize de olsa doğruyu konuşmak, Allah’ın inayeti ile sonuçlanacaktır.
Güvendiğimiz kişilerle daha rahat ve mutlu oluruz. Hayırlı işler ise güvenilir insanlarla yapılır. Doğrudan uzaklaşmakla hata ve kaybetme riski artar. Dürüstlüğün eninde sonunda kazanacağı aşikârdır, tecrübelerle sabittir. Bu tecrübeleri; 6- 7 yaşlarından itibaren hikâyelerle, kıssalarla çocuklarımızla paylaşalım.
Soyut kavramları anlamaya başladığı sekiz yaşlarından itibaren ise bize anlatmalarını, bizlere okumalarını isteyelim hikâyeleri, bakarsınız öğretirken öğreniriz. Beklentilerimiz net ve açık olsun. Aile ritüellerimiz, belirgin sınırlarımız ve anlayışımız derinleşsin.
Onlar on yaşa doğru ilerlerken dürüstlük ve istikamette isim yapmış seçkin insanların hayat ve yaşantılarını, tavsiyelerini düzenli takip edelim. Bu işin ciddiyetini, sonucunu, kazanım ve kayıplarını hiç unutmayalım.
İnandığımızı ve düşündüğümüzü yaşamak ise kendimize ve çocuklarımıza yapacağımız en güzel dürüstlük sermayesidir, bir sadaka-i cariyedir.