9 Aralık 2024 / 7 Cemaziye Ahir 1446

Hadis Usulü-27

Hadislerin Tahammül Ve Edâsı

Bir ravinin başkalarına rivâyet etmek gayesiyle, hadis rivâyet eden bir şeyhten rivâyet ettiği hadisleri semâ, kıraât, icazet, münavele, kitabet, i’lam, vasiyyet, vicade gibi yollarla alması, yani aldığı hadisleri başkasına nakletmek üzere yüklenmesidir.[1]

Hz. Peygamber (s.a.s), ashabını hadisleri öğrenmeye ve başkalarına da tebliğ etmeye teşvik ederdi. O’nun rivâyet konusuna ait teşvik ve tavsiyelerinden birinde “Sözümü işitip güzelce belleyen ve bellediği gibi başkalarına (ileten, tebliğ eden) kimsenin Allah yüzünü ağartsın”[2] buyuruyordu. Bir başkasında ise; tebliğ görevini açıkça hatırlatıyordu: “…Burada bulunanlarınız bulunmayanlara (duyduklarını) ulaştırsın.”[3] Bu görevin yerine getirilmesinde ilmî gayelerin mevcudiyetini de Hz. Peygamber şöyle açıklıyordu: “… Zira olur ki, burada bulunanlarınız sözü kendisinden daha anlayışlı bir kimseye tebliğ etmiş olur.”[4] Bu hadislerden anlaşıldığı gibi, rivâyetle hüküm çıkarılması (istihrac) için hadisin daha kavrayışlı, fakih bir kimseyle ulaştırılması gayesi vardır. Bundan dolayı fakih, çıkaracağı hükmün İslâm’ın ruhuna uygun olmasını sağlamak için, hadisi kimden aldığına dikkat etmek zorundadır. Çünkü hadisin sıhhati; hadisi rivâyet eden ravilerin güvenilir olmaları ile yakından ilgilidir. Güvenilir (sika) olmanın en önde gelen şartı da dini bütün olmaktır. İşte bu sebepledir ki hadisçiler, kâfir olan bir kimsenin hadis almasında mahzur görmemiş olsalar bile, kâfirin rivâyet ettiği bir hadisin alınamayacağı görüşü üzerinde ittifak etmişlerdir.[5] Nitekim sahabeden Cubeyr b. Mut’im, Hz. Peygamber (s.a.s)’in akşam namazında Tûr sûresini okuduğunu İslâm’a girmeden önce işitmiş, fakat bu hadisi ancak Müslüman olduktan sonra rivâyet edebilmiştir.

Hadis almak için yaş sınırı tayin etmede çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Sahih olan görüşe göre, hadis dinlemek, yazmak ve zaptetmek için yaş sınırı belirtmeye gerek yoktur. Çocuk temyiz dönemine girdikten sonra, âlimlerin meclisine katılıp, hadis dinleyebilir. Önemli olan çocuğun söylenen sözü anlayabilmesi ve sorulan soruya cevap verebilmesidir. Beş yaşında da olsa, her şeyi birbirinden ayırma yeteneğine sahip olan bir çocuk, hadis alabilecek bir yaşa gelmiş demektir.[6]

Hadislerin zamanımıza kadar ulaşması rivayet yoluyla olmuştur. Hz. Peygamber’in bir sözünü işiten veya bir hareketini gören sahabe onu Tabiin, Tebe-i Tabiin’in denilen nesle aktarmış… Hal böyle devam edip nesilden nesile geçerek yazılı metinler tespit edilmiştir. Yazılı metinler bile çeşitli usullerle rivayet edilip hadisler Hz. Peygamber’den nakledildiği şekilde kitaplara geçerek zamanımıza kadar gelmiştir. Bu nesilden nesile, kişiden kişiye aktarma işine aynı zamanda Tahammulu’l-ilim (İlmi Yüklenme) adı verilir. [7]

Hadîslerin şeyhten alınması ve talebeye aktarılması bir kısım âdab ve tarzlara tâbidir. Belki de bu hususî durumları ifade maksadıyla, hadîs öğrenim ve öğretimi için “taallüm” ve “ta’lîm” tabirleri pek kullanılmaz. Nitekim hiçbir usul kitabında taallümu’l-hadîs veya talimu’l-hadîs tâbirine yer verilmez. Bunların yerine “tahammül” ve “edâ” tabirleri kullanılır. Birincisi hadîsin şeyhten (râviden) alınmasını, ikincisi de alınmış olan (bilinen, öğrenilmiş bulunan) hadîslerin tâlibe aktarılmasını ifâde eder.

Tahammül, lügat olarak yüklenmek, sırtına almak manasına gelir. Edâ da, üzerindeki borcu ödemek, bir vecibeyi yerine getirmek manasına gelir. Şu halde, hadîs öğrenimini ifâde için kullanılan kelimeler bile gösteriyor ki, buradaki alma-verme ameliyesi mahiyetçe, bir başka ilim maddesinin taallüm ve ta’lim’inden farklıdır. Bir başka ifade ile tahammülü’l-hadîs, “taallumü’l-hadîs” demek değildir, tıpkı edâ’u’l-hadîs’in de ta’lîmu’l-hadîs olmadığı gibi.

Tahammül’de iradî olarak bir vecîbe, bir yük altına girme var. Eda ise, borcu ödemek, bu vecîbeyi yerine getirmek sûretiyle yükten kurtulmayı ifâde eder.

Şu halde, hadîs’in öğrenilmesi, sıradan bir ilim öğrenme değil, iradî olarak bir sorumluluk altına girmektir. Onu ehil kişiden, en uygun şartlarda almak, eda edinceye kadar aldığı şekilde korumak, en uygun şartlarda, âdabına muvafık şekilde eda etmek hadîs tâlîm ve taallümünün hususîyetlerini teşkîl eder.

[1] Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980, s. 414.
[2] Ebû Davûd, İlim: 10; Tirmizî, İlim: 7; İbn Mâce, Mukaddime: 18; Menasik: 76; Dârimî, Mukaddime: 24; Müsned: 1/37, 3/225, 4/80, 82, 5/183.
[3] Buharî, İlim: 9, 10; Fiten: 8; Tevhid: 24; Müslim, Hacc: 446; Ebû Davûd, Tatavvu: 10.
[4] Buharî, Fiten: 8; İlim: 9; Hacc: 132; Tirmizî, İlim: 7.
[5] Talat Koçyiğit, a.g.e., s. 415.
[6] Talat Koçyiğit, a.g.e., s. 415.
[7] Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis Usulü, 12. sınıf: 72.