Kendilerinden rivayet edilen hadisler binden fazla olan sahabiler.
Sahabenin sayısı yüzbinlerin üzerinde olduğu halde, ancak bin veya binbeşyüz kişiden hadis rivayet edilmiş, bunların da yedisinden yapılan rivayetler binin üstünde olmuştur. Her bir sahabiden sonraki asırlara intikal eden rivayetlerin sayılmasıyla yapılan bu tesbit, Sahabenin hadis ve Sünnet bilgisini tayinde kesin bir ölçü değildir. Dört halife başta olmak üzere, Hz. Peygamber (sas) ile daha uzun süre beraber olan pek çok sahabinin rivayetleri, Sünnet bilgileri daha çok olmasına rağmen, binin altında kalmıştır.
Ahmed b. Hanbel, sahabe içinde çok hadis rivayet edenlerin altı kişi olduğunu söyler. Bunlar; Ebu Hüreyre, Abdullah İbn Ömer, Enes b. Malik, Hz. Aişe, Cabir b. Abdullah ve Abdullah İbn Abbas’tır. Ahmed Muhammed Şakir bu isimlere, Ebu Said el-Hudrî, Abdullah b. Mesud ve Abdullah İbn Amr’ı da ilave ederek muksirûnu dokuza çıkarır. Muksirûnun rivayetleriyle ilgili sayı genellikle, İbnu’l-Cevzî’nin[1] Bakıyy b. Mahled’in[2] Müsned’indeki hadisleri sayarak yaptığı tesbite dayanır. Hadis kitapları arasında en çok hadis ihtiva ettiği kabul edilen ve maalesef günümüze tamamı intikal etmeyen bu eserdeki muksirûnun rivayetleriyle Ahmed b. Hanbel’in Müsned’indeki rivayetleri arasında fark vardır. Bu fark, bir hadisin değişik tarihlerle rivayet edilmesi ve bunların her birinin ayrı birer hadis sayılmasından ileri gelmektedir. Bu iki müsneddeki rivayetlerine göre Muksirûn ve hadislerinin toplam sayısı şöyledir: (İlk rakamlar Bakıyy, ikinciler Ahmed’in Müsnedindeki rivayetlerdir).
- Ebu Hüreyre (58/672): 5374-3848 hadis.
- Abdullah İbn Ömer (73 veya 74/692): 2619-2019 hadis. (2630 diyenler de vardır.)
- Enes b. Mâlik (93/712): 2286-2178 hadis.
- Hz. Aişe (58/678): 2210 hadis.
- Abdullah İbn Abbas (68/687): 1660-1696 hadis.
- Cabir İbn Abdullah (74 veya 78/693): 1540-1206 hadis. (1640 diyenler de vardır)
- Ebu Saîd el-Hudrî (74/693): 1170-958 hadis.
- Abdullah İbn Mesud (32): 848-892 hadis.
- Abdullah İbn Amr (63): 700-722 hadis.[3]
Kitabu’l-adad diye de bilinen bu liste İbnu’l-Cevzi’nin (597/1200) Telkihu fuhumi ehli’l-eser adlı kitabında bulunmaktadır.
Bu rakamlara mükerrer hadisler de dahildir. Mükerrerler çıkarıldığında sayılar hayli düşmektedir. Mesela, Ebu Hüreyre’nin, Ahmed b. Hanbel’in müsnedindeki rivayetleri, mükerrerler çıkarılınca 1579’a inmektedir. Her ne kadar rivayetleri bini bulmasa da, Abdullah b.Mesud ve Abdullah b. Amr’ı muksirûndan sayılması çok isabetli olacaktır. Çünkü, Ebu Hüreyre gibi bir sahabi, Abdullah b. Amr’ın dışında hiçbir sahâbînin kendisi kadar hadis bilmediğini ikrar etmiştir.[4] O’nun, bizzat Hz. Peygamber (sas)’den izin alarak yazdığı ve adına “es-Sahîfetü’s-Sâdıka” dediği ve 1000 kadar hadis ihtiva eden bir kitabı vardı. Tamamı günümüze intikal etmeyen bu sahifeden 700 kadar hadisi Ahmed b. Hanbel Müsned’inde rivayet etmektedir. Ne var ki, Ehl-i Kitab kültürüne de vakıf olduğu için, israiliyyat karışır endişesiyle çoğu kimse Abdullah’dan fazla rivayet etmemiş, bir de onun Hz. Peygamber (sas)’den sonra, Mısır gibi, o zamanlar önemli bir hadis merkezi olmayan bir beldeye yerleşmiş olması da ondan rivayeti azaltmıştır. Muksirûnun hemen hepsi Hicrî atmışlı yıllardan sonra vefat ettiği halde Abdullah b. Mesud, nisbeten daha erken bir dönemde, H. 32 de vefat ettiği için ondan rivayet edilen hadisler bini aşmıştır. Bulunduğu bölgenin fıkhî yapısına[5] büyük tesiri olan İbni Mesud, diğerleri gibi uzun bir ömür yaşayabilseydi, şüphesiz ki rivayetleri çok daha fazla olurdu.
Bu sahabilerin diğerlerinden daha çok rivayet etmiş olmalarının bazı sebepleri şunlardır:
1) Muksirûnun hemen hepsi çok genç yaşta, hafızalarının diri olduğu öğrenme çağlarında Hz. Peygamber (sas)’i idrak etmiş ve O’ndan sonra uzun bir süre, takriben 50 ila 80 sene daha yaşamışlardır. Asrı saadetten sonra meydana gelen olaylar, hadis rivayetine duyulan ihtiyacı artırmış, bu nedenle, geç vefat eden sahabilerden rivayet, önce vefat edenlerden daha çok olmuştur.
2) Ashabın çoğunun değişik dünyevî meşgaleleri vardı. Muksirûnun bir kısmı genç ve bekâr olduğu, bir kısmı da Suffa ashabından olduğu için (Mescid-i Nebevî’nin avlusunda bulunan suffada kalanların ihtiyaçları Rasûlüllah (sas) veya Ashab tarafından karşılanıyor, onlar daha ziyade ilim ve ibadetle meşgul oluyorlardı) maişet meşgaleleri olmadığından, Rasûlüllah (sas) ile daha fazla beraber oluyorlar, böylece daha çok hadis duyuyor, öğreniyorlardı. Ashabın, çok hadis rivayet ettiği yolundaki ithamına cevaben Ebu Hüreyre; Muhacirler pazarda, Ensar tarlalarda meşgul olurlarken kendisinin, boğaz tokluğuna Rasulullah (sas)’in peşinde gittiğini, onların duymadıklarını duyduğunu söylemiştir. Hz. Aişe, Hz. Peygamber’in en genç hanımı; Enes, 10 yıl boyunca O’nun (sas) hizmetçisi; Abdullah İbn Abbas, amca oğlu ve hanımı Meymune’nin yeğeni; İbni Ömer, genç bir delikanlı ve hanımı Hafsa’nın kardeşi; İbni Mesud ve Ebu Said Suffa ashabından oldukları için bunların hemen hepsi, genellikle Rasûlüllah (sas)’in çok yakınında bulunma imkanına kavuşmuşlardır. Ayrıca bunlar, daha sonra da dünya işleriyle fazla meşgul olmadıklarından hadis rivayetine daha çok zaman ayırabilmişlerdir. Fakat, mesela, Dört Halife, devlet işleri ve harplerle meşguliyetlerinden dolayı rivayete onlar kadar zaman ayıramamışlardır.
3) Bunlar mizaç olarak öğrenmeye ve rivayete çok düşkün kimselerdi. Denilebilir ki, hadis öğrenmek için Rasûlüllah (sas)’e en çok soru soranların başında bunlar geliyordu.[6]
Binden az hadis rivayet eden sahabîler.
Sahabe, hadis ve sünnet bilgisi yönünden farklı olduğu gibi, kendilerinden rivayet edilen hadislerin azlığı ve çokluğu bakımından da aralarında fark vardır. Daha sonraki asırlarda, takriben beş ve altıncı asırlarda Sahabilerden nakledilen hadislerin yekünü tesbit edilmeye çalışılmış, rivayetleri binden çok olanlara “Muksirûn”; rivayeti binden az olanlara da “Mukillûn” (az rivayet edenler) denilmiştir. Fakat böyle bir tasnif ve tesbit, sahabenin hadis bilgisini tam olarak yansıtmada kesin bir ölçü değildir. Toplam sayıları tahminen yüz binin üzerinde olan sahabeden ancak bin-binbeşyüz kadarından hadis rivayet edilmiştir. Hadis rivayeti Hz. Peygamber (sas)’in vefatından sonra başladığı, zamanla arttığı ve her sahabinin, çok çetin bir iş olan sağlam bir hadis bilgisi, kuvvetli bir hafıza, bilinen hadisleri ifade, güç ve yeteneği… gibi rivayet şartlarını taşıyamaması, bazılarının Rasûlullah (sas)’ı bir-iki defa görüp memleketlerine dönmüş olması, bazılarının O’ndan (sas) önce vefat etmiş bulunması gibi sebeplerle, hadis rivayet edenlerin toplam sayısı bin civarında kalmıştır.
Bu sahabilerin yedisinden rivayet edilen hadisler binin üzerinde, bunların dışında kalanlardan rivayet edilenler ise binin altındadır. Mukillûndan olan dokuz yüz civarındaki sahabiden rivayet edilen hadis, kişi başına 25 veya daha az sayıdadır. Mukillûnden sayılan bazı sahabiler ve rivayet ettikleri hadis sayıları şöyledir: Abdullah İbn Mesud: Sekizyüz kırk sekiz hadis; Abdullah b. Amr, yediyüz hadis; Hz. Ömer ve Hz. Ali, beşyüzer hadis; Ümmü Seleme, üç yüz yetmiş sekiz hadis; Hz. Osman, yüz kırkaltı hadis; Hz. Ebu Bekir, yüz kırkiki hadis…
Rasûlullah (sas) ile çok daha uzun süre sohbet ve beraberliği olan pek çok Sahabe, hatta Sahabenin en ileri gelenleri; Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali başta olmak üzere, Cennet ile müjdelenmiş on sahabi Abdullah İbn Mesud, Abdullah İbn Amr, Hz. Aişe dışındaki zevcât-ı tâhirat… vb. mukillûn arasında sayılmaktadır. Sünnet bilgisi hayli zengin olan bu sahabilerden daha fazla hadis rivayet edilememesinin sebepleri şunlar olabilir: Yanlış veya hatalı rivayet ederek Rasûlullah (sas)’a iftira etme durumuna düşebilirim endişesiyle pek çok sahabi, kesin olarak bilmedikleri hadisleri rivayet etmemişler veya ancak çok mecbur olduklarında ihtiyaç duyulan kadar rivayet etmişlerdir. Bazı sahabiler Hz. Peygamber (sas) hayattayken veya O’ndan az bir zaman sonra vefat ettikleri için rivayetleri hiç olmamış[7] veya az olmuştur. Rasûlullah (sas)’dan sonra bazı Sahabiler devlet idaresi ve cihadla daha fazla ilgilendiği için rivayete fazla zaman ayıramamışlardır. Hz. Peygamber (sas)’den sonra bazıları, Mekke, Medine… gibi ilim merkezlerinde kalırken, bazıları daha ücra yerlere yerleşmişler, böylece buralarda bulunan sahabilerden yapılan rivayetler azalmıştır. Ashab içinde en çok hadis rivayet eden Ebu Hüreyre’nin, kendisinden daha fazla hadis bildiğini ikrar ettiği tek sahabi olan Abdullah b. Amr, Mısır’a yerleştiği için kendisinden daha fazla rivayet edilememiştir. Her sahabinin hadisleri belleme ve rivayet etmede fıtrî kabiliyeti aynı değildi. Bu farklılık da rivayete etki etmiştir. Sahabeden rivayet edilen hadislerin hepsi güvenilir hadis kaynaklarına ulaşmamıştır.[8]
[1] H. 597.
[2] H. 276.
[3]Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980, s. 278-279; Sahâbelerin rivayetleriyle ilgili rakamlar. Endülüs’ün meşhur muhaddisi Ebu Abdirrahman Bakiy İbnu Mahled el-Kurtubi (276/889)’in Müsned’ine dayanır.
[4] Buhârî, İlm: 39.
[5] Küfe menşeli Irak Fıkıh Ekolü.
[6] Akif Köten, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/341.
[7] Meselâ Hz. Hatice.
[8] Akif Köten, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/276.