Bizleri her dem bin bir türlü nimetiyle lütuflandıran Rabbimiz, en büyük nimeti olarak ihsan ettiği, kalbimizin nuru olan Kur’an-ı Kerim’in Âl-i İmrân Suresi 103 Ayet-i kerimesinde:
“Hepiniz toptan Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın, (onu hayata hâkim kılın, ihtilaf ve tefrikaya düşüp fert fert, grup grup) parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki (İslâm) nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman (kabileler) idiniz de (Allah) kalplerinizi (İslâm’da) birleştirdi. İşte onun (İslâm) nimetiyle (hepiniz) kardeş oldunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan sizi (İslâm ile) O kurtardı. İşte Allah, ayetlerini size böylece açıklıyor ki doğru yola eresiniz.”
Allah-ü Teâlâ bu ayet-i kerimesinde inananlara Allah’ın ipine yapışmayı ve nimetlerini hatırlamayı emrediyor. Bunun için her şeyden önce Allah’ın ipine toptan yapışarak tevhîd üzere toplanmak ve ayrılıklardan çekinmek lazımdır. Şu halde önce kalplerin birleşmesi, ikinci olarak fiillerin birleşmesi hak dinin esaslarının büyüklerindendir. “Ben kendi başıma, yalnızca dinimi, imanımı koruyabilirim.” demek tehlikelidir.
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz: “Allah’ın kudret eli cemaatle beraberdir.” buyurmuşlardır.(Tirmizî,fiten7) O halde dinin, dünyadaki en büyük feyzi de bu cemaatin tesisindedir. Bunun içindir ki toplumlarını zayi eden veya perişan edenler muhakkak perişan olurlar. Nitekim Hz. İsa (aleyhisselam) bile: “Allah yolunda bana yardımcı olacaklar kimlerdir?” demiştir. (Âl-i İmran 3/52) Şu halde bütün iman ehli, tek kelime üzerinde fiillerini birleştirmedikçe takva (layıkıyla Allah’tan korkma) ya eremez, Allah’a kavuşamazlar.
Müminlere, Allah(cc)’ın sımsıkı sarılmalarını emrettiği hablullah(Allah’ın ipi), Allah-u Teâlâ’ya kavuşma sebebi olan delil ve vasıta demektir ki; Kur’an, Allah’ın emrini yerine getirme ve cemaat, ihlas, İslam, Allah’a söz verme, Allah’ın emri diye rivayetlerle tefsir edilmiştir ve hepsi birbirine yakındır. Birbirini tamamlayıcıdır ve cemaat, hablullah’a yapışmanın ürünüdür. Ebu Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet edildiği üzere Allah Resulü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Gökten yeryüzüne indirilmiş olan hablullah (Allah’ın ipi), Allah’ın kitabıdır.” (Tirmizî, Menakıb,31; Müslim, Fedail, 37)
Korkunç bir yolun kenarına kenarına çekilmiş olan bir ip veya bir kuyuya düşmüş olanları çıkarmak için uzatılmış bir ip ve ona gereğince iyi tutunmuş bir toplum düşünün. İşte bu misal; Allah-u Teâlâ’nın ipi, katında tek geçerli ve gönderdiği son din İslam’a ve O’nun kitabına sımsıkı yapışarak hayatlarını düzenleyen ve dünyada da ahirette de kurtuluşa eren mutlu bir toplumun misalidir.
Bu âyet-i kerimenin tefsiri ışığında hayata baktığımızda “Bu mutlu toplumu nasıl oluştururuz, nasıl böyle bir toplumun bahtiyar bir ferdi olabiliriz? ” sorusu akla gelir. Bu sorunun cevabını ise Saff Suresi 4.ayet-i kerimede “Bünyanün Mersus” (parçaları kurşunla kenetlenerek yekpâre bir cisim haline gelmiş olan bina) gibi olmakla diye buluruz. Böyle birbirine hem ruhen hem de sosyal olarak kenetlenmiş bir toplum olmanın temeli imandır. İmanın aslı ise salt bilgi değil tamamen muhabbettir. (Hucurat sûresi,7) O halde bu mutlu toplum her yerde ve her koşulda Allah ve Resulüne samimiyetle iman eden fertlerin bu temele dayalı ülfet ve muhabbetlerini mayalayıp mayalayıp çoğaltmaları ile gelişecek, genişleyecek ve daha bir çok insanın da yaratanın izniyle gerçek mutluluğa ermesine vesile olacaktır.
Allah-u Teâlâ bizi ve inandım diyenleri Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashabı (radıyallahü anhüm) nın yolunda gidenlerin izinde daim eylesin.