Röportaj: Kadın ve Aile –
Bu ay İngiltere’de yaşayan Suriyeli bir hanımefendinin misafiri olduk. Günlük hayatla ve ilgilendiği alanlarla ilgili sohbet ederken biz kendisinden çok istifade ettik. Sizler için de ufuk açıcı olması dileğiyle röportaj yazımıza geçiyoruz.
Merhaba, okuyucularımıza biraz kendinizi tanıtır mısınız?
Es-Selamu aleyküm, benim adım Esra. Aslen Suriyeliyim.
Evde eğitim verdiğimiz üç çocuğumuz var. En büyükleri Yahya, 7 yaşında. Luqman Ocak ayında 5 yaşına ve Jameelah de Mart ayında 3 yaşına girecek.
Suriye’de İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Daha sonra alan değişikliği yaparak 2012’de İngiltere Newcastle’a geldim ve o tarihten beri de burada Arapça dersi veriyorum.
Eşimle beraber işlettiğimiz bir kursumuz var: Arapça Dil Akademisi. Çocuk, yetişkin her yaş grubundan ve her kesimden insana Arapça öğretiyoruz.
Genel olarak dillere karşı büyük bir tutkum var. Farklı insanlarla tanışmayı ve kültürlerini öğrenmeyi seviyorum. Genç neslin eğitimi ve terbiyesi, özellikle İslamî eğitim ve Peygamberimizin eğitim metotları gibi konulara karşı büyük ilgim var.
Ayrıca İslamî bir programda öğrenciyim. Toplam beş senelik bu online programda bu sene ikinci yılım bitiyor. Yani daha önümde hala uzun bir yol var. İnşallah tamamlamak nasip olur.
Günlük hayatınız nasıl geçiyor?
Belirli bir rutinim yok aslında, her günüm farklı geçiyor diyebiliriz. Çoğu insanın aksine bizim cumartesi ve pazar tatilimiz yok, hafta sonu bizim için çalışma vakti. Cumartesi, pazar, pazartesi ve bazen de cuma günleri kursta çalışıyorum. Diğer günlerde de çocuklarla beraber evde veya dışarıda onların eğitimleriyle alakadar oluyor ve yapmamız gereken işleri hallediyoruz. Düzenli bir rutinim yok ama sabahları erkenden, namaz vaktinde kalkarım, çalıştığım günlerde olmasa da diğer günlerde çocuklarımla beraber güne başlarız. Benim çalıştığım zamanlarda onlar da Arapça dersinde oluyorlar. Ben diğer öğrencilerle ilgilenirken onlar da kendi derslerine devam ediyorlar. Aslına bakarsanız oldukça yoğun geçiyor günlerimiz.
“İngiltere’ye mülteci olarak gelmedim ama Suriye’ye geri dönemediğim için mülteci olmak zorunda kaldım.”
İçinde bulunduğunuz toplumda, sosyal hayatınız ve ilişkileriniz nasıl şekilleniyor?
Suriyeli birisi olarak İngiltere’ye mülteci olarak gelmedim ama Suriye’ye geri dönemediğim için mülteci olmak zorunda kaldım. Yaşadığımız şehirde Müslümanların ve Arapların sayısı, diğer millet ve dinlere nazaran daha az olduğu için kendimizi biraz farklı hissedebiliyoruz tabii. Fakat bu durum aynı zamanda yaşadığımız topluma faydalı olabilmek için bizi diğerlerinden ayrıcalıklı kılıyor. Ben ve eşim, çocuklarımızla beraber, yaşadığımız topluma nasıl faydalı olabiliriz diye düşünüp, buna odaklanıyoruz. Özellikle de ait olduğumuz topluma; yani Müslümanlara, Arapça öğrenmek isteyenlere ve Arap kültürü hakkında bilgi almak isteyenlere karşı.
Çocuklarınıza evde eğitim verdiğinizi söylediniz. Homeschooling (evde eğitim) sistemi hayatınıza nasıl girdi? Bu sistemi uygulamaya nasıl karar verdiniz?
Aslına bakarsanız bu benim tek başıma aldığım bir karar değildi. Henüz ilk çocuğumuz doğmadan evvel, eşimle beraber bu yöntemi denemeye karar vermiştik. Amerika’daki homeschooling sistemini araştırdık. Mısır’da ve diğer Arap ülkelerinde evde eğitime devam edenler için oldukça popüler olan Facebook gruplarına üye oldum. İlginç ama bizim için çok aydınlatıcı bir deneyimdi. Anne olmadan önce bu eğitim sistemi hakkında hayli bilgi sahibi olmuştum. Bizim ailemiz için iyi bir tercih olduğuna ve çocuklarımızın faydasına olacağına inandık. Belli bir felsefeye bağlı kalmadan düşünebilme özgürlüğüne sahip olmalarını ve okullarda öğrenecekleri, başkalarınca belirlenmiş eğitimden uzak kalmalarını istedik. Dolayısıyla çocuklarımız için çok daha faydalı olacağına inandığımız, ana hedef ve amacı buradaki okullardan farklı olan bir eğitim için en başından itibaren homeschooling yapmaya karar verdik. İngiltere’deki anne babaların böyle bir seçim yapma hakkı var ve bu da bizim işimizi kolaylaştırdı diyebilirim. Eşim de ben de çocuklar için elimizden gelenin en iyisini yapmayı, bu konuda bahane bulmamayı üstümüze düşen bir sorumluluk olarak görüyoruz. Elhamdülillah iki seneden fazla oldu başlayalı ve gayet iyi gidiyoruz. Çok şükür her şey istediğimiz gibi devam ediyor.
“Evde eğitimde çocuğunuza öğretmek istediğiniz, sizin aileniz için önemli olan konuları seçebilme özgürlüğüne sahipsiniz.”
Peki, size göre bu sistemin avantaj ve dezavantajları nelerdir?
Bana kalırsa evde eğitimin en büyük avantajı kendi çocuklarım hakkında derinden ve daha fazla bilgi ediniyor olmam. Özellikle ilk çocukluk yaşlarından itibaren benim gözümün önünde büyüyorlar. Buradaki büyüme sadece fiziksel bir büyüme değil elbette; düşünme yeteneklerinin saflıktan fikir yürütmeye geçişini ve konuşma yeteneklerinin gelişimini gözlemleyebiliyorum. Hepsi benim gözlerimin önünde gerçekleşiyor. Bir diğer avantajı da Müslümanlar için birinci dereceden önemli olan konularda, çocuklarımıza da bu önceliği gösterip öğretebilmek. Mesela bizim ailemiz için Kuran en öncelikli mesele. Sadece okumak değil; Kuran’ı öğrenmek, anlamak, okuduğumuz her şeyin arkasındaki manayı bilmek ve aynı zamanda Kuran’ı ezberlemek, ondan öğrendiklerimizi hayatımıza geçirip ona uygun bir biçimde yaşamak.
Evde eğitimde çocuğunuza öğretmek istediğiniz, sizin aileniz ve eviniz için önemli olan konuları seçebilme özgürlüğüne sahipsiniz. Okullarda öğretilen genel müfredata bağlı kalmadan bizim için öncelikli olan konuları seçme özgürlüğümüz var. Evvela bizim için öncelikli olan konuları çalışıyoruz, sonrasında fen, İngilizce, matematik gibi konular geliyor. Elbette bu dersler de çocuklarımızın eğitimi için önemli ve çocuklar haftalık olarak onlara da çalışıyor.
Her ne kadar biz henüz bunu deneyimlememiş olsak da, bu sistem sayesinde sene içinde okulu düşünmek zorunda kalmadan seyahate çıkabilme özgürlüğüne sahipsiniz. Eşimle ikimiz de çalıştığımız için -ve ucuz biletlerin satışa çıktığı zamanlar, kursun devam ettiği zamanlara denk geldiği için- henüz bu avantajdan faydalanamadık ama inşallah en yakın zamanda bunu da tecrübe ederiz.
Tabii bir de yaşam becerileri konusu var. Genellikle burda pek çok okul bu noktaya dikkat etmiyor, arada sırada değindikleri küçük bir konu bu onlar için. Biz küçük yaştan itibaren çocukların belli yaşam becerilerine sahip olmalarını istiyoruz. Kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmek, çevreyi temizlemek ve temiz tutmak, anne-babalarına karşı nasıl davranacaklarını bilmek, sadece yaşıtlarıyla sınırlı kalmadan kendilerinden büyük veya küçük insanlarla nasıl iletişim kuracaklarını öğrenmek gibi…
“Süreç biraz zorlu ama hayatta hiçbir şey kolay değil.”
Dezavantajları noktasında çok fazla dezavantajı olduğunu söyleyemem ama kendi ailemiz özelinde değerlendirecek olursam; ailelerimizden ve akrabalarımızdan uzakta başka bir ülkede yaşadığımız için tüm işi kendi başımıza -eşim ve ben- yapmak zorunda kalıyoruz elbette. Bu bazen yorucu olabiliyor. Alışveriş, günlük işler, kendi işlerimiz, çocukların eğitimi ve dersleri, ebeveynlik sorumlulukları vb. tüm bunlar tamamen bizim omuzlarımızda. Bu durumun en büyük dezavantajı da bu sorumlulukların hiçbirinin tatili olmaması. Çocukları bir gün, birkaç saat anneanne, babaanne, dede gibi güvenli bir yere bırakıp biraz nefes almak gibi bir imkânımız yok. Bundan başka dezavantajı var mı bilmiyorum açıkçası.
Evet, süreç biraz zorlu, kolay olduğunu söyleyemeyeceğim ama hayatta hiçbir şey kolay değil. Evde eğitim de hayatın içinden bir parça. Okulda eğitimin de evde eğitimin de kendilerine has zorlukları var. Bizim için genel olarak tek dezavantaj hiç ara verme fırsatımız olmaması, özellikle de kendi işimizde çalışırken. Onun dışında her şey güzel, çocuklar oldukça sosyal, bir sürü arkadaşları var, evin dışında pek çok aktiviteye katılıyorlar. Her şey iyi gidiyor. Gelişip büyüyorlar ve kendi yaşıtlarına konulmuş hedeflerin çok daha ilerisindeler. O yüzden biz de mutluyuz.
Bu süreçte çocukların sosyal gelişimini desteklemek için neler yapıyorsunuz?
Çocukların sosyal gelişimi için, daha önce bahsettiğim konularda eğitimlerine destek olması amacıyla onları bazı aktivitelere yazdırdık. Haftada bir yüzme dersleri var, haftada iki defa dövüş sanatları kursları var. Dövüş sanatlarında da daha çok sosyal gelişimlerine, zihin beden dengesine odaklanıyorlar. Fırsat bulduğumuz zamanlarda kütüphanelere, tatillerde organize edilen etkinliklere başka çocukların da katıldığı el becerileri aktivitelerine gidiyoruz. Ayrıca haftada bir kendileri gibi evde eğitim alan yaşıtlarıyla beraber bir orman okuluna da gidiyorlar. Başka ailelerle buluşup tanıştığımız, doğa hakkında bilgiler edindiğimiz park buluşmalarımız var. Bence bunların hepsi sosyal gelişimlerine büyük katkı sağlıyor, çok güzel arkadaşlar ediniyorlar. Ayrıca eşimle beraber işlettiğimiz kursa geliyor ve hafta sonlarını orada bizimle geçiriyorlar. Öğrenci olarak gelen çocuklarla ve onların aileleriyle tanışıyor, onlarla muhabbet ediyorlar. Bunların dışında günlük rutinlerimiz içinde alışveriş sırasında, sokakta yürürken veya otobüse bindiğimizde farklı insanlarla karşılaşıyorlar elbette. Bunların hepsi sosyal becerilerini geliştiriyor. Biraz daha büyüdükleri zaman, evde eğitim alan diğer yaşıtlarıyla beraber bazı sosyal faaliyetlere katılmalarını da istiyorum ama henüz bunun için çok küçükler.
Yurt dışında yaşayıp bu sistemi uygulamak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Evvela bu sistemi denemelerini öneririm. Denemekten zarar gelmez ya da herhangi bir şey kaybetmezsiniz. Kimseye söylemek veya haber vermek zorunda da değilsiniz, sadece sizin denemek istediğiniz bir süreç olabilir. Böylece karşı taraftan gelebilecek muhtemel bir baskıdan da kurtulmuş olursunuz. Kendinizi gerçekten rahat hissettiğiniz ve açıkça “çocuğumu okula göndermek istemiyorum.” deme cesaretine eriştiğiniz zamana kadar kimseye bundan bahsetmek zorunda değilsiniz. Kendinize zaman verin. Eğer yapamazsanız, bu da normal bir durum. Belki de bu sistem sizin için uygun değildir. Fakat ne olursa olsun kendinizi denemekten mahrum bırakmayın. En azından tecrübelerinize bağlı olarak nihai bir karar verirsiniz, varsayımlarla değil.
Biraz da eşinizle birlikte işlettiğiniz kurstan bahsetmek isteriz. Arapça Dil Akademisi’ni kurarken hedefiniz neydi? Neden Arapça?
Eşimle beraber Arapça Dil Akademisi’ni kurarken ana amacımız Arapçayı da İngilizce ve çoğunluğun öğrendiği diğer dillerde olduğu gibi profesyonel bir şekilde sunabilecek, öğrenmek isteyen herkese açık bir ortam sunmaktı. Arapça çok önemli bir dil, Avrupa’da iş hayatı ve gelecek için üçüncü en önemli dil olarak geçiyor. BBC’de yayınlanan bir rapora göre Arapça, Fransızca ve İspanyolcadan sonra İngiltere’deki üniversite öğrencileri arasında en önemli dillerden biri. Aynı zamanda İngiltere’de yaşayan Müslümanlar arasında da anne-babaların çocuklarının Kuran’ı okuyabilmek için öğrenmelerini istedikleri kutsal bir dil.
Bizim amacımız hiçbir zaman sadece Arapça okumayı öğretmek olmadı, bu zaten birkaç haftada yapılabilecek küçük bir iş. Amacımız Arapçayı konuşma, anlama, dinleme, okuma gibi bütün yönlerini öğretmek ve aynı zamanda Arap kültürünü öğrenmek isteyen herkese bu konuda yardımcı olmak. Arapça iletişim kurmak, Arapça’yı kullanmak ve tabi öğrendiği Arapça ile Kuran’ı anlamak…
Arapça canlı ve yaşayan bir dil. Kitapların dili, medyanın dili, bütün Arapların iletişim kurabildiği bir dil. Sadece alfabeyi okuyabilmek ile sınırlamak çok dar bir bakış açısı. Arapçayı profesyonel bir şekilde sunmak da çok mühim, ana dili Arapça olan herkes Arapça öğretemez; tıpkı ana dili İngilizce olan herkesin İngilizce öğretemeyeceği gibi. Bu konuda bir eğitim gerekiyor, öğretme metotları hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor. Çocuklara Arapça öğretmek ile yetişkinlere Arapça öğretme metotları arasında farklılıklar var. Bizim amacımız da Arapça öğrenmeyi ilgi çekici kılan, her yaştan ve ırktan öğrenciye açık, özgün ve profesyonel bir yer kurmaktı.
“Kuran, zamanın neresinde olursak olalım hayatımıza geçirebileceğimiz bir rehber.”
Bu tecrübelerinizden yola çıkarak, çocuklara Arapçayı ve Kur’an’ı sevdirmek için tavsiyeleriniz nelerdir?
Öncelikle çocukların, anne ve babalarının yani bizlerin Arapça ve Kuran’a karşı sevgisini görmeleri gerekiyor. Sabah erken saatte veya aksam onlar yatmadan, gerçekten severek ve isteyerek Kur’an okuduğumuzu görmeleri lazım. Kur’an’ı hayatımızda uyguladığımıza şahit olmaları gerekiyor. Kur’an’ın önemi hakkında konuştuğumuz kadar, eylemlerimizle de bu düşünceyi teyit etmemiz gerekiyor.
Bir anne olarak ben çocuklarıma Arapça’yı öğretmeye onlar daha çok küçükken başladım. Arapça flashcardlar (dil kartları) hazırladım. Resimlerin, nesnelerin Arapça isimlerinin çıktısını aldım ve henüz 6-7 aylıkken onlara öğretmeye başladım. Elhamdulillah hikâyeler okuyarak ve hazırladığım kartlara bakarak büyük oğlum 3,5 yaşındayken Arapça okumaya başladı. Küçük oğlum da geçen sene okumaya başladı. Çok pahalı malzemelere ihtiyacımız yok. Kâğıtları kesip üstüne Arap harflerini yazmak ve her gün pratik yapmak gibi basit şeyleri kullanabiliriz. Küçük çocuklar için her hafta bir harf yeterli olabilir. Ayrıca siz kendiniz Arapça konuşmuyor ama çocuğunuzun Arapça öğrenmesini istiyorsanız, sizin de dile karşı ilginizi göstermeniz gerekebilir. Çünkü çocuklar anne babalarını kopyalarlar.
Ben şahsen dil öğrenmeyi çok seviyorum daha önce de bahsettiğim gibi, İspanyolca ve Japoncayı çok seviyorum. Bu iki dili de üniversitede okurken öğrendim. Arada sırada bile olsa çocuklarım beni İspanyolca okurken, bir cümleyi Japonca yüksek sesle söylerken görüyorlar ve ne söylediğimi, ne yazdığımı, ne okuduğumu merak ediyorlar. Bana sürekli soru soruyorlar. Bence bu Arapça için de geçerli. Çocuklar bir dile karşı sizin tutkunuzu görürse, ilgilerini çekmek için o dilde kitaplar alırsanız, o dili konuşan arkadaşlarınızla tanışırsa ve Arapçayı sevdiğinizi gösterirseniz o zaman çocuklar da doğal olarak sizin ilginizden dolayı Arapça ile ilgilenmeye başlayacaklardır. Bunu, özellikle küçük yaştaki çocuklar için söylüyorum.
Daha büyük çocuklar için konuşmak gerekirse, (tabii yaşlarına da bağlı bir durum bu) dile karşı bir ilgileri olduğunu fark ederseniz onları teşvik edin. Online veya yüz yüze dil kurslarına yazdırabilirsiniz. Onlara dili sevdirecek, sadece dil bilgisine boğmayacak, profesyonelce Arapça öğreten hocalar bulmaya gayret edin. Bu konuda biraz araştırma yapın, iyi bir öğretmen bulun ve çocukları bu konuda teşvik edin. Büyük çocuklar için özellikle ilgileri yoksa sizin o dili sevdiğinizi ve öğrenmekten zevk aldığınızı göstermekten başka yapabileceğiniz fazla bir şey yok.
Kur’an konusunda ise, Peygamberimiz’in (sav) ve bütün peygamberlerin hayatı Kur’an’da geçiyor. Sahabelerden birisi Hz. Ayşe’ye Peygamberimiz’in ahlakını sorduğu zaman, “Onun ahlakı Kuran’dır.” diye cevap vermişti. Peygamberimiz (sav) Kur’an’ı günlük hayatında yaşıyordu. Siz de bunu yaparsanız çocuklarınız da Kur’an’ı sevmeye başlayacaktır. Ailece hep beraber oturacağınız bir zaman belirleyip Kur’an’dan kısa bir parça okuyup, anlamı üzerinde durarak bunu hayatınıza nasıl uygulayabileceğinizi konuşabilirsiniz. Kur’an bütün zamanlara hitap eden bir kitap, zamanın neresinde olursak olalım, hayatımıza geçirebileceğimiz bir rehber.
“Olumsuzluklar yerine olumluya odaklanmaya gayret ediyoruz.”
Evde eğitim, iş ve aile hayatını nasıl dengeliyorsunuz?
Bütün bir yıl için ajanda tutuyorum. Her gün için belirli programlar ayarlıyorum. Bütün önemli randevuları, doktor veya başka şeyleri bu ajandaya ekliyorum, Planladığımız sosyal aktiviteleri, eğitimle ilgili etkinlikleri, bütün iş günlerimi, çocukların kurslarını ajandaya not alıyorum. Bu hafta neler yapıyoruz, bu etkinliklere hazırlık için neler almamız lazım, hatta alışveriş listesi, yapacağım yemeklerin listesi hepsi aynı yerde.
A4 boyutunda, ihtiyacım olan her şeyi içine yazdığım bir ajandam var. Sabah erkenden, namazdan sonra ajandamda o gün içinde yapmam gereken işlere bakıyorum, zihnimde de günlük planımı canlandırıyorum. Acil durumlarda, o gün için değiştirmem gereken bir şey varsa hemen güncelleme yapıyorum. Elimden geldiği kadar basit tutmaya çalışıyorum, aynı gün içinde beşten fazla önemli iş planlamıyorum. Buna çocuklar için evde veya dışarıda planladığımız dersler, toplantı veya görüşmelerim, kendi ders verdiğim saatler, çocukların serbest öğrenme veya oyun zamanı, çocuklar yattıktan sonra okuyacağım kitap gibi şeyler de dâhil.
Çok düzenli olmasa da yapabildiğim kadar, öğrenme ve anlama kabiliyetimi de geliştirmek için aksamları yarım saat kitap okumaya gayret ediyorum. Düzenli olarak devam eden programları ajandaya işaretliyorum ama yılın bütününe sürekli bakmıyorum, gün gün değerlendiriyorum. Çoğu annenin yeterli olmadığını düşünerek düştüğü suçluluk duygusuna düşmemeye çalışıyorum. Gün sonunda elhamdülillah en azından “Şu işi yaptık.”, “Şunu bitirdik.”, “En azından bir hikâye okuduk.” “Dışarıya çıkıp arkadaşlarımızı gördük.” diye düşünüyorum. Elimizden geldiğince o gün yapamadığımız şeyler için hayıflanmamaya ve olumsuz şeylere odaklanmamaya çalışıyoruz.
Kısacası dengeyi korumak ve öğrenmeye devam etmek için olumsuzluklar yerine olumluya odaklanmaya gayret ediyoruz.
Bu kıymetli tecrübelerinizi bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ediyoruz Esra hanım. Anlattıklarınız birçok anne babaya ilham kaynağı olacaktır. Sohbetimizi tamamlarken sizi ve eşinizi gayretlerinizden dolayı tebrik ediyor; evinizde işinizde kolaylıklar diliyoruz. Allah’a emanet olun.
Ben teşekkür ederim. Tüm Kadın ve Aile okurlarına selam ve muhabbetlerimi sunuyorum. Biz karınca kararınca kendi yapabileceklerimizi yapma gayretindeyiz. Okurlarınız içinde çok daha gayretli anne babalar olduğuna inanıyorum. Siz de Allah’a emanet olun.
Bu hanım Efendi’nin mail adresi var mıdır? Arapça Online öğretim hususunda hangi sosyal ortam hesap adresini kullanıyor bilgi verebilir misiniz?
Değerli Okurumuz,
Yayın ilkelerimiz gereğince kişisel bilgileri paylaşmıyor; reklam ya da referans olarak algılanabilecek bilgilendirmeler yapmıyoruz. İlgi ve anlayışınız için çok teşekkür ederiz.
Tebrik ederim.En güzelini yapmış.Ben çocuklarımı büyütürken digital imkanlar bu derece yaygın değiildi.Ben de bu çağda olsam aynısını denerdim.Bütün İş anne-baba nın birikte ortak hedef için kollektif çalışmasına bağlı.Yüksek bilinç sahipli ebeveynlerin bunu gerçekleştireceği günler geldi.Özümüze dönüş evimizle ve eğitimle olması mümkün.