18 Nisan 2024 / 9 Şevval 1445

Kalbi Arıtmak

Allah (cellecelalüh) bedenin her uzvunu kendine mahsus muayyen bir iş için yaratmıştır. Bir uzvun hastalığı ise hangi iş için yaratılmış ise onu yapamamasındandır. Ya o işi hiç yapamaz veya zorla yapar. Mesela gözün görememesi gibi. Kalp; ilim, hikmet, marifetullah, muhabbetullah, Allah’a ibadet ve Allah’ı zikirden zevk almak, Allahu Teâlâ’yı bütün arzuların üzerine tercih etmek, bütün şehevi arzularına karşı Allah’tan yardım dilemek için yaratılmıştır. Nitekim Allahu Teâlâ, Zariyat suresi, 56. ayet-i kerimesinde şöyle buyurur; “Ben cinleri ve insanları ancak bana (ibadet ve itaatle) kulluk etsinler diye yarattım.”

Malumdur ki kulluk da ilim ile mümkündür. Yüce Allah, Peygamberleri vasıtasıyla, kendisine kulluğu ve o yolda karşılaşılması muhtemel şeyleri insana öğretmiştir. Allah’ın muradı kâmil insandır. Bu ayet-i kerimeyi bazı âlimler tefsir ederlerken, “kulluk etsinler” kelimesini “tanısınlar, bilsinler, marifetullaha ersinler” diye tefsir etmişlerdir. Tevbe suresi. 24. Ayet-i Kerime’de Yüce Allah bizi bu yolda engelleyecek şeyleri “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz, kazandığınız mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz bir ticaret ve hoşlandığınız evler, size Allah’tan, Resûlü’nden ve O’nun yolundaki cihaddan daha sevimli ise artık Allah’ın(azap) emri gelinceye kadar bekleyin. Allah, fâsıklar toplumunu doğru yola eriştirmez.” ifadeleriyle haber veriyor. İlimden uzak olmak, kulluğa uzak olmaktır. İlim olmasa amel de olmaz, amel olmaz ise marifet olmaz. Marifetullaha ulaşmayana da arif denilmez.
Hakikatte ilmin makamı ve merkezi kalptir. Kalp ne halde ise kazandıkları da onun üzerine bina olur. “İnsan vücudunda bir et parçası vardır ki o ıslah olduğunda cümle azası ıslah olur, o ifsat olduğunda cümle azası ifsat olur. O da kalptir.” buyuran Peygamberimiz (sas) bir diğer Hadis-i şeriflerinde ise “Kalpler, kendilerine ihsanda bulunana sevgi besleme üzerine yaratıldı.” buyurur. Tasavvuf ehli, “Mutlak ihsan sahibinin Allah (cc) olduğu muhakkaktır ve meyil sadece O’na olmalıdır” diye düşünürler.(Tabakatü’sSufiyye175. Ebu Said Harraz) Bu durum bize kalbin değişebileceğini, ifsada ve irşada müsait olduğunu gösterir. Rasûl-ü Ekrem Efendimiz “Ey Allah’ım kalbimi dinin üzere sabit kıl” duasını etmişler ve ashab-ı kiram (r.anhüm)’a öğretmişlerdir.
Kalp; insan azaları içerisinde müstesna bir yere sahiptir. Bursalı İbrahim Hakkı Hz.leri Hacetül Baliğa isimli eserinde; “Malum ola ki insanın kemâli kalpte olan hal iledir. Amel-i kalıb ile değildir. Gerçi amel-i salih kalbe kuvvet vermekten hâlî değildir. Zira amal-i şer’iyyeden ulum ve maarif-i İlâhiyye tevellüd eder. Nitekim Hadis-i şerifte gelir; kim bildikleriyle amel ederse Allah onu bilmediklerine varis kılar”… çünkü kemal-i marifet âmal-i salihaya mevkufdur.
“Kalb-i insan reisül âzâ olduğu gibi İsm-i Azam da reisül esmadır. Reis olana reis münasiptir.” demişlerdir.
Kalbi ifsat eden şeylerin uzaklaştırılması temizlik konusuna dâhil edilmiş, manevi kirlenmeye maddî kirlenmeden daha çok hassasiyet gösterilmiştir. Bunlar, günahlar, haramlar, mekruhlar, helallerin dahi fazlası olarak sıralanabilir. Allah’tan gafil eyleyen her şey kirlenmeye sebep sayılmış, temizliğe tabi tutulmuştur. Kalbin temizliği, niyetin temizliği ile mümkündür. Rasulullah “Ameller niyetlere göredir” (Buharî,1; müslim1907) buyurur. Niyeti Allah rızasına muhalif olanların yaptığı mescide gitmesi vahiy ile engellenmiş, Allah rızasını gözetenlerin mescitlerine gitmesi emredilmiştir. “(Resûlüm!) Onun içinde hiç namaz kılma! Daha ilk günden takvâ üzerine (Allah’ın emrine ve rızasına uygun) kurulan mescidin (Kuba mescidi) içinde namaz kılman daha uygundur. (O mescidin) içinde tertemiz olmayı arzu eden adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever.” (9/Tevbe S. ,108)
İbadetler ve emirlere itaat, temizlik vesilesidir. Ahzab suresi 33/33. ayette şöyle buyrulmuştur: (Çoğu zaman, vakarla) evlerinizde oturun. Dışarıya da evvelki cahiliye zamanı/İslâm öncesi kadınlarının çıkışı gibi süslenip kendinizi teşhir ederek çıkmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! (Peygamberin ev halkı!) Allah, sizden ancak kiri (günahı) gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.”
İnsan günah kirlerinden ancak tevbe ile temizlenir. Hacı Bektaş-ı Veli Hz.leri; “Âdem (as)’ın tevbesi şu dört şeyden kabul oldu: pişmanlık ve günahtan uzaklaşma, tevbe ve istiğfar, hayâ ve gözyaşı, salât-u selam” diyor. Sonra “Bir şişeye süçi(şarap) kosalar, ağzını berkitseler( sıkıca kapatsalar) bir deryaya atsalar, senelerce kalsa o şişe nice temiz ola? İçinde kin, öfke, haset, gıybet, cimrilik, ucup vs. var. Dışını ne kadar temizlesen olmaz.”
Kötü huylar da kalbi kirleten, ameli heba eden şeylerdir. “O (nefsi)ni (günahlardan)* tertemiz yapan, muhakkak kurtulup umduğuna ermiştir. Onu (günahlarla) örtüp gömen de elbette ziyana uğramıştır.”(Şems S. 9-10)
Şemseddin-i Sivâsî Hz.leri der ki “Sür çıkar ağyarı dilden, tâ tecelli ede Hakk
Padişah girmez saraya hane mamur olmadan.”
Temizlenmenin, arınmanın temelini veciz bir formülle günümüze taşımışlar; “Yasaklardan kaçacaksınız, emirleri yapacaksınız, ahlakınızı güzelleştireceksiniz”

Emine Yalçınkaya
(*Şirkten, ibadetsizlikten, kötü duygu ve fiillerden)