Dr. Edibe Taş ( İlahiyatçı ) –
Samimiyet: Kulluğun Kalbindeki Cevher
Samimiyet, müminin yüreğini nurlandıran, ibadetlerine ruh katan ve kulluğunu anlamlı kılan özel bir erdemdir. İhlas ile taçlanan samimiyet, dinin özü ve kulluğun en saf hâlidir. Hz. Peygamber’in “Din samimiyettir.” buyruğu, bu hakikati çarpıcı bir şekilde ifade eder.
Din; gösterişten uzak, içtenlikle Allah’a yönelmiş bir kalple anlam bulur. Samimiyet olmadan oruç bir kalkan, namaz bir koruyucu, sadaka ise bir bereket kaynağı hâline gelemez. Samimi bir yürekle yapılan ibadetler ise Allah’a bir yakınlık köprüsü ve insan ruhunu yücelten bir yolculuğa dönüşür.
Samimiyetin önemi, Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) “Ameller niyetlere göredir.” hadis-i şerifiyle de pek çok vurgulanmıştır. Allah, amellerin dış görünüşünden ziyade kalpten gelen niyete bakar. Gösterişten uzak, sadece Allah’ı razı etmeyi hedefleyen bir kul; ibadetlerini bir sanata dönüştürür. Bu sanat, Rabbimize olan bağlılığımızın ve sevgimizin en saf hâlidir. Samimiyetin bu düzeyi, kul ile Rabbi arasında çözülmez bir bağ oluşturur. Her dua, her zikir ve her ibadet, bu bağın bir halkasıdır. Ancak samimiyeti ihmal edenler, Kur’an-ı Kerim’de uyarılmıştır: “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar ve namazlarıyla gösteriş yaparlar!” (Maun, 107/4-6) ayeti, amelleri sadece gösteriş için yapanları eleştirir. Samimiyet, ihsan makamına ulaşmanın anahtarıdır. İhsan, “Allah’ı görmesek de O’nun bizi her an gördüğünü düşünerek kullukta bulunmamız” anlamına gelir. Kalplerimiz samimiyetle arınıp nurlandıkça Rabbimize olan yakınlığımız artar. Bu, manevi bir yükselişin kapılarını aralar ve insanın ruhen huzura kavuşmasını sağlar.
Samimiyet ve Kendini Tanıma
Kendine samimiyet, insanın hem güçlü yönlerini hem de kusurlarını dürüstçe kabul ederek kendisiyle barışmasıdır. Gölge yanlarla yüzleşmek, kişinin ruhsal bütünlüğe ulaşmasının ve gerçek huzuru bulmasının temel koşuludur. Jung’a göre, insan kendi gölge yanlarını fark edip onlarla yüzleşmeden gerçek bir olgunlaşma ve aydınlanma yaşayamaz. Modern psikoloji ise bu sürecin önemli bileşenleri olarak öz-farkındalık ve öz-şefkat kavramlarını öne çıkarır. Öz-şefkat teorisi, bireyin hatalarını kabul ederek kendisine nazik yaklaşmasını ve bu hatalar üzerinden öğrenip gelişmesini önerir. Örneğin mükemmeliyetçi bireyler, başarısızlıktan korktukları için kendilerini eleştirirken öz-şefkat geliştirdiklerinde kendilerine daha anlayışlı bir şekilde yaklaşabilir ve daha sağlıklı bir ruh hâline kavuşabilirler. Sufilerde ise kendine samimiyet, manevi bir olgunlaşma sürecinin vazgeçilmez parçasıdır. Nefs muhasebesi olarak bilinen bu yaklaşım, bireyin kusurlarını fark etmesini, bu kusurları düzeltmeye çalışmasını ve böylece Allah’a daha yakın bir kul olmasını teşvik eder. İslam’ın önerdiği bu içsel yolculuk, bireyin kendisiyle yüzleşerek manevi huzura ulaşmasını sağlar. Kendi hatalarını kabullenip bunları dönüştüren bir insan, yalnızca Allah’a olan yakınlığını artırmakla kalmaz; aynı zamanda çevresiyle daha sağlıklı ilişkiler kurarak toplumsal barışa katkıda bulunur.
Samimiyet: Aileden Topluma Uzanan Gönül Köprüsü
Samimiyet; insanın kalbini ısıtan, ilişkileri anlamlı ve kalıcı kılan gönül mirasıdır. Bu değer, hayatın ilk basamağı olan ailede filizlenir, ardından toplumda dallanır ve budaklanır. Aile, samimiyetin ilk öğrenildiği okuldur; sevgi, saygı ve şefkatle yoğrulan bir aile ortamı, bireylerin kendilerini güvende ve değerli hissetmelerine vesile olur. Eşler arasındaki anlayış ve sabır, ailenin manevi harcıdır. Anne ve babanın çocuğuna sevgisini göstermekle birlikte onun bireyselliğine saygı duyması, samimiyetin olgunlaşmış hâlidir. Aile içi sohbetler, birlikte yapılan paylaşımlar ve dualar, samimiyetin en derin ve saf yansımalarıdır. Bu samimi anlar, aile fertleri arasında kopmaz bağlar kurar, ailenin manevi atmosferini zenginleştirir.
Samimiyet yalnızca içten bir duygunun tezahürü değildir; nezaketle yoğrulmuş, saygı sınırlarıyla dengelenmiş bir yaşam duruşudur. Zarafet, samimiyeti değerli kılan en ince dokunuş; nazik bir söz, düşünceli bir davranış ya da içten bir tebessüm ise ilişkilerin ruhunu yücelten unsurlardır. Mesafe ise ilişkilerin saygı temelinde gelişmesi için gerekli olan narin bir dengedir. Fazla mesafe soğukluk oluştururken azı yıpranmaya neden olabilir. Samimiyetin, zarafet ve mesafe ile dengelendiğinde kalıcı huzurun anahtarı olduğu aşikârdır.
Ailede kök salan samimiyet, toplumda yardımlaşma ve dayanışma ile boy verir. Komşuya bir iftarlık götürmek, ihtiyaç sahibi birine içten bir tebessümle yardım eli uzatmak, samimiyetin saf örneklerindendir. Ancak bu eylemler, nezaket ve sınırlarla dengelendiğinde derin bir anlam kazanır ve süreklilik sağlar.Toplumda samimiyet, bireyler arasında güven köprülerinin kurulmasına vesile olur. Ramazan ayı, bu köprülerin en güçlü ve sağlam şekilde kurulduğu bir zaman dilimidir. Yardımlaşmanın ve kardeşliğin zirveye ulaştığı bu bereketli dönemde, paylaşılan bir lokma ekmek ya da edilen bir dua, gönüller arasında çözülmez bağlar oluşturur.
Ramazan: Samimiyet Ayı
Ramazan, tefekkür ve yenilenme mevsimidir. Bu mübarek ay, samimiyetimizi derinleştirmek, ruhumuzu arındırmak ve hayatımıza anlam katmak için eşsiz bir fırsattır. Kendimize samimiyet, hatalarımızı fark ederek değişime niyet etmekle başlar; Rabbimize samimiyet ise ibadetlerimizi bilinçle yaparak O’nun rızasını aramakla şekillenir. Ramazan, ailede huzur ve bereket atmosferini güçlendirir. İftar ve sahur sofraları, sadece yiyecek değil sevgi, şefkat ve anlayış paylaşımının da mekânıdır. Çocuklara bu sofralarda maneviyatı, paylaşmayı ve şükrü öğretmek, ramazanın eşsiz armağanıdır. Başkalarıyla ilişkilerde ramazan, yardımlaşma ve paylaşmanın doruğa ulaştığı bir aydır. Komşulara iftarlık götürmek, ihtiyaç sahiplerini hatırlamak ve onlara destek olmak, samimiyetin en güzel yansımalarıdır. Samimiyet, insanın kalbinde filizlenen, Rabbine olan yakınlığını ve çevresiyle kurduğu bağları derinleştiren yüce bir erdemdir. Ramazan, bu ilahi duyguyu canlandırmak, ruhumuzu arındırıp berraklaştırmak ve hayatımıza hakiki bir anlam kazandırmak için sunulan eşsiz bir rahmet kapısıdır.