Peygamber (sav) insanların en halimi, en cesuru, en adili ve en iffetli olanı idi. Onun eli cariyesi veya nikâhlısı veya mahremi dışında hiçbir kadının eline değmemiştir.¹
O, insanların en cömert ve eli açık olanıydı, yanında dinar ve dirhem olduğu halde geceyi geçirmezdi. Eğer elinde fazla bir mal olup da bunu verecek bir kimseyi de bulamazsa onu muhtaç olan kimseye vermedikçe o gece evine gelmezdi.
Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlerden ancak bir senelik nafakasını alır diğerlerini ise Allah yolunda harcardı. Kendisinden herhangi bir şey istendiği zaman muhakkak verir sonra bir şey bulamayınca senelik nafakasına gelip muhtaçları nefsine tercih eder ve onlardan infak ederdi. Hatta o, senesi dolmadan önce yeniden erzağa muhtaç olur ve bunun için borç alırdı. Sandaletlerini diker, elbisesini yamar ve aile halkına yardım ederdi. İnsanların en hayırlısı idi, öyle ki gözünü hiç kimsenin yüzüne dikip bakmazdı.
Herkesin davetine icabet ederdi. Bir yudum süt dahi olsa hediyeyi kabul eder ve buna karşılık verirdi. Ama o, sadaka malı yemezdi. Bir cariyenin veya miskin bir kimsenin davetine icabet etmekten geri durmazdı. Allah için kızar ama nefsi için kızmazdı.
O, Yahudiler arasında ashabından birisini² ölü olarak bulmuş, ama onları kuşatıp onlara saldırmamıştır. Onlara acı olan o hakkı tatbik etmekten başka bir şey yapmamıştır. Onun diyetini bizzat kendisi yüz deve olarak ailesine vermiştir. Oysa o anda sahabesi bir tek deveye dahi muhtaç bulunuyordu.³
Peygamber (sav) açlıktan dolayı karnının üzerine taş bağlamıştır. Önüne geleni yer, bulduğunu geri çevirmez ve velev ki ekmeksiz bir hurma bile bulsa yerdi. Bir et parçası da bulsa, buğday veya arpa ekmeği de olsa yerdi. Yine tatlı veya bal olduğunda onlardan da yerdi. Ekmeksiz süt bulduğu zaman onunla yetinir sadece sütü içerdi. Eğer karpuz veya yaş hurma bulursa yerdi.
O, yaslanarak ve masa üzerinde yemezdi. Arka arkaya üç gün buğday ekmeğinden doya doya yemiş değildi, bu hali ise Allah’a kavuşuncaya kadar devam etmişti. Onun bu durumu fakirliğinden veya cimriliğinden de değildi. O tevazu bakımından insanların en mütevazısı idi. Kibir olmaksızın insanların en suskunu idi. Uzatmaksızın insanların en beliğ konuşanıydı. Güler yüzlülükte ise insanların en güzeliydi.
Dünya işlerinden yana hiçbir şey onu korkutup ürkütmezdi. Sağ ve sol elinin serçe parmağına gümüş yüzük takardı.⁴
Bineğine bindiği zaman bineğinin arkasına hizmetçisini veya başka kimseleri alırdı. Medine’nin en uzak yerinde bile olsa hastaları ziyarete giderdi. O güzel kokuyu sever, fakirlerle de otururdu. Miskinlerle yemek yer, fazilet sahiplerine ikramda bulunurdu. Şeref sahipleriyle iyilikte yakınlık kurardı. Sılayı rahim yapar hiç kimseye cevap vermezdi. Kendisinden özür dileyenin özrünü kabul ederdi. Şaka yapardı ama hakikatten başkasını söylemezdi. Kahkahasız bir şekilde gülüp tebessüm ederdi. Mübah olan oyunları görünce bunları inkâr etmezdi. Öyle ki o zevcesi ile koşup yarışmıştı. Kendisine karşı sesler yükseldiği halde sabrederdi. Yiyecek ve içecekte hizmetçileri kendisinden ayırmazdı. Onun ömrünün tamamı ya Allah’a yapılmış bir amel veya nefsinin salahı için işlenmiş bir işten ibaret olarak geçerdi.
Ashabının bahçelerine gider, fakirliğinden dolayı hiçbir fakiri hakir görmezdi. Hiçbir krala krallığından dolayı itibar etmezdi. Fakiri de meliki de eşit bir şekilde Allah’ın dinine davet ederdi.
Allah Teâlâ, kendisinde faziletli bir sireti ve eksiksiz bir siyaseti bir araya getirmişti. Bununla birlikte o annesinden doğduğu gibi ümmi olup okuma ve yazma bilmezdi. Cehaletle kıvranan çöl bir mıntıkada, fakir bir şekilde, anasız ve babasız yetim bir koyun çobanı olarak büyümüştü. Bununla birlikte Allah Teâlâ ona en güzel ahlak çeşitlerini, övülen gidiş tarzı ve yollarını, gelmişin ve geleceğin haberlerini öğretti. Ona ahirette kurtuluş ve zafere vesile olan yolları öğrettiği gibi dünyada da gıpta edilip başarıya erdirecek ilmi ona öğretti. Yüce Allah her emrinde ona uyumayı ve davranışlarında onu rehber edinmeyi bizlere nasip edip bunda muvaffak kılsın!
*Güzel Ahlak, Nefsin Terbiyesi ve Ahlakın Güzelleştirilmesi adlı eserden derlenmiştir.
Kaynakça:
- Buhari, Ahkam 49, Şurut 1,Tefsir 2, Talak 20, Müslim, İmare 88; Tirmiz, Tefsir 60;İbni Mace, Cihad 43.
- Hafız el-Iraki bu sahabenin Abdullah b. Sehl el – Ensari olduğunu belirtir.
- Hafız el-Iraki rivayetin muttefakun aleyh olduğunu belirtir.
- Buhari, Libas 45,46;Müslim, Mesacid 222, Libas 55.
- Güzel Ahlak, Nefsin Terbiyesi ve Ahlakın Güzelleştirilmesi, sayfa 431-433,Server Yayınları.