6 Şubat 2025 / 7 Şaban 1446

Üçüncü Ebeveyne Dair İki Farklı Hikaye

Psik. Tuba Erdönmez Yıldırım – 

Belma’nın Bir Akşam Rutini

Babası dışarıdan eve geldiğinde annesi gülümseyerek kapıyı açmış ve gözlerinin içine bakarak “Hoş geldin.” demişti. Babası da aynı şekilde karşılık vermişti. Bu sahneyi defalarca izleyen, izlerken mutlu olan ve annesinin babasına gösterdiği hürmetli muameleyi olağan hayatın akışı içinde içselleştiren Belma kendinden başkalarına sevgiyle yaklaşmayı öğrenir.

Yemek saati yaklaşmış ama annesi henüz yemek hazırlayamamıştı. Bu durumu gören babası: “Olsun hanım, canını sıkma bir şeyler yaparız.” demişti. Bu olayı uzaktan takip eden Belma, annesinin sorumluluğunu yerine getirememekten kaynaklı telaşını ve mahcubiyetini görünce sorumluluk duygusunu fark ederek sorumluluğu aksatmanın düşürdüğü zor durumdan kendini korumayı öğrenir. Babasının anlayış ve hoşgörüsünü görünce eksikliğin üstüne gitmek yerine yapıcı olmayı, çözüm bularak yaklaşmayı ve hoş görmeyi öğrenir.

Yemek yerken sohbet ortamı oluşmuştu. Anne ve babası birbirlerinin gönlünü alıyor; hâlini hatırını, günlerinin nasıl geçtiğini soruyordu. Arada sohbete dahil olan Belma sık sık yaşadığı bu güzel anlardan, ebeveyninin birbirlerine olan davranış ve iletişim tarzından kendine pay çıkarır, mutlu olmayı ve mutlu etmeyi öğrenir.

 

Anne Baba ve Selma

İlkokul 1. sınıfa başlayan Selma, okul dönemi epey ilerlemiş olmasına rağmen ısrarla okula gitmek istemiyordu. Ailesi bir uzmana danıştığında küçük çocuğun annesini bırakmak istemediğini fark ettiler. Bunun altında yatan neden incelendiğinde babasının beklenmeyen zamanlarda aniden evden çıktığı ve annesini akşamları, hafta sonları çokça yalnız bıraktığı ve bu durumun evdeki iletişim dilinde “bırakma, terketme-terkedilme” olarak ifade edildiği; Selma’nın da annesinin tüm mahzunluklarına şahit olduğu görüldü.

Selma’nın okula neden gitmek istemediği aşikardı. Aslında okulla ilgili bir kaygısı ya da sıkıntısı yoktu. Ancak “annenin yalnız bırakılmaması gerektiği duygusu” çocuğa hakim olmuştu. Dolayısıyla kendisini annesine hayat arkadaşı olarak görmüş, babasının boş bıraktığı alanı doldurmak için adeta feda etmişti.

Aldığı uzman desteği ile annesinin kendini güçlendirdiğini ve bu durumla baş edebildiğini gören Selma üzerindeki o sorumluluğu bırakmış ve severek okuluna devam edebilmişti.

Bu örnekte babanın kendisinden kaynaklanan, sorunları konuşamama, yüzleşememe ve dolayısıyla ortamdan uzaklaşma davranışını anne kendisi ile ilgili bir durum olarak algılamış ve kendinin konuşulmaz, çekilmez biri olduğunu düşünüp kendine haksızlık etmişti. İyileşme sürecinde anne; bu durumun, eşinin baş etme yöntemi olduğunu fark edip kendisini suçlamaktan vazgeçince rahatlamış ve güçlenmişti. Evle ilgili aksaklıkları, eksikleri çocuklarının yanında konuşmamayı ilke edindi. Babanın bu çocuksu kaçışlarından dolayı mahzunluk ve yalnızlık hissetmedi. Evdeki iletişim dili normalleştikçe bizim akıllı ufaklık da okuluna iç rahatlığı ile devam edebildi.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Ebeveynin seçtiği savunma şekli yahut iletişim tarzı diğer ebeveyn tarafından baş edilebilir hâle gelmişse çocuk bu durumdan etkilenmeyecektir ama ebeveyninden birinde sürekli olarak bir mağduriyet, mahzunluk, çaresizlik, yalnızlık, moralsizlik gibi duygular hissederse ve duyarlı hassas bir çocuksa bu duygulara yönelik çeşitli savunma mekanizmaları geliştirir. Bu sürecin etkileri ise hiç beklenmedik ve ilgisiz gibi görünen konularda karşımıza çıkabilir.

Henüz Yorum Yok

Cevap Yaz

Tüm alanları doldurunuz