Zemzem suyu, Allah (cc)’ın dostu olan Hz. İbrahim’(as)’ın ailesine ettiği duanın işareti olarak verilen nimetlerin ilkidir. Peygamber Efendimiz (sas)’in Cibril (as) tarafından kalbinin yıkandığı sudur (1). Peygamber Efendimiz(sas)’in yeryüzündeki en iyi sudur buyurduğu, hastaların üzerine döktüğü ve içirdiği mucivezi sudur (2). Peygamber Efendimiz (sas): “Zemzem, içilmesindeki niyete göre hizmet verir. İyileşme niyetiyle içilirse Allah(cc) o kişiyi iyileştirir. Doymak için içilirse Allah (cc) o kişiyi doyurur. Susuzluğu gidermek için içilirse Allah (cc) o işinin susuzluğunu giderir.” (3) buyurmaktadır.
Zemzem suyunun Kur’an-ı Kerim’de ve hadis kaynaklarında geçen 40’a yakın ismi vardır. Zemzem, bolluk ve hazneli su anlamlarında Cibril (as)’ın zikrettiği bir isimdir. Doyurucu olması, iyilikler içeceği, aşırı sevgi, tadların tadı, hastalıkların şifası zemzem suyuna verilen diğer bazı isimlerinin manaları arasındadır3.
Kâbe’nin Mekke-i Mükerreme gibi ılıman iklimden ve hava hareketlerinden insanların sağlığının etkilenmeyeceği bir konumda olmasında, ne kadar hikmetler olduğunu bilimsel olarak da anlaşılmaktadır. Dünyanın her yerinde dini vecibeleri yerine getirmenin bu denli kolay olmayacağı muhakkaktır. Kızıl Deniz sahilinden yaklaşık 75 km kadar doğuda kalan Mekke-i Mükerreme şehrinin 50 km doğusunda denizden yüksekliği 2000 m’ye varan Taif şehri ve civarı bu yükseklik farkından dolayı sık yağışlara maruz kalmaktadır. Kızıl Denizden gün boyunca buharlaşan su rüzgârlar yoluyla doğuya taşınıp Taif’in dağlık bölgelerinin batı yamaçlarına çarpar ve yükselen nemli havanın soğumasıyla Mekke üzerinde yıl boyunca sık yağışlar görülür. Bu yağışlar esnasında ve sonrasındaki yüzeysel akışların sızıntı sularının yeraltı su haznelerine ulaşması yeraltı suyunu beslemesi sonucunda bölgenin yüzey altı jeolojik yapısı da göz önünde bulundurularak Zemzem suyunun da uzun vadede buralardan beslendiği ifade edilmektedir9. Arap yarımadasının doğusunda büyük kısmı çöllerle kaplı olan arazilerde yeraltı su kaynakları birer fosil su örneğidir, çünkü yağışlar vesilesiyle yeniden dolmaları söz konusu değildir. Ancak yağışlara bağlı olarak yenilenebilen bir tatlı su teşkil eden Zemzem suyu, kurak olan bu bölgedeki jeolojik tabakaların içindeki minerallerle karışıp onları çözen yeraltı sularından beslenerek diğer sulara nazaran ayrıcalık kazanmaktadır.
Zemzem kuyusu suyunu kurak bölgelerdeki vadilerde yeraltı sularının bulunmasına benzer olarak İbrahim Vadisi’in alüvyon, başkalaşmış ve çatlaklı tabakalarından alır. İbrahim Vadisi’ndeki yer altı suyu, Mescidi Haram’ın kuzeyinde bulunan Mualla’dan güneyinde alçak kısımda bulunan Mesfele’ye doğru yerçekimi tesiriyle akarken ortada bulunan Zemzem Kuyusu’na uğrayarak Zemzem suyunu meydana getirir.
Zemzem suyu bir değil birbirinden farklı kaynakların kuyuya sularını vermesi sonucunda ortaya çıkan bir karışımdır. Üç farklı kaynağın ilki ve en bol su vereni Hacer-i Esved taşının bulunduğu Kâbe’nin kuzeydoğu köşesi hizasından gelen sulardır ve çatlaklardan akarlar. İkincisi Ebu Kubeys dağı ve Safa tepesi hizasına uzanan çatlakların getirdiği sular ve üçüncüsü de Merve tepesi hizasından gelen çatlakların getirdiği sulardır. Yapılan bilimsel araştırmalarda Zemzem Kuyusuna gelen yeraltı suyu akışında tam bir düzenlilik olmadığı, çoğunluğu çok az çatlaklı veya iri taneli gözenekli ortamlardan geçtikten sonra suyun Zemzem Kuyusu’na ulaştığı tesbit edilmiştir. Böylelikle zemzem suyunun kalitesi ona yakın olan bütün kuyu sularının kalitesinden farklılık arz etmektedir.
Zemzem Kuyusu’na en bol akış Hacer-i Esved yönünden gelen çatlak vasıtası iledir. İbn Abbas’tan rivayet edildiğine göre Hacer-i Esved tarafından Zemzem Kuyusu’nu besleyen kaynak cennetin kaynaklarından birisidir. Vaktiyle su seviyesi azaldığında kuyuya düşüp ölen biri olmuş, kuyunun suyu boşaltılmaya çalışılırken İbn Abbas: “Hacer-i Esved tarafından gelen kaynağa bir kova indiriniz, çünkü o cennetin kaynaklarından birisidir” buyurmuştur. Üç değişik yönden zemzem kuyusuna gelen akışların Mescid-i Haram’da bulunan üç farklı ve kutsal sayılan yerden gelmesi bir raslantı değildir. Zemzem Kuyusu’nun konumu bu açıdan da özeldir.
Zemzem kuyusu dünyadaki klasik kuyu sularından şekil yönüyle de farklılık arz etmektedir. Diğer kuyu suları silindirik bir yapı gösterirken zemzem kuyusu yükseklikte çap değiştiren bir koni şekline sahiptir. Bu şekil farklılığı klasik yeraltı suyu hesaplama yöntemlerini Zemzem Kuyusu için geçersiz kılar. Özel geliştirilen hesaplama yöntemiyle yapılan hesaplamalar sonrasında Zemzem Kuyusu’na su veren tabakanın tüm derinliğinden birim genişliği boyunca bir günde verdiği suyun 784 m2, depolama katsayısının ise 0.2 olduğu bulunmuştur.
Zemzem suyunun kalitesinde bölgedeki yağışların seyrine paralel olarak bazı değişiklikler görülmektedir. Bölgede kuraklığın olması ve uzun süre devam etmesi halinde Zemzem Suyu taşıyan jeolojik kayaçlara besleme olmayacağından tuzluluğun artması; yağışların bol olduğu yıllar ve sonrasında tadının artması beklenir. Farklı dönemlerde vazifelerini ifa eden hacı ve umrecilerin zemzem suyundan aynı tadı almaması, yaşadıkları manevi tecrübe kadar bu bilimsel gerçeğe de dayanmaktadır. Zemzem suyunun kalitesi yıllara göre değişiklik göstersede kimyasal analizler sonucu diğer sulara kıyasla değişim göstermeyen bazı özellikleri şöyle sıralanmıştır4:
Saf ve renksizdir, kokusuzdur, kendine has bir tadı vardır, az tuzludur, içindeki tüm kimyasal iyon konsantrasyonlar DSÖ’nün öngördüğü sınırların altındadır, tüm mikroplardan aridir, tadının değişmesi için doğalın dışında bir sebep yoktur, bakteri içermez, sağlığa zararlı tüm unsurlardan aridir, bulanıklık içermez. Zemzem suyunun arıtılması işlemi kimyasal bileşimi değiştirilmeden sadece mor ötesi ışınlardan geçirilmesi suretiyle yapılır. Zemzem suyunun içeriğinde Kalsiyum, Magnezyum, Sodyum, Potasyum, Klor, Karbonat, Amonyum, Sülfat gibi iyonlar doğal olarak bulunur. Bunların bileşiminden oluşan toplam çözüntü maddesi yıllar içinde değişiklik arz edebilir. Farklı zamanlarda zemzem suyu içenlerin suyun tadını farklı algılaması manevi tecrübeleri yanısıra bilimsel gerçekten ileri gelmektedir. Zemzem suyunun kendine has bir karakteristiği, bir imzası vardır, kalitesindeki değişiklikler ise bir esastan küçük sapmalar şeklindedir. Zemzem suyuna en yakında bulunan kuyularda yapılan analizlerde ise bu sapmalar oldukça fazladır ve sistematik bir yapı arz etmemektedir. Bu araştırmalarda Zemzem kuyusunun yeri ve su kalitesinin diğerlerinden ayrıcalıklı olduğu sonucuna varılmıştır.
1954 yılında Zemzem kuyusuna pompa indirilmeden önce çekilen suların hepsi doğrudan kuyu haznesinden gelmekteydi. 2003 yılında yapılan bir araştırmada Zemzem kuyusunda bulunan iki santrifüj kuyusunun kapasitesi, ziyaretçilerin günlük su tüketim ihtiyacı ve kuyunun verimiyle ilişkili olarak incelenmiştir. Yalnızca bir pompayla dahi saatte 30 metre küp, saniyede 1.3 metre küp su çekmek mümkündür. Bir kişinin günlük ortalama içme suyu tüketim miktarı 2.5 litre yani saniyede 0.00030 litre olarak alınırsa Zemzem Kuyusu’ndan çekilen su bir saniyede 4.3 milyon insanın su ihtiyacını karşılayabilmektedir. Ayrıca 1980 yılında bu kuyudan bilimsel olarak saniyede 18.5 litre su çekilmesinin mümkün olduğu açıklanmıştır. Dolayısıyla Zemzem Kuyusu’nun suyu en kalabalık hac zamanlarında bile ziyadesiyle yetecek kapasiteye sahiptir. Zemzem suyunun değişik hadislerde zikredilen tükenmez ve azalmaz özelliğinin bir delili mesabesinde olan bu bilimsel tesbitler pek tabi bilimsel ölçüm, tesbit ve önlemlerin yersiz olduğu anlamını doğurmaz. Allah (cc) indinde geçerli olan ilimle isterse zemzem suyunu dahi tüketebilir. Yasin sures 82. Ayeti kerimede buyurulduğu gibi “Bir şeyi dilediği zaman onun emri o şeye ancak “ol” demektir. O da hemen oluverir”. Yine Kehf Suresi 109. Ayeti kerimesinde “De ki: Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave etsek(denizlere deniz katsak), Rabbimin sözleri tükenmeden önce denizler tükenirdi.”5