Psikolog. Şerife Zehra Yiğit –
Yaratılanı, Yaradan’dan ötürü sevmek gerektiğini ne güzel dile getirmiş Yunus Emre. Evet, sevginin kaynağı Allahu Teâlâ. Mademki O yarattı, yarattığını sevmeli. Mademki bize O emanet etti, emanete emek vermeli. Bizlere verilmiş en önemli emanetlerden biri hiç şüphesiz evlatlarımız. Gelin birlikte bir çocuğun, anne-babasından alabileceği en kıymetli hediye olan koşulsuz sevginin, çocuklarımızın hayat yolculuğundaki öneminden bahsedelim.
Öncelikle koşulsuz sevginin ne olmadığını açıklayarak başlayalım. Koşulsuz sevgi:
–Olumsuz davranışları göz ardı etmek,
-Disiplin uygulamamak,
-Davranışlarının sonucu olarak yaptırım uygulamamak
ya da
-Sınır koymamak, DEĞİLDİR.
Tüm bunları evlatlarımıza derin sevgi ve şefkatimizi hissettirerek yapabilmektir. Çocukların olumsuz davranışlarıyla baş edebilmenin anahtarıdır koşulsuz sevgi. Sevildiğini hisseden çocuğu eğitmek daha kolaydır çünkü bu çocuklar elinden geleni yapma gayreti gösterme eğilimindedir.
Her insanın içinde sevildiğini hissettikçe dolan sevgi depoları vardır. Zorluklarla karşılaştıkça depo boşalır ve yeniden doldurmak gerekir. Özellikle sınır koyma gibi zorlayıcı durumlarda bu depolar daha çabuk boşalır. O yüzden sınır koymadan önce sevgi deposunun yeteri kadar dolu olduğundan emin olunmalıdır. Çocukların sevgi depoları ne kadar çok doldurulursa karşılaşacakları zorluklarla da o denli kolay baş edebilirler. Unutulmamalıdır ki çocuklar, ebeveynin sevgisinin içten ve samimi olup olmadığını muhakkak hisseder.
Özellikle annelerin koşulsuz sevgisi, çocukların duygusal olarak dengeli ve sağlıklı kişiler olmasına katkı sunar. Bir annenin, evladını başarılarına ya da davranışlarına göre değil her hâliyle sevdiğini hissettirmesi, çocuğun kendine olan güvenini, sosyal ve duygusal becerilerini geliştirir. Koşullu sevgi ise çocuğun sürekli başkalarının beklentilerine göre davranmasına yol açarak ilerleyen yaşlarda özgüven eksikliği, kaygı bozuklukları, depresyon, güven sorunları yaşamasına sebep olur ve sağlıklı ilişkiler kurmasını zorlaştırabilir.
Koşulsuz sevginin önemine, Kur’an’da yer alan peygamber kıssalarında da rastlarız. Hz. Yakub’un, oğlu Hz. Yusuf’a olan sevgisi; Hz. Lokman’ın, oğluna nasihatlerinde sevgi dolu yaklaşımı ailede sevginin önemine dikkat çeker. Babasının Hz. Yusuf’a olan desteği ve sevgisi, ona olan güveni, Hz. Yusuf’un yaşadığı tüm zorluklara rağmen güçlü bir birey olarak yetişmesine katkı sağlamıştır. Ayrıca Hz. Yakub’un, oğullarının yaptığı hatadan dolayı onları cezalandırma, yok sayma veya evlatlıktan reddetme gibi seçenekler varken, yalnızca dua edip Allah’a sığınarak sabırla onları sevmeye devam etmesi, bizlere ders niteliğindedir. Bu kucaklayıcı tavır oğullarının, yıllar sonra da olsa hatalarını anlayarak tövbe etmeleriyle sonuçlanmıştır. Bu örnekler, ailede koşulsuz sevginin bireylerin ruhsal gelişimindeki önemini gösterir.
Aile, çocuğun dünyaya açılan ilk kapısıdır. Çocuğun ailesine güçlü bir aidiyet hissetmesi, dış dünyadaki olumsuz rol modellerden kolayca etkilenmemesine ve benliğini sağlam temeller üzerine inşa etmesine yardımcı olur. Duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebildiği bir aile ortamında kişi, potansiyelini daha kolay keşfederek kendini düzgün ifade edebilir.
Peki koşulsuz sevgi çocuklarımızın ileride çok iyi yetişkinler olmasının garantisi midir? Elbette hayır. Bazen çoğu şeyi doğru yaptığımız hâlde sonuç istediğimiz gibi olmayabilir. Peygamberler seçilmiş kişiler olmalarına rağmen evlatlarıyla sınanmışlardır. Bu da imtihanın bir parçası olsa gerek. Cennet kokusu üzerlerinde olan Hz. Adem ve Hz. Havva, oğulları Kabil’in kardeş katili olmasından sorumlu tutulabilir mi? Hz. Nuh oğluna sevgisinde yetersiz miydi? Tüm çabalarına rağmen asi olmayı seçen evladına “oğulcuğum” diyerek şefkatle yol göstermeye devam etti. Evladının kurtuluşunu arzulayan bu babaya Allahu Teâlâ’nın cevabı ise oldukça derin bir ders içerir. “Bilgin olmayan şeyi benden isteme. Doğrusu ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim.” [1]
Tüm bunları okudukça üzerimize düşen, çocuklarımızı sevme ve emek verme görevlerini yerine getirdikten sonra yaşanacakları, sabır ve tevekkülle karşılamak gerektiği dersi çıkarıyorum ben. Anne ve baba duasının ne kadar değerli ve etkili olduğunu da hatırlatmak istiyorum. “Sev, emek ver, sabret, dua et!” sloganımız olsun.
Bilgimiz olmayan şeyleri sorgulamamak ve cahillerden olmamak duasıyla…
[1] Hud Suresi, 46. Ayet