Muhlise Umay –
…
Yollar uzun, dikenli, taşlı olsa da
Bastığın yer üzüntülerle dolsa da
Sel, çığ, ateş önünde her ne olsa da
İzci gülerek yürür…
Haydi, haydi, haydi izci
Şarkı söyle neşelen!
Bu sözler bir izci marşına ait. Nasıl bir felsefe, nasıl bir dünya görüşü sizi bu kadar pozitif kalmaya, zorluklar karşısında yılmayıp yiğit olmaya sevk eder ve hazırlar? Hangi yolda, kimlerin ayak izini takip ediyor ve arkanda nasıl bir iz bırakıyorsun ki yüzün gülüyor? Her durumda neşe duyabilmek sağlam, yenilmez bir dayanağın varlığına işaret değil midir?
İzciliğin felsefesi doğru anlaşılırsa bahsi geçen marşın sözlerindeki derinliği hissetmek de kolaylaşacaktır. Allah’a, kendine ve başkalarına karşı vazifelerinin olduğu bilincinde olmak izciliğin temel prensiplerindendir.
İzci andı[1] ve türesi[2] izcilerden sahip olması beklenen temel değerleri ve izci olarak yapılanların ruhunu ifade eder. Buna göre izciye bedence sağlam, fikirce uyanık olmak, hizmet sevgisi, yardımseverlik, dürüstlük, doğruluk, sadakat, kardeşlik, nezaket, sevgi, saygı, merhamet, cesaret, tutumluluk, güvenilir ve onurlu olmak gibi pek çok değer yakışır. İzciler ant/yemin içtikleri andan itibaren bu değerleri günlük yaşamlarında uygulamaya çalışarak zamanla bir hayat tarzı kazanırlar.
Bu sebeple izcilik bir yaşam biçimidir ve aktif bir eğitim için vardır. Doğa ile uyumlu yaşamanın öğretildiği izcilikte amaç, bütünsel bir yaklaşımla çocuk ve gençlerin bedensel, ruhsal, duygusal, sosyal ve bilişsel yönden gelişimlerini, karakter oluşumlarını desteklemektir.
[1] İzcilik teşkilatına giren herkes; “Tanrıya ve vatanıma karşı vazifelerimi yerine getireceğime, izcilik türesine uyacağıma, başkalarına her zaman yardımda bulunacağıma, kendimi bedence sağlam, fikirce uyanık ve ahlâkça dürüst tutmak için elimden geleni yapacağıma şerefim üzerine ant içerim.” şeklinde ifade edilen ‘izci andı’nı içerek faaliyetlere başlamaktadır.
[2] İzci andında geçen ve her izcinin uymakla yükümlü olduğu izcilik türeleri (ilke) şunlardır: “İzci, sözünün eridir, şeref ve haysiyetini her şeyin üstünde tutar. Yurduna, milletine, ailesine ve izci liderlerine sadıktır. Başkalarına yardımcı ve yararlı olur. Herkesin arkadaşı ve bütün izcilerin kardeşidir. Herkese karşı naziktir. Bitki ve hayvanları sever ve korur. Büyüklerinin sözünü dinler, küçüklerini sever ve korur. Her türlü şartlar altında neşeli ve güler yüzlüdür. İzci, cesurdur ve tutumludur. Fikir, söz ve hareketlerinde açık ve dürüsttür.” < tif.org.tr >
Çocuk ve gençler izciliğe heyecan verici, macera içeren faaliyetler yapmak, yeni şeyler deneyimlemek için katılırlar. Onlardaki ruhu ve bu beklentiyi anlayan izciliğin faaliyetleriyle kendilerini bir kayaya tırmanırken, bir nehirde rafting ya da botta yarış yaparken, Kanada’dan bir izci ile telsizle konuşurken bulmaları çok normaldir. Bir çocuk izci olursa izciliğin ona sağlayabileceği katkılar şöyle özetlenebilir:
- Kendini tanımayı, kendini tanımlayan bir resim geliştirmeyi destekler
- Özgüven ve öz disiplin kazandırır
- Liderlik, organizasyon ve takım çalışması becerilerini geliştirir
- Değerlerini belirginleştirir ve yeni değerler edinir
- Sosyal becerilerini güçlendirir
- Sorumluluk ve kendine yeterlilik duygularını artırır
- Öğrenmeyi, üretkenliği deneyimler ve fiziksel aktivitelere katılım imkanı bulur
- Doğayı keşfeder ve anlama imkanı bulur
- Zaman ve Stres yönetimi becerisi edinir
- Çevresel şartlara uyum sağlamayı, gerekirse bu şartları uygun hâle getirmeyi öğretir
- Vatan ve millet sevgisini, topluma hizmet bilincini canlı tutar
- Aktif bir dünya vatandaşı olarak hazır olmayı öğrenir
İzcilikte takımlar halinde çalışmak, yani oba sistemi esastır. Çocuğun yetişkin bir liderin rehberliğinde yaşıtı olan, aynı ilgi ya da fiziksel özelliklere sahip arkadaşlarıyla bir araya gelmesi hem daha eğlenceli hem de kendini ve sınırlarını tanıması açısından faydalıdır. Yapı içinde, izciler çeşitli sorumluluklar üstlenirler; obabaşı olarak liderlik yapmak, obabaşı yardımcısı ya da sekreter olmak, odun toplamak, su taşımak, nöbet tutmak gibi işleri elinden geldiğince iyi bir şekilde yerine getirmeye çalışırlar. İzciler bu küçük, demokratik toplulukta sorumlulukları ve problemleri paylaşarak, kaynakları ve becerileri birleştirerek, aktiviteleri başarmak için beraber çalışmanın zevkine vararak bir vücut gibi birlikte hareket etmeyi, uyum sağlamayı öğrenirler. Aynı şeyleri tekraren uygulama ve birbirlerini ikaz etme yoluyla alışkanlıklarını doğru olanlarla değiştirip hep beraber iyi ve güzel olanı yapmaya başlarlar.
Obalar arası tatlı bir rekabet de vardır. İzciliğin ruhuna uygun davranabilmek, iyi insan olmak ve toplumun iyiliği için hizmet edebilmek adına yapılan bir rekabet.
Örneğin bir oba bütün üyeleri yemek masasına gelmeden yemeğe başlamaz. Bu durumda zamanlama ile ilgili eksi puan almak istemeyen takım, gecikmenin sebepleriyle ilgili çözüm üretmeye çalışır. Ya da bir oyunda kural ihlali yapan bir takım üyesinin, bunu kimse görmese dahi itiraf ederek oyundan çıkmasıyla gösterdiği dürüstlük, oyunu kazanmaktan çok daha önemlidir. Lideri tarafından ekstra puanla ödüllendirilebilir bir davranıştır.
Küresel bir eğitim hareketi olarak izcilik çocukları, derece derece sorumluluk alma fırsatları ile küçük ve kolay görevlerden, geniş çaplı zor görevleri yüklenebileceği projelere hazırlar. İzciler; üye olduğu kulübü aracılığıyla hafta sonu kamplarına, başka illerdeki kulüplerin katılımıyla da bölgesel, ulusal ve hatta uluslararası kamplara katılarak yeni insanlar, yeni yerler tanırlar. İçinde yaşadıkları toplum hakkında bilgileri arttıkça vatandaş olarak sorumluluklarını fark ederler. Ayrıca ülkesini temsil etme olanağı bulur, başka kültürleri tanır, dünya izcilerinin kardeşliğini hissederek farklılıklara saygı duyma değeri kuvvetlenir.
İzcilik çocuk ve gençlerin çevre dostu davranışlarını etkileyebilecek motivasyon ve felsefeye sahiptir. Her mevsim yapılabilen açık hava faaliyetleri, yürüyüşler, geziler ve kamplarla izcilerin doğayla güçlü bağlar kurması sağlanır. Bu bağ ile izciler doğaya değer vermeye başlar, onunla iş birliği içinde olmaya özen gösterirler. Balta ve bıçak kullanırken asla yeşile dokunmaz, kamp alanının sınırlarını yeşil dallarla süslemezler. Barınak yaparken kesik ve yıkılmış ağaç dallarından yararlanırlar. Ateş yakarken, söndürürken kendilerinin ve doğanın güvenliği için alması gereken tedbirleri bilirler. Kınnap denilen doğal malzemeden yapılmış ip kullanırlar. Gece yürüyüşlerinde doğa sakinlerini rahatsız etmemek için fener yakmazlar. Kamp sonrası alanda bulunduklarına dair iz bırakmama ilkesine sadıktırlar.
Doğadayken izcilerin düşünme ve üretme becerileri gelişir. Çevresinden bulduğu malzeme ve iplerle öğrendiği düğümleri kullanarak kaşıklık, askı, ayakkabılık gibi kamp yaşamını kolaylaştıracak tesisler yaparlar. Doğanın zorlayan yanı ile baş ederken yardımlaşırlar, risk alma cesaretleri artar, problem çözme konusunda tecrübe kazanırlar. Doğadayken insan benliğini aşan süreçlerin işlediğini fark eder, gördükleri ve öğrendikleri şeyler karşısında hayranlık duygusu yaşarlar. Keşfettikçe öğrenmekten daha çok zevk almaya başlarlar.
Yeni deneyimler elde etmek, heyecan duymak, gerginlik ve bocalamaların üstesinden gelmek için oyun, izcilerin vazgeçilmez eğlencesidir. İzci oyunla soluk soluğa kalır, koşar, atlar, zıplar. Aynı zamanda hayatın kurallarını, iş birliğini, kendini karşılaştırma yaparak ölçmeyi, rekabet ederek başarıyı nasıl işleyeceğini ve yenilgiye katlanmayı öğrenir. Bütün hava koşullarında engebeli arazide, ağaç ve kayaların arasında vakit geçirmek, oyun oynamak izcinin dayanıklılık, denge ve çeviklik becerilerini artırır.
Faaliyetler esnasında özellikle kamp ateşlerinde söylenen izci marşları, şarkıları ve alkışlar da duyguları canlandırmak ve motive etmek adına izcilikte önemli bir yer tutar. Kamp ateşlerinde lider tarafından verilen konu ile ilgili izciler fikir üretir, bir skeç hazırlar ve ortak kararla rol paylaşımı yaparak takımca sahneye çıkarlar. Ateşin loş ışığı ile, arkadaşlarından güç alarak çekingen çocuklar dahi rolünü rahatlıkla sergileme cesareti bulur. Topluluk önünde şarkı söylemek, espri veya doğaçlama yapmak, izcinin zamanla kendini ifade etme konusunda özgüvenini artırır.
Malazgirt, İstiklal Savaşı, Çanakkale 57. Alay ve Allahuekber Dağı başta olmak üzere bütün şehitlerimizi anma amaçlı düzenlenen milli bilinç kamplarıyla izciler, her birinde ayrı destan yazan dedelerini saygı ve rahmetle anarlar. Kamp süresince izcilere ecdadı neler yaşamış olabilir, nasıl bir inanç ve azimle fedakarlıklar yapmışlardır sezdirilmeye çalışılır. Örneğin Çanakkale 57. Alay Yürüyüşü Milli Bilinç Kampında, tek sıra halinde binlerce izci sabah erkenden atılan top sesleriyle uyandırılır. Dedelerinin son lokmalarını temsilen ellerine verilen kızarmış pişiler ve saçlarına sürülen kına ile heyecan içinde yola çıkarlar. Kahraman ecdatlarının izinde, onların yürüdükleri kilometrelerce yolu adımlayıp kamp alanına dönerler.
Döndüklerinde hiçbiri aynı izci değildir; göğüsleri şerefle kabarmış, vefa ve minnet duygularıyla dolmuşlardır.
Böyle günlerin tekrar yaşanmaması için, özgürlük ve bağımsızlığımızı korumak, vatanımızın ve milletimizin iyiliği, ülkemizin kalkınması adına çok çalışması ve kendini geliştirmesi gerektiğini, iyi hâlde de kötü hâlde de parolası[1] olan “daima hazır” olmanın ne demek olduğunu anlamışlardır. Yollar uzun, dikenli, taşlı olsa da bastığın yer üzüntülerle dolsa da sel, çığ, ateş önünde her ne olsa da izci neden gülerek yürür bir kez daha kavramışlardır.
[1] İzciye yapması gerekeni, hedefini hatırlatan, izci basamaklarına yani yaş gruplarına göre belirlenmiş “Yavrukurt çok çalışır”, “İzci daima hazırdır”, “Ergin izci topluma hizmet eder” şeklinde parolalar vardır. İzciliğin sloganı ise “Her gün en az bir iyilik” olarak ifade edilmektedir. < tif.org.tr >
Sözün özü izcilik, bir toplumun ihtiyaç duyduğu genç, enerjik ve yetenekli, iyi eğitim almış insan gücünü topluma kazandırır. Sınırlı ifadelerle anlatmaya çalıştığımız izciliğin çocuğun çok yönlü gelişimine katkılarını göz önüne alınca onları, öğrenme ortamı ile aktivitelerin etkili ve cazip olduğu izcilikle tanıştırmanın vakti hâlâ gelmedi mi sizce de?