Zeynep Yaren Çelikbilek (İlahiyatçı) –
Zarafet sadece muhataplarımıza karşı takınılan bir tavır mıdır?
Bu sorunun cevabını bulmak için bir başka soru: Bize sunulan en değerli şey nedir?
Farklı bakış açıları ile farklı cevaplar gelecektir elbet. Bizim bu soruya cevabımızsa “yaşam hakkımız” olacaktır.
Şöyle düşünelim: Eğer bu hayat yolculuğuna başlamamış olsaydık, değer verdiğimiz diğer şeylerin bir anlamı olur muydu?
Hazır düşüncelere dalmışken bir soru daha: Yaşam hakkımızı heba etmemek ve tam anlamıyla değerlendirebilmek için ne yapmalıyız?
Yaratıcı tarafından bize ikram edilen yaşama hakkından gereği gibi istifade edebilmek için kendimizin farkında olmamız oldukça önemli. Aksi takdirde en kıymetli varlığımız elimizden kayıp giderken sadece seyirci olmak durumunda kalırız.
Tam bu noktada ilk satırdaki sorumuzun cevabını bulmuş olabilir miyiz? Zarafet sadece muhataplarımıza karşı takındığımız bir tavır olmamalı. Aksine kendimize karşı takındığımız tavırlar zarifliğimizin başlangıç noktası kabul edilebilir. Çünkü en değerli varlığımızdan esirgediğimiz zarif tavrı başkaları için ne kadar samimiyetle sunabiliriz ki?
Buraya kadar hemfikirsek kendimizin farkına varacağımız ve dolayısıyla kendimize zarafetle davranma imkanı bulacağımız sıradan bir günün hikâyesini yazabiliriz.
İşte yeni bir gün doğuyor. Uyandığımızda öncelikle bize biz olma imkanı veren yaratıcımıza minnet duyarak eşsiz bir tasarıma sahip olduğumuzu hissediyoruz.
Güne başlarken suya dokunuyoruz. -Tabi sevgili hanımlar gün içinde çokça dokunacağız suya sabuna. Ancak şimdi sadece kendimiz için dokunuyoruz.- Elimizi yüzümüzü suyla buluştururken ya da duş alırken kendimiz için güzel dilekler diliyoruz, dua ediyoruz.
Ağız ve diş temizliği sabah akşam rutinlerimizden. Ferah bir ağızla güne başlamak bizim için koruyucu bir sağlık reçetesi. İbadetlerin bile değerini artıran bu temizlik bize kendimizi daha iyi hissettiriyor.
Sonra aynaya bakıp gülümsüyoruz, en güzel gülüşümüzü keşfetmek için. Unutmayalım ki kendimize gülümsemeyi ihmal ettiğimizde o çok sevdiğimiz aile bireylerimizi, dostlarımızı da mutlu edemeyiz. Ne kadar acelemiz olursa olsun bu gülümsemeyi esirgemiyoruz biricik kendimizden.
Gün içinde enerjimizin düştüğü anlar olacaktır tabi ki. İşte o zaman da bir an durarak bu sahneyi tekrar yaşayabiliriz.
Elimiz, yüzümüz derken şimdi saçlarımızı fark ediyoruz. Saçlarımızla ilgilenirken adeta başımızı okşuyor, kendimize şefkat gösteriyoruz. Saçlarımıza bakım yaparken sunduğumuz ikram aslında kendimize gösterdiğimiz bir zarafet, yaratıcımızın ikramına bir değer verme ifadesi.
Kıyafetlerimizi seçerken temiz ve uyumlu olmasına ve bedenimizi rahat ettirmesine, kendimizi iyi hissettirmesine özen gösteriyoruz. Yaratıcımızın bize sunduğu bu güzelliklerden hakkıyla faydalanmamızdan hoşnut olduğunu düşünüp şükran duyguları eşliğinde mutlu oluyoruz.
Evimizde bulunduğumuz zamanlarda güzel koku kullanmayı âdet hâline getiriyoruz. Güzel bir kokunun hayat kalitemize sunduğu sayısız katkıdan istifade ediyoruz.
Vücut temizliği, tırnak bakımı gibi öz bakımımızı düzenli yapmamız da yine kendimize gösterdiğimiz zarafetin bir göstergesi kabul edilebilir.
Zarafetin fiziksel görünümünü bu şekilde tamamlıyoruz. Bu şekilde kendimize değerli olduğumuz mesajını veriyor, kendimizle barışık bir günü tamamlıyoruz.
Burada dikkat çekmek istediğimiz bir husus var: Kendimizle bu şekilde ilgilenirken, kendimize karşı zarif davranırken, başkalarının beğenisini, ne diyeceğini değil kendi değerimizi ön plana çıkarıyoruz. Arada çok ince bir çizgi olduğu için bazen bu iki durum birbirine karışabiliyor. Belki her ikisi de benzer davranışlar sergilememize sebep olabiliyor. Ancak kendi değerimizi ve yaratıcımızla kurduğumuz minnet ilişkisini görmezden gelerek ortaya koyduğumuz davranış –aynı gibi gözükse de- bizim için mutluluk kaynağı değil aksine bizi yoran, yıpratan bir yük olacaktır.
Mesela biz başkalarının belirlediği güzellik ölçülerini baz alarak hareket edersek kendimizi eksik, geride, bir şeyleri değiştirmesi gereken bir durumda hissederiz. Oysa sahip olduğumuz tasarımın bizim doğal güzelliğimiz olduğuna inandığımızda bu konuda kendimize güvenimiz tam olur. Mesela yaş almanın olumsuz bir şey olduğuna dair söylentilere kapılırsak hayatın gerçeği ile mücadele etmeye başlar, yaşlandıkça mutsuz oluruz. Oysa yaş almanın doğal bir süreç olduğunu kabul ettiğimizde bu süreci mutlu ve sağlıklı olarak yürütmeyi başarırız. Bu da kendimize gösterdiğimiz zarafetin en şık hâli olarak kabul edilebilir.
Elbette sadece bunlarla sınırlı tutamayız zarafeti. Gün içinde birçok durumla karşı karşıya kalıyoruz. Başarı, başarısızlık, sevinç, hüzün… Bu durumlarda başkalarına ne diyeceğimizi az çok öğrenmişizdir. Ancak kendimize ne demeliyiz?
Kendimize karşı zarif davranabilmek için samimi ve dürüst olmak en çok ihtiyacımız olan şeydir. Bunu da ancak bir insan olduğumuzu, eksiklerimiz, hatalarımız olduğunu kabul ederek, kendimizi olduğumuzun üstünde gösterme gayretinden uzak kalarak başarabiliriz.
Şimdi bir bardak çay demleyelim kendimize ikram etmek için. Minnet ve şükran duygularıyla çayımızı yudumlarken bugün var oluşumuzu kutlayalım, kendimize karşı zarif duruş ve duygularımızla.
Biz kendimize karşı zarif oldukça kendimizin farkına varır, kendimizin farkına vardıkça mutluluk katsayımızı artırırız. Madem ki var olacak kadar değerliyiz, bu değeri kendimize hissettirelim.
Şunu da hatırlatmakta fayda var: Kendi değerini bilen acziyetini de bilir. Kendi değerini bilen kimse diğer insanların da değerini bilir.