Küçük bir köy haline gelen dünyamızda sosyalleşme dijital ortamlarda yaşanmakta. Karşı komşusunun adını bilmeyenler mesafe gözetmeksizin bir iletişim içinde. Etkileşimi olmayan sosyallik ne kadar kalıcı ve tatmin edici diye sorgulamak bir yana kişiler gittikçe bireyselleşmekte ve toplumdan uzaklaşmakta.
Modern dünyanın getirdiği bu yalnızlaşmanın ötesinde kendisiyle kalmak istemeyenler de günümüzde azımsanmayacak kadar çok. Sanal mecraların bu denli kullanılmasında kendinden uzaklaşma duygusunun etkili olduğu gözlenmekte.
Tek başına bir şeyle meşgul olmaktan hoşlanmadığını ileri sürenler mutluluğu dışarıyla temasta aramaktalar. Yalnız yürüyüşe çıkamazlar, alışveriş yapamazlar, yemek yiyemezler. Hatta denizi seyredemez, yaprağın hışırtısını duyamaz, rüzgârdan bile kaçarlar biraz abartırsak. Hep birilerini isterler etraflarında! Televizyon da bir kurtarıcıdır kimsenin olmadığı vakitlerde. Seyredilmezse bile bir hüviyeti vardır aile arasında. Evin başköşesinden ses verir, ruh verir dört duvar arasında sıkışmış insana. Yalnızlık duygusuyla baş etmeyi bilemeyenler evde hep bir can hep bir nefes isterler. Hâlbuki yalnızlık insandan soyutlanmak ya da insansız kalmak değildir. Kalabalıktan uzak durarak bir başına kalındığında hüzün duygusu içinde hapsedilmiş depresif bir hal değildir. Yalnızlık, yüklerinden sıyrılıp hafifleyerek yalın kalabilmek, iç huzurunu yakalayabilecek ortamı ve duyguyu oluşturabilmektir. Kişiyi ilahi olana yüceltecek manevi bir terbiye metodudur.
Mesele halk içindeyken de aslında yalnız olduğunun idrakiyle, Allah’ın kendisini görür ve bilir olmasıyla yetinerek başka hiçbir kimseye ihtiyaç hissetmemektir. Bu dereceyi yakalayabilmek zor bir süreçtir elbette. İnsanın olgunlaşma serüveni bu minvalde seyrediyorsa yapılması gereken dıştan içe doğru genişlemek, gönlü açmaktır. Tefekkür ve ilim en güzel yoldaştır. Gözyaşı ve kalp rikkatliği olmadan, zikir ve ibadet olmadan bir başına kalmak olarak düşünülürse insanın yükünü artırmaktan başka işe yaramaz. Amaç yalnızlık duygusunu baş edilebilir bir durumdan çıkartıp tat alınan boyuta geçirmektir. Netice olarak bu durum bireye kendilik bilinci verir, yüzleşme becerisini geliştirir.
Kişinin toplumsal rollerinden soyutlanması değil bilakis bütün rollerinin farkında olarak zihinsel, ruhsal ve duygusal olarak hiradan başlayan bir ilahi yolculuk olduğunun idrakinde olabilmektir, yalnızlık. Dolayısıyla hem mağarada kalmak hem de mağaradan çıkmaktır.