22 Ocak 2025 / 22 Recep 1446

Minik Adımlarla Duygu Dünyası

Hanife Teker – Eğitimci  ve Orman Lideri –

Çocuk yetiştirmek oldukça kompleks bir çalışmadır. Başlangıçta anne sağlığı, bebek sağlığı, çocuğun fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçları derken bir annenin öğrenmesi ve özen göstermesi gereken durumlar listesi uzayıp gider. Üstelik her yeni kuşağın; yeni sosyolojik sahneler, yeni hastalıklar, riskler ve yeni mücadelelerle karşılaşıyor olması da bu durumu karmaşık bir hâle getirmektedir.

Çocuk yetiştirirken karşılaşacağımız durumlardan biri, hayatı boyunca her anında yanında olamayacağımız çocuğumuzun, karşılaşacağı senaryolara hazır olmasını sağlamak için birtakım beceriler geliştirmesine destek olmaktır. Motor becerileri gelişsin diyerek başlayan etkinlikler, kasları yeterli miktarda kuvvetlensin amacıyla gönderilen farklı spor kursları, sosyal gelişimini desteklemek adına gidilen sanat atölyeleri vs.. Bunları destekleyen çok önemli bir başlık da duygu gelişimidir.

Duygularımızı henüz anne karnındayken deneyimlemeye başladığımızı biliyoruz. Fakat her birimizin kendi duygusunu fark etmesi, çözümlemesi ve karşı tarafa doğru bir şekilde ifade etmesi farklı evrelerde gerçekleşmiştir muhtemelen. İnsan, hissettiği şeyin korku mu kaygı mı veya yalnızca geçip gidecek bir stres mi olduğunu algıladığında atacağı adıma daha doğru karar verir ve daha dingin bir hayat yaşama yoluna girebilir. Fakat o evreye gelene kadar yaşanılan karmaşa her birey için kolay değildir. Bu bağlamda çocuğun hayatına baktığımızda, sağlıklı bir birey olması, öncelikle kendini anlaması, empati kurması ve başkalarının da duygularını anlamaya çalışması aşamalarından geçer.  Ancak bu noktada kendini birtakım manipülasyonlardan da koruyabilmesi için bebeklikten itibaren birtakım duyguları doğru deneyimlemesinin öncelikli bir ihtiyaç olduğunu belirtelim.

Çocukların duygularını tanıma ve yönetme sürecini sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için öncelikli bir faktör, çocuğun kendini anlamaya çalışan biriyle muhatap olduğunu bilmesi ve her zaman güvenle konuşabileceğini hissetmesidir.

Bununla birlikte duygusal zekâsını geliştirmeye yönelik olarak her sahne, her ortam, her an değerlendirilebilir. Muhakkak ki bunun için zaman ayırmak, planlamalar yapmak, bazen ortamı hazırlamak gerekir. Ancak bu süreçte model olduğumuzu fark etmek ve buna da dikkat etmek mühimdir. Örneğin bizim planlarımıza uymayan bir durumla karşılaştığımızda, istediğimiz bir şeyi alamadığımızda, biri bize empati göstermediğinde, hak ettiğimiz bir davranışı göremediğimizde bizim sergilediğimiz tepkiler çocukların kopyaladığı ve daha sonrasında sergilediği tepkilere dönüşebilir.

Çocukların duygularını yönetme yeteneğini nasıl geliştirebiliriz?

Ailede özellikle ilk çocukluk döneminde güven duygusu, sevgi bağı, değerli birey algısı üzerine çalışılması önemlidir. Çünkü çocuğun hayata ve kendisine bakışını belirleyecek olan temeller bu dönemde atılır. Özellikle anne ve baba ile ilişkisinin güven ve sevgi hissettirmesi, ebeveyninin aldığı kararlar sırasında kendisinin değerli olduğunu bilmesi, güçlü bir başlangıç yapmasını sağlar.

3-6 yaş dönemindeki çocuklar için bir çalışma grubuyla birlikte orman deneyimleri edinmek iyi bir yönlendirici olabilir. Toprak ve doğayla iç içe olma sürecinde duygusal karmaşalardan uzaklaşan çocuğun etrafı keşfetme heyecanı, kendini keşfetme süreci olarak da değerlendirilebilir. Farklı çocuklarla çalışma sürecinde çocuk hem liderlik yapmayı hem öncelik vermeyi, paylaşmayı, iş bölümü yapmayı, düşen birinin elinden tutmayı vs. öğrenebilir. Bu noktada her çocuğun ilgi alanı ve ortaya çıkaracağı ürün kendine özeldir. Beklenilen davranışı sergilemesine değil de kendini ortaya koyma şekline bakarak biz de bu keşif sürecinin bir parçası olmalıyız. Bu sürecin sonunda duyguları ve deneyimleri üzerine konuşmak hem farkındalık kazandıracak hem de özel hissettirecektir.

Birkaç örnekle çocukların dünyasında gördüğüm manzaraları size de aktarayım. Çalışma esnasında bazı çocuklar dışarıdan bakıldığında uyum sağlamıyor gibi görünebilir fakat neden yaptığı üzerine konuştuğumuzda şaşırtıcı bir şekilde kendini sergilediği gözlemlenebilir. Kırılmış ağaç kabuklarını çocuklarla birlikte incelerken 3 yaşındaki bir çocuk, bazı kabukları tekrar yerine yerleştirmeye çalışmasını “ağacı iyileştirme çabası” olarak tanımlamıştı. Grup olarak sincap evi yapmaları gereken bir etkinlikte hepsi farklı şeyler hayal etse de birbirini anlama ve birlikte ürün çıkarma çabasına girmeleri gerektiğini ve herkesin aynı şekilde gördüğü küçük bir sopanın herkes için farklı bir anlam ifade edebileceğini öğrenmişlerdi.

Erken dönemde bir evcil hayvanla vakit geçirme serüveni yaşayan çocukların da duygu gelişiminin olumlu olduğunu söyleyebiliriz. Terapötik özellikleri olan atlarla bağlantı kuran çocukların empati duygularının geliştiğini, atın kafasını, kuyruğunu neden salladığını, tepkilerinin sebeplerini sorguladığını görüyoruz. Atla geçirilen vaktin sonunda ata teşekkür edilmesi, atın beslenmesi, tımar yapılması ile bir canlıya fayda sağlama sürecinin hissettirdikleri üzerine paylaşımlar yapılması çocuğun dünyası için çok etkileyici bir farkındalık sağlamaktadır.

Çocukların ibadetle ve salih amelle tanışma süreci de duygusal gelişiminde oldukça önemli olmakla birlikte burada karşılıklı bir ilişki söz konusudur. Herhangi bir iyilik yaptığında veya bir ibadete yöneldiğinde iç motivasyonunu şekillendirebilmek adına çocuğun ilk tanışmasına özen gösterilmelidir. İlk etapta o ibadetleri yaparken gözlemlediği ailesinin huzuruna şahit olması, kolaylaştırıcı bir zemin oluşturacaktır. Ramazan ayı yaklaştığında çocuklukta kalktığımız sahurları, aile ve akrabalarla yapılan keyifli kalabalık iftarları hatırlamamız bundandır.

Oruç ikliminde ailenin huzurlu bir ortam sunması, birbirini anlayan ve teşvik eden bir profil sergilemesi, çocuğun zorlandığı noktada doğru açıklamalar yapması, çabasını takdir edip olumlu geri bildirimler vermesi çocuğun özsaygısını artıracak ve zorluklarla baş etme gücü geliştirmesine destek olacaktır. Bu nedenle bir iyilik işleyen çocuğun neler hissettiğini sözlü olarak ifade edebileceği güvenli bir iletişim ortamının kurulması oldukça önemlidir. Bu süreçte çocuğun duygusal paylaşımları aile için de önemli bir yönlendirici olmalıdır.

Henüz küçük olduğu gerekçesiyle her türlü zorluktan uzaklaştırılan çocukların duygusal olarak gelişemediğini, herhangi bir stres unsuruyla karşılaştığı noktada duygularının esiri olabildiğini travmatik etkileri olabileceğini görüyoruz. Çocukların duygusal dayanıklılığını artırmak adına onların fıtratına ve hazır bulunuşluk durumuna uygun olacak şekilde kontrollü tanışmalar daha doğru olacaktır. Bir yardım kuruluşuna bizzat destek olmasına ortam hazırlamak, bunun için uygun bir basamak olabilir. Bununla ilgili ne hissettiğinin önemsendiğini görmek, duygusal farkındalığını ve dayanıklılığını daha da artıracaktır.

Henüz Yorum Yok

Cevap Yaz

Tüm alanları doldurunuz