15 Mayıs 2025 / 17 Zilkade 1446

Mışıl Mışıl Büyümek

Zeynep Sena Ertürk Günel -Çocuk Gelişimi Uzmanı-

Varoluşumuzun fizyolojik temelinde sistemler bütünü vardır. Dolaşım, boşaltım, sindirim sistemleri ihtiyaçlarımızın giderilmesi içindir ve uyum içindedir. Bu sistemler gibi fizyolojik ihtiyaçlarımızdan biri de uykudur.

Uyku dinlenme ve yenilenme için hayatımızda vardır. Uyku hâlinde tekrarlı NREM ve REM geçişleri yaşarız. NREM hızlı olmayan göz hareketinin, REM hızlı göz hareketinin kısaltmasıdır. NREM düzenli uykudur. Beden hareketliliğinin en az olduğu, gözlerin hareket etmediği, solunumun sakin ve düzenli olduğu uyku evresidir. REM ise düzensiz uykudur. Uzuvlarda hereketlilik, mimik yapma, uyku hâlindeyken göz hareketleri ve solunumun düzensiz olduğu uyku evresidir. Bebekler ikisi arasında geçiş yapar ama yetişkinlerde araya uyanma, irkilme gibi durumlar eklenebilir. Beslenmenin sağlıklı olma durumu, hareket etme kapasitemiz, düşünce yapımız, zorluğa karşı oluşan ruh hâlimiz gibi değişkenlere bağlı olarak uyku kalitemiz değişmektedir. Hatta modern hayatın yoğun temposunda ilk taviz verdiğimiz alışkanlığımız uykudur.

Yetişkinler uykusuz kaldığında yaşadıkları duygu-durum değişikliklerini tolere edebilirken bebeklerde bu durum farklıdır. Anne hamilelik sürecinde bedenindeki, ruhundaki değişimleri yaşarken hamileliğin yaklaşık 7. ayından itibaren bebek; annenin yeme, hareket etme, su içme uyuma alışkanlıklarından etkilenmeye başlar. Bu sebeple doğumdan önce annenin uyumasa da saat bazlı uykuya geçiş alışkanlığı olmalıdır. Bebek bu şekilde düzenli bir uyku saatine alışır.

İlk aylarda günde 16-18 saat uykuya ihtiyaç duyan bebekler; aylar geçtikçe, çevreyi algılama arttıkça daha az uyumaya başlarlar. 2 yaş civarında ise yaklaşık 12-13 saat uyku yeterli olacaktır. Bu süreçte uygulamalar belirlenip takip edilmelidir. İlk aylarda bebek kendi bedeninin ve metabolizmasının gerektirdiği kadar uyur. Ebeveyn ya da bakım veren kişiler, yenidoğanın kesintisiz ve rahat uyumasını sağlayabilir ama ihtiyacı olan uykudan daha az ya da daha çok uyumasını sağlayamaz.

Yenidoğanın uyuduğu zamana paralel olarak da annenin uykusunu koruması gerekmektedir. Bu bilgi herkes tarafından bilinse de kabul görmüş kültürümüze göre annenin yaşamı için sürdürülebilir bir durum olmayabilir. Bunun için babaların bebek bakımı, ev hayatının düzeninin korunması gibi gündelik durumlara destek olması gerekmektedir. Bakım verenlerin dışında destek amacıyla gelen kişiler, annenin uyku yoksunluğu yaşamamasını sağlamalıdır.  Çünkü uyku muhakeme becerilerimizin sağlıklı olabilmesi için gereklidir. Uykusuz kalan anneden etkilenen bebeklerin de uyku kalitesi düşebilir ve anne kendisini yetersiz hissedebilir. Aslında gerçekçi bakıldığında anne yetersiz değil uykusuzdur. Uyku hem bakım veren kişiler hem de yenidoğan bebekler için gereklidir.

Zaman ilerledikçe çocukların ihtiyaçları değişmektedir. 3-5 yaş arası çocuklarda gün içindeki uyku ortadan kalkar. Gece uykusunun önemi daha da artar. Gündüz ve gece uykusu diye belirtilse de gece uykusu ve gündüz uyuklaması vardır. Gündüz geceden daha uzun sürse de uzun süren uyuklama hâlidir. Çünkü bedenimiz gece dinlenecek ve dinlenmek için hormonlar salgılayacak biçimde yaratılmıştır. Örneğin 1997 yılında yapılan çalışmada ilk 6 ayda gece beyin epifizinden salgılanan ve sakinleşmeyi kolaylaştıran melatonin hormonunun salgılanmadığı bulgusuna ulaşılmış. Bu süreçte öğlene doğru dışarıya çıkıp güneşlenebilen bebeklerin geceleri daha rahat uyuduğunu 2004 yılında yapılan başka bir çalışma ortaya koymuş. 

Geceleri sık uyanan bebeklerin acıktıkları için ya da güvende hissetmek için uyandığı bilinmektedir. Uyku öncesi doyurulması, hafif ışıkta ve ayarlanmış oda sıcaklığında, annenin kokusunun olduğu eşya ile yatırılması gece uykularında kaliteyi arttırabilir. Çocuğun kendini güvende hissetmesinin yanında uyku güvenliği için de dikkat edilmesi gerekenler vardır: Zararlı alışkanlıkların kullanıldığı alanda olunmaması, yatağın bebeğin nefesini engelleyecek kadar yumuşak olmaması, yatılan yerin cama ya da elektik kullanılan yere yakın olmaması, emzik kullanıyorsa uzun emzik ipi ya da zinciri olmaması… Ayrıca uyuyan kişinin yaşı fark etmeksizin sarsılmaması, korkutulmaması gerekmektedir.

6 yaştan itibaren biten gündüz uykusunun yerini okul doldurmaktadır. Artık toplumsal kurallar ile tanıştığımız evrede uyku rutinlerinin olması gelişimsel anlamda kolaylaştırıcıdır. Uyku rutinine kitap okumak ya da dinlemek, gecelik giymek, diş fırçalamak, belirlenen saatten itibaren uyunmasa da yatakta kalmak, ekrandan uzaklaşmak, yatıştan en az 3 saat öncesinde sıvı tüketimini minimal seviyeye indirmek eklendiğinde çocuğun alışkanlıkları olumlu yönde gelişecektir. 

Çocukluğunda desteklenen gençler; kimlik ve kişilik bulma sürecini, bedensel değişikliklerin hızlı ve beklenmeyen biçimde olmasını, geleceğe dair kaygıları ve akademik beklentilerle baş etme sürecini daha güvenli ve sağlıklı biçimde geçirebilmektedir. Özellikle sınav süreçleri, akademik eğitimler ve yorucu iş temposunun yaşandığı yıllarda uykumuza özen göstermek bizleri fabrika ayarlarımıza döndürüp daha iyi versiyonumuzu bulmamıza yardımcı olacaktır.

Henüz Yorum Yok

Cevap Yaz

Tüm alanları doldurunuz